Hesap mı, vebal mi?

M. Nuri BİNGÖL

İnsan iki arada bir derede kalır bazen; ne yapacağını bilemez hale gelince de kaçar, devekuşu misali başını kuma gömmeyi tek çare bilir. Halbuki buradaki vazifesi, karabatak gibi denize dalarak görünmez olmak değildir; diyelim ki insanlardan gizlendin, hatta ve hatta “kendinden”- vicdanından da- gizlendin; ya “alicenap” milletin “efkar-ı ammesinden”, ya  Büyük Hesap Görücü’den nasıl sırra kadem basacaksın; bir der misin?

Bazı iddialar ve iri iri laflar – filan diyorsa ya da yazıyorsa doğrudur gibi-, tıpkı lokantada yenilen iyi bir yemekten sonra gelen kabarık hesap misali, kişiyi mahcup edip, hesabı karşılayacak servete de malik değilse, ona bulaşıkların başını işaretleyeceği gibi, netice  “mütekellim-i vahde” (Yani sadece kendi adına konuşan) , ya da “mütekellim-i ma’al-gayr”, (Yani kendi adına değil, aldığı yetki ile bir grubun adına konuşan) kişinin - ya da zat-ı alilerinin- başına,  hesap veya bir takım “veballeri” yükleyerek  patlatabilir. Mecazi olarak diyoruz elbet.

Eğer bu hesap gitgide büyüyüp irileşiyorsa, her koyunun kendi bacağından asılmasıyla mesele hallolacaksa, hiç kimse açısından mesele olamaz bu; çünkü hem hukuk, hem de “meşruiyyet” açısından suçlar şahsidir, kulla Allah arasındadır; affı veya cezası O’na kalmış... Ya o hesabı ödeme işi, tek kişiye ait değil de, umumun terleriyle teşkil “edilmiş”, yetimlerin hakkı ile şekillenmiş, “yoksul” insanların  sırtlarında yükselmiş, türlü himmetlerle elde edilmiş bir “müesseye” ödetilecekse, bundan herkesin “vebal” hissi duyacağı açıktır; o hesabın açılmaması için gerekli her işi yapmak, “ehl-i hamiyet”in mizacı olmalı değil midir?

Böyle bir durumda, bizce, yapılması gereken şudur? Onu bunu suçlamak ya da “karalamak” değil, hatanın nerede – kimde değil!- olduğunu bulup, tedbirini aramak, çare düşünmek, bağcıyı dövmeyi değil de üzüm yemeyi kurmak. Bazıları böylesi “endişeleri” şu ya da bu şekilde “ suitevil” ( kötüye yorma) mi ederlermiş? Bu onların vicdani meselesi; seni durdurup “atalete” atarsa eğer, vebalini onlar düşünsün, sen değil!
Dünyada, insanlar ve “ehl-i hak” arasında, hatta idarecilik ve siyasette ( politikada değil ama!), çeşitli realiteleri görmek, “hakikat mesleği”nin en büyük şiarıdır; yeter ki onlar “meşru” ve müsbet olsunlar... Durup durup o “müsbet” realitelere, sadece farklı olmak niyetiyle karşı çıkmak, - verilen misaldeki gibi- “Barla Dağı’nın altun olmasını arzulamak” gibi bir hamakattır.

“Hesabı ödemesi gerekli...” kişiler, eğer bu mesuliyeti müdrikse gereğini yapar, “başlarımızdan kalk”arlar en azından, ya da “umum”un ahıyla şekillenen bir yük bindirilir tepelerine; karabasan misali...

Hem bilinir; ödemenin şekilleri türlü türlü; peşini var, kredi kartlısı var, o var, bu var... Hatta bu “ödeme”nin “şahsi” olamayacağı haller bile vardır ki, halk arasında “Alaman usulü” dedikleri gibi  “paylaşma” ile ancak altında kalkılabilir cinsinden; ya onlar da ödeme işinden “sarf-ı nazar” ederlerse ne olacak? Onların “cümbür cemaat” lokantaya dalmalarına, “rıza ve taraftarlıkla” bakanlara gelir sıra ki bu silsile uzar gider.

Milletçe çok hesabı ödedik, hatta hesaplar kapattık. Ekonomik krizlerle, 80 öncesinin kaotik zeminiyle, kuraklıkla, başka şeylerle.. hep birlikte ödedik. Belki de artık, o ödemeyi bize yapacaklar- bilemiyoruz.
Fakat ne olur, milletçe başımıza yeni hesaplar sarılmasın artık. “Zarardide” olmaktan gına geldi; o zarara uğramamak için ne gerekliyse yapılmalı. Her vakit ihtimal içinde; başımıza yeni yeni hesap açmayı kuranlar, kendilerini bu geminin dışında sanmasınlar; bir ekonomik sallantı bile sadece milleti değil, onları da vuruyor. “Tanınmayan ağaçları gösteren semereleridir.” hikmeti nelere ışık düşürüyor halbuki. Durumları bataklığa “misk ü anber”dir diye dalan “mecnun” misalidir.
Böylesi bir manzarayı yaşadığında, milletin “ortak ben”i acaba nasıl davranacaktır?

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.