Yazmak kendini ele vermek, içini göstermek, düşünceyi dile getirmek, hissi aktarmak, nazarları kendini çevirmektir... Konuşmak da öyle! Bu durum aynı zamanda savunmayı da beraberinde getirir; herkes aynı düşünmüyor, aynı yerden bakmıyor, aynı şeyi hissetmiyor.
Mahrem evinde, kendi dünyasında, hususi aleminde yaşamak varken ne diye yapar insan bunu? Sakin sularda yüzmek varken ne diye dalgalara karışır, ona buna ilişir, o işe bu işe müdahil olur, fikir beyan eder, sükunetini bozar?
Hem anlaşılır hem anlaşılmaz şey...
Hem neyi ne kadar anlıyoruz ki; o kadar çok yazıyor, o kadar çok konuşuyoruz? Ete kemiğe bürünen Yunus gibi kısa konuşmuyor, Mevlana gibi suskun olmayı tercih etmiyoruz; onların yazdıkları "sükut" eserleri değil mi?
6 bin sayfa Risale yazan Said Nursi çok konuşmamış, özün özünü sunmuş; kendini ele vermiş o kadar düşmanı olmuş, sürgünde sürgüne hapisten hapise koşmuş, kendi memleketinde kendi insanı ne cezalar çektirmiş!
Şimdi hikaye gibi geliyor, sosyal medyada bir çırpıda paylaşılıp gerilere atılıyor! Artık yazmak ve konuşmaktan çok gürültü çıkarıyoruz, sanal dünya iyi kullanmayanlar yüzünden görüntü gürültüsüne döndü.
Yediğini içtiğini paylaş, şunu yaptık bunu yaptık paylaş, mahremiyeti paylaş!... Sükut, edep, her sohbet paylaşılır mı?
Neredeyse her yerde kamera, çoğu insanlarda kameralı telefonlar; sahih yazı, samimi söz nerede, dijital ağlara düştü mü 3 günlük meşhurluğu var, sonra arka raflarda!
İç gürültü daha çok, zaten sosyal medya iç gürültünün dışa yansıması, parmak uçlarıyla konuşuyor ne değer olduğumuzu ortaya koyuyor, ne kıymette olduğumuzu cümle aleme ilan ediyoruz veya kendimizi maskeliyoruz!
Karmaşa gürültüsü!
Yunus kadı olarak güzel bir hayat yaşayabilirdi, Mevlana şehzade olarak, Bediüzzaman "alim" nüfuzuyla... Konuştular derde girdiler, gerçekte dertleri onları konuşturdu, nice dertlilere derman oldular, olmaya da devam ediyorlar...
Böyle yaz böyle konuş, onlar kadar olmasan da onlara benzemeye çalış, izlerinden yürü. Şimdi bu zatlar gelse hemen kamera telefonlarla selfie yapmaya çalışır, videolarını çeker, yapay zeka ile düzenlerdik!
Değil desek de çoğunluk zihniyet böyle maalesef!
Onlar yazdılar, konuştular, yaşadıklarını yazdılar, kendini ele vermenin bedelini de ödediler. Onun için bilgiden, malumat furuşluktan çok onların halleriyle hallenmek, hayatı o edep hal üzere yaşamak büyük önem arz ediyor vesselam.