İlk ziyaret ve büyük hitap

Mustafa ÖZCAN_

Obama iktidara geldikten sonra ilk olarak Kanada’yı ziyaret etti. İslâm dünyasından konuştuğu ilk medya kuruluşu ise Abu Dabi üzerinden yayın yapan, Suudi Arabistan’ın mali imkanlarıyla yayın hayatını sürdüren al Arabiye kanalı olmuştur. İlk ziyaret edeceği İslâm ülkesinin de hangisi olduğu Hillary Clinton’ın Ankara ziyaretiyle birlikte taayyün etmiş, ortaya çıkmıştır. Bu da Türkiye’dir. Bill Clinton’dan beri gelen Amerika başkanlarının Türkiye’yi ziyaret etmeleri adettendir. Bu adet ve geleneği Obama da bozmuyor. Bilindiği gibi, Clinton deprem döneminde gelmiş, akılda kalan önemli sözler sarf etmişti. 20’inci yüzyılı Osmanlı’nın dağılmasının ve yıkılmasının belirlediğini ve 21’inci yüzyılı da Türkiye’nin alacağı mecra ve eğilimlerinin belirleyeceğini ve şekillendireceğini ifade etmiştir. Gazze saldırılarından beridir de Türkiye’nin eğilimi belli olmuştur. Türk halkını ve Türkiye’yi yakından tanıyan ve Türkiye’nin modern tanıklarından birisi olan Bernard Lewis, Türk halkının Filistin meselesine çıkar perspektifli değil de dini eksenli bakmaya başladığını söylemiştir. Bu bağlamda, Yediot Ahranot gibi İsrail gazeteleri Türkiye ile İsrail arasındaki balayı döneminin bittiğini vurgulamıştır. Dolayısıyla dost ve düşman herkesin katıldığı gibi artık Türkiye’nin hayat alanı Avrupa’dan ziyade Ortadoğu’ya kaymıştır ve kaymaktadır. Yeni Obama idaresinin de bu ziyaretlerle birlikte amacının Türkiye’yi Batı eksenine ve rotasında tutmak olduğu söylenmektedir. Soner Çagaptay ve Zeyno Baran gibiler Türkiye’nin eksen kayması yaşadığını ve Batı’dan uzaklaştığını ve Doğu’ya kaydığını söylemektedirler. Bu aslında olması gereken tabii bir gelişmedir. Lakin bazıları için alarm zillerinin çalmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla Obama idaresinin bu ‘eksen kaymasını’ tamir etmeye çalıştığı söylenmektedir. Bu ‘eksen kayması’nın tamirinde belki de onarılacak ilk etap İsrail-Türkiye ilişkileri olsa gerek. Dolayısıyla, Türkiye-Ortadoğu ilişkileri hâlâ kurumsal hale gelmemiştir, reflekse tabidir ve med-cezir halindededir.
•
İslâm dünyasında Obama’nın ilk durağı ve ‘büyük buluşma’nın adresi belli olmuştur. O da Türkiye’dir. Lakin Major Speech dedikleri büyük konuşmanın adresi hâlâ belli olmamıştır. Söylentiler yani spekülasyonlar devam etmektedir. Bilindiği gibi, Obama 100 gün içinde büyük bir İslâm ülkesi başkentinde hitap etmek istiyordu. Kimileri bu başkent için İstanbul’u, kimileri Kahire’yi, kimileri ise çocukluğunun dört yılını geçirdiği Cakarta’yı aday göstermişlerdi. Hâlâ bu başkentin hangisi olduğu tam olarak belli değil. Hillary Clinton’ın ve ardından Obama’nın muhtemel Türkiye ziyaretinin asıl amacı yeni bir sayfa açmaktır. Yani Bush döneminde ilişkiler üzerinde kara bulutların estiği karanlık 8 yıllık sayfayı kapatmaktır. Bunun için güvene dayalı ilişkilerin yeniden tesisi, lüzum arz etmektedir. Marc Grossman’ın dediği gibi, 2003 tarihinden itibaren objektif şartlar değiştiğinden, yani ABD’nin Türkiye’nin komşusu olan Irak’ı işgal etmesinden dolayı, ilişkiler negatif bir eksende seyretmeye başlamıştı. Bu negatif süreç Bush ve onun arkasındakilerin de sonu olmuştur. Obama ortaklık için Türkiye ile güven tazelemek istemektedir. Türkiye ile ABD arasındaki ortaklığın afakı çok geniştir. 2010 yılında Irak’tan 100 bin kadar Amerikan askerinin çekilmesinin kullanılacağı muhtemel üslerden birisi İncirlik olacaktır. Bilindiği gibi, Türkiye işgale giderken kuzeyi ve topraklarını kullandırtmamıştı. Ama çıkarken topraklarının kullanılmasında bir beis görmüyor. Aksine, Irak’ta uyguladığı siyasetin doğruluğunun bir ispatı ve sağlaması olarak değerlendirmektedir. Bugün 1 Mart tezkeresinin ateşli taraftarları bile Bush politikalarının iflası karşısında yelkenlerini suya indirmiş bulunuyorlar. Zira onların tezleri de Bush politikalarıyla birlikte iflas etmiş bir haldedir.
•
Lakin Obama sadece ABD’nin Türkiye ile bozulan ilişkilerini değil, ABD’nin saygınlığını ve konumunu da tamir etmek istemektedir. İşte burası düşündürücüdür. Zira ABD Cenab-ı Hakk’ın kendisine vermiş, tanımış olduğu imparatorluk yüzyılını Bush gibi siyasetçilerle çarçur etmiş ve kötüye kullanmıştır. Gezegeni yaşanmaz bir yer haline getirmiştir. Bu itibarla, ABD’nin gücünün ve saygınlığının tamiri belki eski yaraların yeniden açılmasına neden olacaktır. Nihayetinde, Obama’nın başarısı tezat bir biçime ABD’nin başarısı olacaktır. Bundan dolayı artık Amerikan İmparatorluğu dönmemek üzere uful etmeli ve ona yeni bir şans verilmemelidir. Aksi takdirde, bu Putin’in kendi çapında Stalin politikalarını sürdürmesine benzer. Bu noktada, ABD ile ilişkilerle ABD’nin pozisyonunu güçlendirme seçeneği arasında kesin bir ayrım gözetilmeli ve Obama’nın Afganistan politikasına ve bu noktada ortaklığa kesin bir hayır denmelidir. ABD’nin maceralarına prim verilmemelidir. Obama’nın da tensip konuşmasında söylediği gibi ilişkiler, karşılıklı çıkar ve onun ötesinde saygı temelinde ilerlemelidir. Yani İslâm dünyasının özlediği mütekabiliyet esası hayata geçirilmelidir.

Vakit

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.