Risale Haber - Haber Merkezi
Bediüzzaman Hazrerleri, Otuzbir Mart Hâdisesinde Dîvan-ı Harb-i Örfî'de yargılandığında, suç diye isnad edilenlerin, aslında suç olmadığı, bilakis medar-ı ihtiharı olduğunu ifade eder. Müdaafasında, cinayet ve günah addedilen şeyleri sıralayarak sitem ve itiraz ediyor.
Said Nursi Hazretleri, ikinci cinayet başlığında, istibdadın şeriatla alakası olmadığını, asıl hakiki alakanın meşrutiyetle olduğunu, birçok defa alimlere ve talebeye nutuklarla anlattığını beyan ederken, bunun suç sayılmasına i'tiraz ediyor.
İşte onbir buçuk cinayetten ikincisi:
İKİNCİ CİNAYET: Ayasofya'da, Bayezid'de, Fatih'te, Süleymaniye'de umum ulemâ ve talebeye hitaben müteaddid nutuklar ile şeriatın ve müsemmâ-yı meşrutiyetin münasebet-i hakikiyesini izah ve teşrih ettim. Ve mütehakkimane istibdadın, şeriatla bir münasebeti olmadığını beyan ettim. Şöyle ki: سَيِّدُ الْقَوْمِ خَادِمُهُمْ hadîsinin sırrıyla; şeriat âleme gelmiş, tâ istibdadı ve zalimane tahakkümü mahvetsin.
Herhangi bir nutuk irad ettim ise; her bir kelimesine kimsenin bir itirazı varsa, bürhan-ı kat'î ile isbata hazırım. Ve dedim ki: "Asıl şeriatın meslek-i hakikîsi, hakikat-ı meşrutiyet-i meşrûadır." Demek meşrutiyeti, delâil-i şer'iye ile kabul ettim. Başka medeniyetçiler gibi, taklidî ve hilâf-ı şeriat telakki etmedim. Ve şeriatı rüşvet vermedim. Ve ülemâ ve şeriatı, Avrupa'nın zunûn-u fâsidesinden iktidarıma göre kurtarmağa çalıştığımdan cinayet ettim ki, bu tarz muamelenizi gördüm...