Risale Haber-Yeni Asya yazarı Suna Durmaz, iki Arap ilim adamının Bediüzzaman Said Nursi hakkındaki göüşlerini yazdı.
Amerikan Din ve Kültür Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Salah Sultan, bir dizi konferans vermek için Kuveyt’e geldiğini anlatan Durmaz, Sultan'a Bediüzzaman Said Nursî'den bahsettiğini ve birkaç Arapça risâleyi hediye ettiğini ifade etti. Durmaz, Sultan'ın bunun üzerine, “Bediüzzaman racûlün azîm. Na’rifühu ve nücellilihu” (Bediüzzaman büyük bir insandır. Onu tanıyor ve ihtiram ediyoruz)" dediğini aktardı.
Ürdünlü yazar Hüseyin el-Hiyârî’nin Bediüzzaman'ın vefat yıldönümü münasebetiyle 23.3.2009 tarihli Ürdün el-Düstûr gazetesinde “Bediüzzaman Said Nursî: Racûl el-Hikmeti ve’l-İman” (Hikmet ve İman adamı Bediüzzaman) başlıklı bir makale kaleme aldığını belirten Durmaz, söz konusu yazıyı köşesine taşıdı.
Bediüzzaman'ın hayatının kısa özetinin yazıldığ makalede dikkat ekici bölümler şöyle:
"Gizli zındıka komitelerinin İslâm ümmeti aleyhine kurdukları tehlikeli oyunun farkına varan Üstad, bunlara karşı koymanın menfî değil, müsbet hareketle olacağını idrak eder. Ve ihlâsla söylenmiş olan “güzel söz” silâhına sarılır; sonra bu güzel sözü halkın vicdanına eker. Meyvesini toplamak için ise acele etmez.
Karşılaşılan bütün zorluklara rağmen, Risâle-i Nurlar inanılmaz bir sür’atle halk arasında rağbet görüp yayılır; emin eller tarafından evlerde elle teksir edilerek dağıtılır. Bu durumdan rahatsızlık duyan zamanın hükümet yetkilileri, Üstadı kâh hapsederler, kâh sürgüne tabi tutarlar. Bu durum 28 yıl boyunca devam eder. Üstad ise bu sürgün ve hapislere aldırış etmez. Sürgüne gönderildikçe ve “Medresetü’l Yusufiyye” diye adlandırdığı hapise atıldıkça, Risâle-i Nur’lar intişâr eder.
Risale-i Nur’lar için “Bu risâleler Kur’ân’ın nurundan kaynaklanmıştır. İlâhî bir ilham olarak kalbime feyz olunan bu risâlelerin bana ait fikirler olmadığına, Kur’ân’ın nuru ve onun malı olduğuna kanaatim tamdır.”
“Şüphesiz ki, Risâle-i Nur’lar sûfilik değil; hakikattir. Onlar Rabbânî âyetlerden dökülen Nurlardır. Kur’ân-ı Kerimin bu asırdaki manevî mucizesidir” diyen Üstad, eserlerinin yapmış olduğu hizmetin neticesini görme bahtiyarlığını yaşadıktan sonra, 1960 yılı Mart ayında vefat etmiştir.
Bugün Türkiye halkının İslâm dinine sarılmasının ardında, Allah’ın fazl ve kereminden sonra Üstad Nursî’nin fedakârlıkları ve ihlâsı vardır. Dinsizlik ve küfür cerayanının karşısında, Risâle-i Nur erişilmez yüksek bir dağ gibi durmuştur.
130 adet risale Üstadın vefatından önce halis talebeleri tarafından toplanıp neşredilmiştir. Artık Türkiye’de her mahallede, her köyde, her şehirde gayesi bu zor zamanda imanı kurtarmak olan risâleler okunmaktadır.
Risâleler; mülhidlerin bâtıl fikirleriyle kirlenen kalplerde, akıllarda, nefislerde ve ruhlarda Kur’ân’ın mânâlarını diriltip dini muhafaza eden, kaynağı Kurân olan zengin bir pınardır.
Arapça, Farsça, İngilizce, Rusça, Fransızca, Almanca, İspanyolca, Kürtçe, Malayca ve Boşnakçaya tercüme edildikten sonra âleme yayılıp okunan Risâle-i Nur hakkında bugün birçok ülkede konferanslar yapılmaktadır.
Hakikatte, Nur hareketi hilâfet düştükten sonra Türkiye’de iman hizmetini başlatan ilk harekettir. Bu bakımdan İslâmî hareketlerin anası sayılır. Bugün birçok Türk aydın ve düşünürü, Said Nursî’nin iman hizmeti uğrunda çektiklerini ve çok zor şartlarda yapmış olduğu fedakârlıkları ikrar etmektedirler.