Herkes hak ettiği hayatı mı yaşıyor?

​Herkes hak ettiği hayatı mı yaşıyor? Benim çevremde çok güzel yetişen insanlar var.

Hepimiz zor zamanlarda dünyaya geldik ve zor zamanlardan geçiyoruz.

Öyle de, peki evvelkiler?

Ta hazret-i Adem’e ve Havva annemize bakalım. Bizzat Allah’a muhatap olmuşlar, gaflete düşüp günah işlemişler ve dünyaya gönderilmişler imtihan için. Bunu bilmelerine rağmen, bazı çocukları iman etmemiş; çektikleri ızdırabı düşünsenize!

Başta Hazret-i Muhammed (asm) olmak üzere bütün resullere, nebilere hatta evliyalara, hak dostlarına bakalım. Kiminin ana-babası, kiminin çocuğu, kiminin kardeşi, kiminin karısı, kiminin aile fertleri ve arkadaşları dahi iman etmemiş. Nuh (as) 1000 seneye yakın tebliğ etmiş ama gemisine 100 kişi bile binmemiş. Onların yaşadıkları bizden kolay mıydı?

İslamın en parlak ve numune misal kavimlerinden birisi olan bize, ecdadımıza bakalım; mesela Kanuni Sultan Süleyman devrine. Herkes derd üstü murad üstü müydü?

Şartlar değişir, ama Allah’ın kanunu asla değişmez. Kıyamete kadar da böyle olacaktır. Cenab-ı Hak buyurmuş;

“Sizi mutlaka biraz korku ve açlık ile; biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden noksanlaştırmak sûretiyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!” (Bakara 155)

“Yoksa ey mü’minler! Sizden önceki mü’minlerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden, onların yaşadıkları sıkıntıları çekmeden cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlara öyle ezici fakirlikler, öyle kımıldatmayan sıkıntılar dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda peygamber ve yanındaki mü’minler: “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek hale geldiler. Şunu bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.” (Bakara 214)

“Biz gökleri, yeri ve aralarında bulunan her şeyi gerçek bir sebep ve hikmet ile yarattık. Kıyâmet mutlaka kopacaktır. O halde sen, insanların eziyet ve sıkıntılarına karşı müsâmaha ve güzellikle davranma yolunu seç.”(Hicr 85)

“Ben cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56)

Yani aradığımız her şeyin cevabını Mevlamız yüce kitabında vermiş. Teselliyi, huzuru O’nda arayacağız. O’na iltica edeceğiz. İmtihan edildiğimizden ve bu imtihanın sağlıkla, canlarla, mallarla, maddî ve manevi yokluk ve varlıklarla olabileceğinden bir an gafil kalmayarak, başta beş vakit farz namaz olmak üzere O’nun bize tevdî ettiği kulluk vazifelerini yerine getirerek, helâl-haram dengesini koruyarak, sebeplere de sarıldıktan sonra, kula kulluk etmeden, yalnız O’na iltica ederek, O’ndan yardım dileyeceğiz.

Başımıza gelene sabredeceğiz ve şükredeceğiz.

Ve asla ümidimizi kaybetmeyeceğiz! Çünkü şöyle buyurulmuş;

“De ki: “Ey günah işleyerek kendilerine yazık eden kul­la­rım! Al­lah’ın rah­me­tin­den ümî­di­ni­zi kes­me­yi­n! Çünkü Al­lah, bü­tün gü­nah­la­rı bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” (Zümer 53)

 

Sorularla İslamiyet

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

İslam Haberleri