İcaz-İkaz-İ’zaz (Lafız-Mana-Maksad)

Ahmet AKCAN

Maneviyata meyil itibarıyla müminler, mana ehli ve lafız ehli olarak tasnif edilebilir. Ehl-i mana olanlara göre; lafız mananın libası/zarfı, mana lafzın ruhu/mazrufu telakki edilir. Bunların lafza atfettikleri kıymet ve ehemmiyetin arkasında mana, maksad ve maksuda vuslat hissiyatı bulunur. Lafızdan manaya, manadan maksada geçip esma yoluyla maksuda (müsemmaya) ulaştıklarında, manasız kalan elfazı acımadan fena seyline atabilirler.

Ehl-i lafız olanlarca kelamın lafzı/icazı, mananın ikazına ekseriya tercih edilir. Bu yüzden kelamın belagatini ihlal eden, ahengini bozan her türlü tekellümü lüzumsuz addeder, mani olurlar.

Ezcümle; “İfadelerini üstadın ifadelerine karıştırma, herşeyi anlamak zorunda değilsin, anladığın yeter, düz oku geç!” tarzındaki müdahaleler ile müdavele-i efkârın önünü kapatarak, marifet noktasından “daha yok mu” diyen talib-i hakikatlerin istidatlarının inkişafına sed çekerek, hakikatlerden hakkıyla istifadenin kezzabı, Mehtab-ı Kur’an olan nurlu eserlerin kesif hicabı olmuşlardır.

Nurlu eserlerin anlaşılmasına, üzerinde derinlemesine düşünülüp yeni fikirlerin istihsaline konulan bu ipotekler, vesayetler, tahdidatlar ve iddia-yı verasetler envai çeşit manevi kayıplara sebebiyet vermiştir.

Hakikatler hakkındaki bu tavırlar, ilmin nakledilmesini/rivayeti teşvik ederken, ilmin akledilmesini/dirayeti teşviş etmiş; kuzusuna süt veren koyun misali bir mürşid olma yerine, yavrusuna kay (kusmuk) veren bir kuş olma öncelenmiş, mananın hazmından ziyade nazmın hazzı ile iktifa edilir olmuştur.

Elbette ki sözün icazı, mananın ikazını teshil ve tekmil noktasından ehemmiyete haiz olup, talim-i hakikat için peşin bir ücret olarak vaz’ edilmiştir. Ancak bu peşin ücret olan icaz ile iktifa edip, sözün ikazına intikal olmazsa, okuyan ve dinleyende i’zaz (aziz olup nefse galip gelme) manası gerçekleşmeyecek demektir.

Derunî hakikatlere zarf olmuş bir kitabı okumada, mazrufa intikal için lafızdan manaya, manadan maksada, maksaddan maksuda vuslat zaruridir. Yoksa nazar-ı sathi ile mana ve maksad mestur kalır. Hakikat silsilesi bu şekilde tekmil ettirilemezse, sadece lafızdan alınan feyiz ve lezzet bir müddet sonra tükenir, ülfet vermeye başlar. Ülfet ise, ümm’ül gaflettir.

Lafız kabının, belagat kapağı altındaki taam-ı aklî, kut-u kalbî, gıda-yı ruhî olan tabakat-ı mana tefekkür ile açılamaz, tefakkuh ile açıklanamaz ise kelamdan alınan hisse zamanla tükenir. İcaz kabını ve kapağını yalamakla usanan zevk-i beşer, mananın ikazı ile uyanıp, maksad ve maksud ile i’zaza (izzete) ulaşamaz.

Mana setr olup makasıda giden yol tıkanınca, feyiz ve lezzet için elfaz terennümle (âşıkane) ağızdan çıkmaya başlar. Yani tegannili (musikili) okuyuş öncelenir. Bu okuyuş tarzı, ders-i hakikati ikaz ve irşadın konusu olmaktan çıkarır; zikir ve şükrün konuğu yapar. Âşıkane okuyuş öne çıkarılınca tefekkür yerini teşekküre, kudsiyet-i ikaz yerini letafet-i icaza bırakır.

Ezcümle; “Şu belagate bak! Üstadımızdan razı olsun Hak! Söz böyle söylenir ancak!” nev’inden tekellümler ve teşekkürler ziyadeleşir. Tefekkür azalıp teşekkür artınca akıl yerini kalbe, ilmiyat yerini hissiyata terk eder. İlmiyat azalıp, hissiyat artınca tahkik ihtiyacı kalkar, yerine taklid ikame olunur.

Maziden hatıra levhaları, halden şükür nidaları, istikbalden müjdeli haberler ile devam ettirilmeye çalışılan irşad silsilesi akıl ve kalplerde istenilen tesiri ifa ve icra edemez. Maddi meşgalelerle uyuşmuş akılları, uyumuş kalpleri meselenin ciddiyeti karşısında sarsması, me’hazin kudsiyeti ile gafletten ayıltması müşkülleşir.

İnsanları hakikat(l)e bağlayıp nüfuzu (keyfiyeti) sağlama yerine, şahsiyet(l)e ve cemaat(l)e bağlayıp nüfusu (kemiyeti) arttırma gayretleri artar.

Elhasıl; tamamlama, tam anlama ister! Anlama, adanmayı; anlamama, dünya muhabbetiyle aldanmayı tevlid eder. Sözün icazı, özdeki ikaza ve özün i’zazına yardım eden bir köprü gibi olmalı. Hakikati kapatan bir örtü veya aşındıran bir törpü olmamalı vesselam...

 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.