Yapılan araştırmada "dijital kimlik" diye yeni kimlik oluştuğu bunun asıl kimlikten farklı olduğu, yeni kimliğin "beğeni" ile beslendiği tespit edilmiş.
Sanal kart olur da "sanal kimlik" niye olmasın. Ne kadar takipçin var, ne kadar beğeni alıyorsun lakırdıları, yeme gelmek böyle bir şey! Bu yeme ve yenilmeye birbirimizi çağırıyor, sanal pastayı büyütüyor, oyun kuruculara sunuyoruz!
Sahte kimlikle sosyal medyada hesap açanlara cevap vermek ömür törpüsü; onların gerçeklikle, hakikatle alakaları yok. Dertleri fitne çıkarmak, zihin çelmek, kalbe kasvet vermek, ümitsizliğe düşürmek...
Böyle bir dünyadan tamamen çekilelim mi?
İhtiyat, temkin, dikkat, aldanmamak ve aldatmamakla var olmalıyız. Burası boş bırakılacak bir alan değil fazla dalınırsa dipsiz kuyu gibi çekeceği farkındalığıyla var olmalıyız.
Bir şey paylaşırken "acaba karşımdakinin vaktini alır mıyım, onu malayaniyata sevk eder miyim?" düşüncesi olmalı. Bize bir şey gönderenler de aynı şekilde düşünmeli değil mi?
"Düşünün bu kısa videolarla ilgili sürekli duygu değişimine, duygu salınımına giriyorsunuz. Hüzünlü bir akşam, yağmur çiseliyor, bir İsmet Özel şiiri var arkada. Bir daha şiir geliyor arkada, kış olduğu zaman kar şiiri geliyor, durup dururken hüzünleniyorsunuz, halbuki hüzünlenmenizi gerektiren hiç bir şey yok. Melankoli diye bir hastalık var, bundan zevk alıyor insanlar.
Ya da dururken mesela üzülüyorken komik bir şey geliyor ya da feci bir kaza geliyor. Dolayısıyla sürekli duygu değişimi insanın zihnini, insanın hafızasını hırpalayan bir şey. Bu çok yorucu bir şey. Buna alışmış olan insanlar artık uzun metrajlı film izleyemiyorlar. Öyle bir döneme doğru gidiyoruz ki insanları kalın kitap okuyanlara hayranlık duymaya götürüyor
Bu insanların zihin dünyalarını, kalp dünyalarını da değiştiriyor yani bir anda Myanmar'da maymun görüyorsunuz diğer taraftan Afrika'daki kaplan bilmem nere saldırmış. Sivas'a kangal köpeğiyle çoban köpeği beraber kurtlarla dövüşmüşler oradan "aaa o yapay zekaymış" falan… Gerek yok böyle şeylere, bu kadar dünyanın dört bir tarafını dolaşıyorsun ve bir anda bir şeyi geçebiliyorsunuz beğenmediğiniz bir şeyi. İnsanlar hayatlarından birisini de kolayca çıkartabiliyorlar. Hayatlarına birisini kolayca alabiliyorlar. Bir kitabı okuduklarına bayılıyorlar ya da nefret ediyorlar yani nefret etmek ve bayılmak kelimeleri bile çok ekstrem kelimeler. Bunun arasında bir sürü skala olması gerekirken, bir sürü ton olması gerekirken, bu sıfır bir mantığında ilerleyen sosyal medya, beğendin veya beğenmedin, gözünün önünden gönderdin, ya da orada takıldın sana algoritma benzerlerini getirmeye başladı meselesi insanın aklı selimini de maraza uğratan, hastalanan bir durum."
Kısa videosunda böyle diyen Hüseyin Gökalp (Selçuk Üniversitesi Öğr. Üyesi) meselenin bir başka yönünü nazarlara sunuyor.
Vaktin nakitten öte kıymeti var, onun için vakti öldüren hatta maraza sevk eden her türlü olumsuzlardan uzak durmalıyız vesselam.