İnsan, yeryüzü ve kainat; bostan, kavun ve çekirdek

Himmet UÇ
Ayet’ül Kübra’da Rahmaniyet hakikatı anlatılırken Bediüzzaman biyoloji ve astronomiden verdiği örnekle insan, yeryüzü ve kainat ilişkilerini açıklığa kavuştururken yapılan işin yapan Zatın herşeyi en harika ve temsil özelliği çok yönlü yapışını  anlatır: 
 
“Nasıl ki o Rahman, o rahmetin vahidiyetiyle ve ihatasıyla kainatın mecmuunda ve zeminin yüzünde celalini haşmetini gösteriyor. Öyle de ehadiyetin  cilvesiyle herbir zihayatta hususan insanda  bütün nimetlerin nümunelerini o fertte toplayıp  o zihayatın alat ve cihazatına geçirip tanzim ederek mecmu-ı kainatı (parçalanmadan) o tek ferde, bir cihette aynı hanesi gibi verdirmesiyle dahi cemalinin  hususi şefkatini ilan eder ve insanda enva-ı ihsanatının temerküzünü bildirir.
 
“Hem nasıl ki  bir kavunun mesela herbir çekirdeğinde o kavun temerküz ediyor. Ve o çekirdeği yapan Zat elbette O’dur ki o kavunu yapar. Sonra ilminin hususi mizaniyle  ve hikmetinin ona mahsus kanuniyle o çekirdeği ondan sağar, toplar, tecessüm ettirir. Ve o tek kavunun tek ve vahid Ustasından başka hiçbir şey o çekirdeği yapamaz. Ve yapması muhaldir.
 
“Aynen öyle de Rahmaniyetin tecellisiyle kainat bir ağaç bir bostan ve zemin bir meyve, bir kavun ve zihayat ve insan bir çekirdek hükmünde olduğundan elbette en küçük bir zihayatın Halıkı ve Rabbi bütün zeminin ve kainatın Halıkı olmak lazım gelir.”
 
Canlılarda özellikle insanda bütün nimetlerinin örneklerini toplamak… Bediüzzaman buna “alat ve cihazatına geçirmek” diyor. Yani nimetleri insanın aletlerine ve cihazlarına yüklemek. İnsanın her alet ve cihazına kaç türlü eylem türü yüklemiş ve bu fiillerin hepsi hem haz verici hem de iş yapıcı. Mesela el hem yemek yemede araçtır hem de yemek yemeden insan zevk alır. Mesela göz hem görmeyi sağlar hem de seyretmek en harika estetik fiildir. Diğer bütünlerini kıyasla haz ile fonksiyon nasıl bir araya getirilmiş. Yüzlerce fiili birbirine zarar vermeden bir bedende çalıştırmak, tasavvuru zor bir hakikat.
 
"Mecmu-ı kainatı parçalanmadan o fertte bir cihette aynı hanesi gibi verdirmesiyle…” 
 
İnsan evinde ihtiyacı olan herşeye eli ile ulaşır, koca kainatı insana evindeki eşyaya ulaşması kolaylığında vermek… Bu nasıl bir gerçek tespittir hayret ne hayret. Güneş kainat içinde bize en yakın olanlardan biri. Ya samanyolundaki diğer uçsuz bucaksız genişlikteki diğer gezegenler de mi bizim evimizde? Demek evimizde. Yani onların bizim hayatımıza katkıları var. Bu kadar geniş bir kainatı bir insana evindeki eşyalar kadar yakın ve hizmetkar vermek… İhata ve Rahmaniyet. 
 
Bediüzzaman aslında astronomi okutur. Büyük astronomlar gelin bakın! Koca kainatı insanla bağlantılı anlatmak… O kalabalıkta boğulmak değil ki astronomi. Teleskoplar semavatın başlangıç ve bitiş noktalarını bulamamışlar, ne kadar çok ayna konmuşsa yine de sonu belli değil. Peygamberimiz (asm), arkasında bırakıp miraca çıkmış. Mirac’ın mesafe olarak hakikatı insan ve bilimin bileceği bir iş değil. İlim kendi gözüne göre ilim kurmuş ama kainatın sahibinin mülkünü denetleyecek şeyler yapamaz. Mülk kimin ise ihata ve denetleme de ona göre. 
 
Beşer muhayyilesi böyle bir büyüklüğü istiab edemez, içine alamaz ama bazı ilim adamları sınırla tesbitleri ile Uluhiyyete kafa tutmuşlar. Ahmaklık bu ya. Yıldız böceği ilmi ile kainatı denetlemek. Ancak bileceği yere kadar bilir, oradan ötesi açılmaz ki bilsin. 
 
Bediüzzaman yorumlarında “bazen perde kapandı veya izin verilmedi” der. Onun bile ihata sınırı denetim altında. Peygamberimiz (asm) mümkün sınırını bitirmiş. Vücup dairesine girmiş ama ikinci dairede de ona gösterildiği yere kadar gitmiş. Bunlara “enva-ı ihsanatının temerküzü” diyor. Yani bütün kainatı insanda merkezleştirmek. 
 
Beşyüz sahife kitabı birkaç sayfaya özetlemek, temerküz ettirmek zordur. Günlerini alır insanın. Koca kainatı insan denen bu küçük zarfa, flaş belleğe kainatı yüklemek ne kadar büyük bir özetleme. Dokuzuncu Sözde namazı bütün zaman ve mekanı içine alan bir genişlikte izah etmek bu örneğin bir diğer yanı.
 
Kainat, ağaç ve bostan.
Zemin bir meyve ve kavun.
Zihayat ve insan bir çekirdek.
 
İnsanı yaratan kainatı yaratmalıdır, bir insan yaratmak bir kainat yaratmak ile mümkün. Koca kainatı insanla bağlantılı anlatmak. Necip Fazıl, “Bir Adam Yaratmak” tiyatrosunda neler anlatır? Onunla Bediüzzaman’ın anlatımının transkiritiği yapılmalı.
 
Çekirdek, kavun, bostan ilişkisi… İnsan, yeryüzü, kainat ilişkisi… İşte Allah’ın yaratma sınırları nereden nereye. Bediüzzaman’ı klasik din algısından dışarı çıkarmak veya onu oraya hapsetmek… O nerede toplum ve aydınlar nerede… Tefekkür dünyamız nerede…

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.