İktisatlı Heyecan

Afife ARTIK

Bir şeyin iktisatlı olması; dozunda, kararında, gereğince, maksada uygun kullanılmasıdır. Heyecan ise Risale-i Nur’da “şevk” tâbir edilendir. Günlük dilde “motivasyon” tâbiri kullanılıyor daha çok.

Heyecanın iktisatlı kullanılması demek; yapmamız gereken işi yapmamıza yetecek kadar heyecanlı olmak demektir.

Heyecan bir ilaçtır aslında, tembelliğin, isteksizliğin ilacı. Her ilaç gibi o da dozunda olmalıdır. Fazlası da eksiği de zarardır. Vasatı ise yapmak istediğimiz veya yapmamız gereken işi yapmamıza yetecek kadar olması demektir.

Azı insanı vazifelerini aksatmaya götüreceği gibi fazlası da iş yapamaz hale getirir.

Peki fazlalığı ve eksikliği nereden kaynaklanır?

Eksikliği tekdüzelikten, yapılan işin boşa gideceği düşüncesinden, muvaffak olamayacağı ön yargısındandır. Elbette başka nedenleri de olabilir.

Fazlası ise yapacağı işe veya kendisine fazla anlam yüklemekten kaynaklanır. Hani “kendini kaptırmak” deriz ya... Bazen de bir hırstan kaynaklanır. Bir neticeyi ille elde etmesi gereğine insan kendini inandırır da o neticeye yaklaşmak heyecanını arttırdıkça arttırır.

Peki çare nedir?

Heyecanımızı nasıl kontrol altına alırız? Yani; hem onsuz kalmayalım hem de onun yüzünden işimizden olmayalım.

Pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da çözüm “işin hakikatini” görmektedir.

Yani; biz çalışırız çabalarız bir şeyler için uğraşırız emek veririz. Fakat bununla beraber neticeler bize ait değildir. Neticeleri yaratan Allah’tır ve her şey O’nun elindedir.

Bunu bilmek bize bir rahatlık verir. Neticelere odaklanmaktan bizi kurtarıp vazifemizin gereğini layıkıyla yapmaya gayret etmemize sebeb olur.

Evet biz bir şey için çalışıyoruzdur fakat neticesinin ne olacağını bilemeyiz. Bize hayır gibi görüneler şer ve şer gibi görünenler hayır olabilir. Müsbet bir neticeyi kast ederek yola çıkarız ama neticenin ne olacağını bilemeyiz. Gerçi biz olan her şeyin mutlaka müsbet ciheti olduğuna iman ediyoruz. Her şey ya bizzat güzel ya netice itibariyle güzeldir ve bunun istisnası yoktur. Çünkü her şey ama her şey Allah’ın emri, izni ile ademden vücuda çıkar. “Olanda hayır vardır” diyişimiz de bundandır. Bize şer de görünse her şeyin bir hikmet ve nimet ciheti vardır.

Neticelerin bize ait olmadığının bilgisi bizi rahatlatır. “İlim, evhamı tard eder.” Neticelerin bize ait olmadığını içselleştiremeyişimizin bir göstergesi olabilir aşırı heyecanımız. “ben yapacağım bu olacak” gibi kendimize vesilelikten fazla bir makam vermemiz sebebi ile “bunu yapamazsam bu netice olmayacak” stresine girmektir.

Şeytanın İsa Aleyhisselam’a “kendini buradan at bakalım ölecek misin ölmeyecek misin” demesi gibi bir nevi Allah’ı imtihan etmektir. “Ben böyle yapar isem Allah ne yapar” gibi haddimizi aşan bir tavır takınmaktır. Veya “bunu yapayım da Allah da böyle yapsın” demektir. Neticeyi dua dua yalvarıp Allah’dan istemek yerinde “ille olmalı” “Ya Rabbi bak bunu böyle et” demek gibidir. Kulluk şuurunun dışına çıkmaktır.

Evet, demek hakikati derk edersek aşırı bir heyecanı tevekkül ve teslimiyet ile teskin edebiliriz. Kendi halimizi Rabbimize arz ederek, neticelerin O’na aidiyetini “Hasbünallahi ve ni’melvekîl” ile ilan ederek Allah’ı vekil tutabiliriz.

Evet, Allah bizim velikimizdir. Biz O’na dayanmış ve güvenmişiz ve umduğumuzu O’ndan ummuş, bulduğumuzu O’ndan bulmuşuz. Şükürler olsun ki Rabbimiz bizi bize bırakmamış. 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.