Hürriyet nedir?

Mehmet Ali ERDEM

Türk Dil Kurumunun tanımına göre hürriyet (Arapça isim) özgürlüktür.

Özgürlük (Türkçe isim) ise;

1.Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî.

2.Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyettir.

Özgür (Türkçe sıfat) ise;

1.Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür.
2.Yönetim bakımından yabancı bir gücün etkisi altında bulunmayan, başka bir yönetime bağlı olmayan, bağımsız, hür (ulus, ülke).

3.Kendi kendine hareket etme, davranma, karar verme gücü olan, muhtar.

4.Tutuklu olmayan, hür.

5.Başkasının kölesi olmayan, hür.

6.Siyasi bir güç tarafından denetlenmeyen, engellenmeyen.

TDK’nın 1982 yılında basılan sözlüğünde ilave olarak “Asalak olmayan, beslenme yönünden bağımsız, kendi beslek olan” tanımı da yer almaktadır.

Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere kendi kendine hareket etme kabiliyeti olmayan çocuklar, akıl hastaları, hafıza kaybına uğramış olanlar hür kabul edilerek tümden serbest bırakılamazlar.

Aklını ve iradesini ağasına, şeyhine, liderine teslim etmiş olanları da tam manasıyla hür kabul edemeyiz.

Biri(leri)nin kulu-kölesi durumunda olanların, hapiste, işkence altında, tahakküm altında bulunanların verecekleri mali ve siyasi hükümleri hür iradeleriyle verdiklerini kabul etmek mümkün değildir.

Bir girişimci eğer alacağı ihale, ödeyeceği vergi konusunda farklı endişeler taşıyorsa, beyan ettiği tercihler de muteber değildir.

Makam endişesi taşıyarak karar veren hâkim de bürokrat da özgür değildir tanıma göre.

Baskı altında olmadan özgür irade ile karar verebilmek önemli. Borç altında iseniz emir altına da girebilirisiniz. Ya da sizin için vazgeçilemeyecek derecede önemli bir alacağınız varsa borçlunun etkisi altına girmiş kabul edilebilirsiniz.

Özgürlüğün altında iki başlıkta düşünce ve basın özgürlüğü verilmiş. Bu tanımların da ortak özelliği insanın dış baskı, yasaklardan, sınırlardan kurtulmasını esas alıyor.

Basın özgürlüğü: isim Görüş ve düşünceleri basın ve yayın yoluyla açıklayabilme ve yayabilme hakkı.

Düşünce özgürlüğü: isim Düşüncenin dış baskı ve yasaklarla sınırlandırılmaması, fikir hürriyeti.

Basın yoluyla açıkladığı fikirlerinden ötürü maddi ve manevi sıkıntılara uğrayacağı zannı ya da kanaati nedeniyle kalemini vicdanına göre oynatamayanlar da korktuklarının kölesidirler aslında.

Türk Dil Kurumunun tanımları tek boyutlu; bireyin düşünme, davranma, karar alma ve ifadesinde dış etkilerden korunmasına ilişkin serbestiyete, hürriyete vurgu yapan tanımlar. Kişinin kendine ya da başkasına zarar vermeme durumu veya kendisini nefsinden ve şeytandan koruması boyutları bulunmamaktadır. Önceki cümlenin ikinci bölümü inançla ilgili olduğu için yer almasa bile birinci bölümdeki zarar kısmına yer verilebilirdi.

Mesela alışkanlıkları bağımlılığa dönüşmüş kimsenin iradesi de ipotek altında demektir.

Kin ve nefret sarmalına girilmişse özgür ve sağlıklı karar verebilmek pek de mümkün değildir.

Özgürlük insanın kavminin, dilinin, mesleğinin, mezhebinin, meşrebinin getirdiği değerlerden yararlanmakla beraber onların esiri, tutsağı, kölesi olmamasıdır.

Risale-i Nur Enstitüsü web sayfasındaki tanıma göre hürriyet tanımı ise aşağıdaki gibidir:

1-Serbestlik, hür oluş.

2-Herkesin meşrû hareketlerinde tam serbest olması. 

3-İradenin ve seçme kabiliyetinin serbestçe kullanılması.

4-İnsanın ne kendisine ne de başkasına zarar vermeden kanun, düzenleme ve değerler çerçevesinde serbestçe hareket edebilmesi.

5-Bağımsızlık.

6-1908 de II. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte gerçekleşen yeni sistemin halk arasındaki adı. (http://www.risaleinurenstitusu.org/shared/lugat/lugat.asp)

Hür; 1-Bağımsız. 2-Kimsenin baskısı, zorlaması olmadan meşrû' dairede istediği gibi yaşayabilen. 3-Esir veya köle olmayan, serbest.

Bu tanımın TDK’nun tanımından temel farklılıkları meşru harekete vurgu yapması ve kişinin kendine ya da başkasına zarar vermesinin özgürlük olarak ifade edilemeyeceğinin belirtilmiş olması.

Üstadın tanımlamalarında ise iman merkeze oturuyor ve imanın güçlenmesiyle insan gerçek hürriyete, iç ve dış özgürlüğe layığı veçhile kavuştuğu gibi ne kendisine ne de başka bir kimseye zararı da dokunmuyor.

Üstada göre hürriyet kısıtlamaya tabi olmayacağı gibi, zorlamaya da gelmez ama en önemlisi “hürriyetin kendisi de hürdür”; kimsenin şahsi teminatı altında değildir.

Kuran’a ve Peygambere (asm) en yakın duran; “göre”, karşı” ve “rağmen” sınıflandırmasındaki Veraseti Risalet Tavrı olan “rağmen” tavrının temerküz ettiği; “yüceliği yüksekliğe tercih eden” Üstad, hayırlı ve hayırsız tüm yüklerinden kurtulmuş, imanın zirvelerde gezdiği gerçek özgür insana en güzel misaldir.

Yusuf Kaplan’ın “göre”, “karşı” ve “rağmen” tavır sınıflandırması bizlere özgür tavır geliştirmede muazzam bir kolaylık sağlıyor. Özgür bir hâkim sanığın kimliğinden hatta kişiliğinden dahi etkilenmeden; tarafgirlik ya da düşmanlık hissetmeden, herhangi bir korku ya da beklenti içerinde olmadan karar verdiği zaman özgürdür. Adalet o zaman adalettir.

İbrahim Akgün’ün tarifiyle Kuran’a ve Peygambere en yakın duranların başka yakınlıklardan etkilenerek, özgür iradelerini ipotek altına koymaları mümkün değildir.

Dücane Cündioğlu’nun dediği gibi “yüceliği yüksekliği tercih edenler”i Allah’ın rızası dışında bir kıstası esas alarak tercih yapmaya, karar almaya kim sevk edebilir ki!

Bu tavırları tarza döndürebilmek kâmil iman istediğinden, insanın imanı mükemmelleştikçe hürriyeti de o derece güzelleşir.

Özgür insan sadece kendinin değil, herkesin acziyetinin farkındadır, ne nefsine ve şeytana ne de firavuna ve zalime teslim olmaz.

“İş, ekmek, hürriyet” sıralamasıyla bir sloganı vardır işçi kardeşlerimizin. Hürriyeti için başını ortaya koyan, serden geçen Üstad ise hürriyeti başa koyar; çünkü O ekmeksiz yaşar ama hürriyetsiz yaşayamaz. Neden? Çünkü hürriyet Rahman olan Allah’ın bir hediyesidir ve o hediye kimseye verilemez, almasına müsaade edilemez. Nasıl ki hiç kimse dedesinin, ninesinin ya da sevgilisinin hediye ettiği bir armağanı kimselere veremez ise Allah’ın hediyesi olan hürriyeti başkalarının tahakkümü altına koyabilmesi, böyle bir saygısızlığı yapabilmesi mümkün değildir.

Nasıl ki can emanet ise hürriyet de hediyedir ve imanın bir özelliğidir. Tam ve mükemmel hürriyet odur ki;

-Kendisine ve başkasına zararı dokunmayacak,

-Başkası karşısında alçalmayarak, zorbalığa baş eğmeyerek şerefini ve imandan gelen cesaret ve yiğitliğini koruyacak,

-İmandan gelen merhametiyle başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeyecek, çaresizleri baskısı altına almayacak,

-Kişiyi firavunlaştırmayacak,

-Başkasının hürriyeti hafife alınmayacak.

“Bir padişahın doğru hizmetkârı, bir çobanın tahakkümüne tezellül etmez, bir biçareyi tahakküme dahi tenezzül etmez.” Allah’a kul olan başkasına köle olamaz, kimseyi de kendisine köle etmez, köleleştirmek için uğraşmaz.

Nefse esir olan hürriyet hayvanlardan ve şeytandan daha aşağıya sürükler insanı.

Bu duruma düşmemek için

-Nefsin fısıltılarından,

-Şeytanın vesveselerinden etkilenmemek,

-Zalimden,

-Dünya nimetlerini kaybetmekten korkmamak gerekir.

İman sahipleri hürriyetlerin en öndeki savunucuları olabilmelidir. Sadece Müslümanların değil, bütün insanların ve dahi bütün hayvanların (başta hayat hakkı olmak üzere) tüm haklarının savunucusu olabilmelidirler. Doğruyu göstermeli ama zorlamamalı ve yasaklamamalıdırlar.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.