Hayat yolundaki çakıl taşları ve istikamet dairesi

Mehmet KAZAR

“Çok karanlık her taraf, önümü göremiyorum, nereye baksam yönümü bulamıyorum. Şu hayat denen yolculuğum çok karanlık görünüyor, sanki bir boşluktaymışım gibi, her şey manasız ve anlamsız geliyor.” İnsanın iç dünyasında bu tür yankılar sesini duyurmaya çalışır, taaki hakikati görene kadar. Evet, insan önündeki yollardan birini tercih etmek zorundadır. Bu yollardan biri Hak, diğeri ise Bâtıl’dır.  Hak yol Sırat-ı müstakim’dir. Sapasağlam, dosdoğru yoldur, böyle bir yolda önüne engel mi çıkmış hiç ehemmiyeti olmaz. İnsanoğlunun fıtratında var olan hakkı ve hakikati arayış yolu doğru istikamet üzere yönlendirilmezse, bâtıl olan yolu tercih etmesi kaçınılmaz bir sonuç olur. Mesela düşünelim; Çok uzaklarda bir ışık yanıyor, ne zaman ışığa doğru yürüseniz yolunuza çıkan engellere takılıyor her engele takıldıkça da ışıktan uzaklaşıyorsunuz. Yoldaki engeller ışığa gitmenize izin vermiyor. Siz engellere takıldıkça, nasıl olsa ilerleyemiyorum deyip ışığa giden yoldan vazgeçerseniz o vakit yoldaki engeller size güzel görünmeye başlayacak ve durup zamanınızın en önemli kısmını yolunuzdaki bu engellere harcarsınız. Bu hal böyle devam ettikçe, tüm engelleri kaldıracak, tüm karanlıkları aydınlatacak ve yolunuzdaki engelleri fark edebilecek olan ışığa gitmeyi unutursunuz. Hatırlayacağınız üzere bu durum akıllara şu ayeti getirir;

“İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." (A’raf 16.)

Evet, tercih dosdoğru yol olunca düşman yolumuza oturur ve tuzaklarını kurar. İman ışığına giden doğru yolumuzun üzerinde şeytan öyle engeller öyle tuzaklar kurmuş ki, ne zaman hakikate doğru yürüyüp, Allah’ın çizdiği sınırlar içerisinde kalmaya çalışsanız mutlaka kozunu kullanmaya başlayacaktır. Binlerce yıldan beri öyle tecrübe sahibi olmuş ki, her çağa göre mutlaka yolunuza engeller koyar ve sizi istikametten saptırmaya çalışır. Zamanınızın çoğunu boşa harcamanız için çırpınır durur. Yukarıda da ifade ettiğim gibi zamanınızın en önemli kısmı derken hayatımızın gençlik devresini nazara getirmek istedim, yani şeytan gençliğinizi zevk-u sefa içerisinde boşa harcamanızı ister. Çünkü bilir ki, gençlikte yapılan ibadetler ebedi saadetin teminatı olacaktır. Hatırlarsanız Zamanın Bedii Üstad Hazretleri gençlik rehberinde ifade eder ki; “ Gençlikte kazandığın ibâdetler, o fâni gençliğin bâkî meyveleridir.” (Sözler 32. Söz) Bu sebeple şeytanın yolunuza koyduğu engellerle, tabii insan iman ışığından uzaklaştığı takdirde bunları engel gibi görmeyip adeta bu hayatta sanki ebediymiş gibi yaşamını sürdürüyor. Gençliğini gayr-i meşru işlerle (helal dairesinden çıkıp haram dairesine girmekle, kulluk vazifesini bilmemekle) tüketir gider. Hâlbuki insan karanlıklardaydı ve bir ışık arıyordu. Böyle dağdağalı bir ortamda bir o yana bir bu yana savrulurken ışığa doğru giden yolda gayesini unutup şeytanın gösterdiği sahte ışıklara takıldı durdu çoğu zaman. Bir zaman sonra artık bunları engel gibi görmemeye başladı. Eğer kişi iradesinin hakkını vermezse şeytanın gösterdiği aldatıcı ışıkları gerçek sanacak ve yine kendini karanlık dehlizlerde bulacak ve sonra da karanlıkta olduğunu bile unutup kendini şeytanın gösterdiği sahte ışıklarla oyalayacak ve aydınlığa kavuşmuş sanacaktır. Bu husus Kur’an ayetleri ile de sabittir. Rabbimiz buyurur ki;  “Kim Rahman'ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. ( Zuhruf Suresi 36-37)

Evet, doğru yolumuzun üstünde engeller var, bu engelleri ancak imanın verdiği kuvvet ile yoldan kaldırmak mümkündür, bunlar asla yoldan çıkmaya, istikametten sapmaya neden olmamalı ve bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Amaç bir hedefe ulaşmaksa hedefe giden yolda ne kadar bend varsa o bendler bizi yıldırmamalıdır. Engellere takılıp yoldan çıkılmaz. Hele ki gittiğiniz yol Hak yolu ise bu bendler sizin için çakıl taşı hükmünde olmalıdır, çünkü hak yol yolcusunun engelleri başka büyüklükte görmesi düşünülemez. O bu yolda ilerleyebilmeyi kendine amaç edinmiştir ve her türlü engele rağmen yürümeyi başarabilir, düştüğünde kalkmayı bilir, kendi nefsini başkasına tercih eder ve ihlâslı bir kalp ile sadece Allah’ın rızasını kazanmayı asıl gaye edinir. Unutmamamız gerekir ki; Yolumuzdaki hiçbir engel hedefe varmada geçerli bir bahane değildir. Bu engeller belki sizi oyalar, ama Allah yolunda ihlâs-ı kalp ile aşılmayacak hiçbir engel yoktur, yeter ki bu yolda samimiyet ve ihlâs düsturumuz, rehberimiz olsun. Davası Allah olanın başka hiçbir şeye ihtiyacı olmaz.

Dünya sıkıntılarının insanın üstüne üstüne geldiği anlar olur, an olur ki artık bu sıkıntıların verdiği ıstırap dayanılmaz hale gelir, hatta bu öyle bir hal alır ki her şeyden kopup gitmek ister insan, adeta insan hayatla bağını koparmak ister, içine kapanır, kimseyle konuşmaz, herkesten kaçar, yalnız kalmak ister. İşte bu nokta çok önemli, iman sahibi bir insan böyle durumlara düştüğü vakit şeytan fırsat kollar ve kişinin bu durumundan faydalanarak zayıf noktasını bulup istikametten şaşırtmaya çalışır onu. Allah muhafaza küçük bir ayak kayması bile Hak yoldan sapmaya sebep olabilir, istikametten şaşılabilir. Böyle bir durum hayatımızda vuku bulduğu zaman, hemen her anımızın imtihan olduğu hatırlanmalı, dünyanın geçici olduğu ve insanın da buraya ebedi hayatı kazanmak için geldiği hatırlanmalı adeta silkinip kendine gelmelidir. Dertler çok olabilir, sıkıntılar dayanılmaz olabilir, işler yolunda gitmeyebilir, imkânlar kısıtlı olabilir, ama tüm bunlar yoldan çıkmaya istikametten sapmaya sebep olarak görülememelidir. Evet, bize düşen, sabır ve dua ile dertlerimizi Allah'a sunmaktır, çünkü O, ( celle celaluhu ) Sonsuz Merhamet ve Şefkat Sahibidir. Ve yine hatırlamalıyız ki, dünyadaki en büyük sıkıntıları Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) çekmiştir, bizdeki sıkıntılar O'nun çektiği sıkıntılar karşısında hiç hükmündedir. Evet, yolumuzdaki engeller ve hedefteki ışıktan bahsediyorduk, esasında ışık hiç uzaklarda değil, o ışığa giden yolu gösteren binlerce delil var bizleri kuşatan. İnsanın yapması gereken tek şey, aklını kullanıp tefekkürle kâinata bakmasıdır. İşte o zaman yoldaki engelleri aşıp iman ışığına ulaşabilir. Mu’minin istikamet dairesinde ilerlediği yolda karşılaştığı tüm engeller, onun için çakıl taşı hükmündedir. Çünkü o iman penceresinden hayata bakar ve bilir ki bu dünya imtihan yeridir.

Dünyanın bütün sıkıntılarından ve karanlıklarından kurtulmak istiyorsan, hatta en zifiri karanlıkları aydınlığa çevirip yolundaki tüm engelleri aşmak istiyorsan iman ışığıyla bak kâinata, bak ki en zifiri karanlıklar bile dönsün aydınlığa. Yaşadığın bu hayatta, imtihanda olduğunu unutma! Her sıkıntı, her engel, her bela, her musibet imtihanın birer badiresidir aslında, soruları doğru cevaplayabilmek için çabala, belki biraz zor olsa da. Bu zor sorular yoldan çıkmamıza sebep olmamalıdır asla. Şeytan bu zor soruları fırsat bilip hemen çıkar karşımıza. Sıkıntı ve musibetler karşısında sabretmek çok zor, adeta sabır taşı olmak lazım, fakat unutulmamalı ki taşıyamayacağımız hiçbir yük sırtımıza yüklenmemiştir Yüce Mevla. Ve yüklenmeyecektir de. "Allah sabredenlerle beraberdir.”

Şu halde görülüyor ki, doğru yol üzere kalmak için hayatın tüm zorluklarına göğüs germeliyiz. Doğru yolun eğri yolcuları olmamak ve Hakk’a vasıl olmak için istikametten şaşmamaya çaba göstermeli, her hususta da istikameti muhafaza etmek adına Allah’ın emir dairesi içinde yaşamayı sürdürmeliyiz. Hak yolunda durmak ve bu doğru yolu muhafaza etmek zordur meşakkatlidir. Onun içindir ki her gün defalarca okuduğumuz Fatiha Suresi’nde İstikamet talebinin yer alması ve günde en az kırk defa namaz ve niyaz yoluyla bunun tekrarlatılması, bu hususun ne kadar ehemmiyetli olduğunu gözler önüne seriyor. Sırat-ı müstakim, yani dosdoğru yol, Cenab-ı Hakkın kendilerine nimet verdiği has kulların, yani kulluğun farkında olanların yoludur. Evet, doğru yol üzere olmak Allah’a hakkıyla kulluk etmektir. Kişi Hak ve batılı birbirinden ayırt etmesi için Kur’an ve Sünnet’in gösterdiği istikamet çizgisinden sapmaması gerekir. Bu sebeple iç dünyasını daimi surette murakabe altında tutması gerekmektedir. Evet, hayat yolunda iman ışığına kavuşabilmek Hak ve Hakikati muhafaza etmek adına bu yoldaki tüm engeller bize çakıl taşları hükmünde olmalıdır. Çünkü bu yolun sonunda ebedi saadet vardır. Kısa bir hayat için sonsuz bir hayattan vazgeçmek ne kadar akıl karıdır takdirinize bırakıyorum.

Son olarak şu hususa dikkat çekmek istiyorum; Şeytanın bütün tuzaklarını, yolunuza koyduğu tüm engelleri ve nefsin tüm kötü arzularını, ancak ve ancak “İMAN IŞIĞI” ile fark edebilirsiniz. Unutmayın “İMAN IŞIĞI” olmasa tüm kâinat size karanlık görünür.

Hatalar, kusurlar bize, tüm güzellikler ise Allah’a (celle celaluhu) aittir.

Selam ve Dua ile... 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.