Hacı Abla

İsmail BERK

Yıl 1982-83. Üniversitede öğrencilik yıllarımız. Bir gün plastik bir bidonda evde yapılmış turşunun bulunduğumuz eve getirilişini hatırlarım. Usulen değil,uzun süre yiyebileceğimiz turşuydu.
Aklım o gün getiren abiye değil, gönderen ve evde hazırlayan yengemize daha çok dua etmişti ve etkilenmişti.
O gün bu gündür o bizim ablamız oldu. Öğrenciliğimizin bitmeyen maceralarında ilk çaldığımız kapı, demlendiğimiz çay ve yediğimiz sofra hep o hane oldu.

Bir Osmanlı beyefendisi  “Timur abi” nin, derin duygulu, sakin ve ötelere seslenen asil metanetinin yaşandığı bir haneden/hanedandan bahsediyorum.
Bir Osmanlı ailesinden bahsedilecekse, okuduğum ve algıladığım kadarıyla Osmanlının nezaket ve ikram kültürünü beraber yansıtan Timur abinin evi gelir aklıma.
Geriye baktığımda 27 yılın kurulu sofraları ve ikram lezzeti ve nezaket yaklaşımları ile aile boyu hizmete aşina/amade bir ailenin müeddep hali gözümün önüne gelir.
Onların mahfuz kalmasını istediğinden emin olduğum bu tabloyu onlardan  habersiz yazmamın sebebi, beni saran bir iç duygunun ve ızdırari duanın tesiridir. Tensiplerini diliyorum.

Yaz aylarının Barla günleri, kış aylarının sıcak sohbetleri, hafta sonlarının program günleri, Eskişehir’den geçtiğimizde her an ve lahzada yolumuzu çeviren, bize gönül sofralarını kuran, sükunetin yoğunluğunda muhabbet ve dua kanatlarını açan Timur ailesini gördük.
Evin tek gündemine şahit oldum sürekli. Hizmet, fedakarlık, okuma ve dua içinde düşünme ve ilgi zemini.

En son geçen aralıkta Semra abla ile muhterem eşi Timur ağabeyimizle Hacda beraberdik. Yılların vefa ve birlik hissinin verdiği ulviyetle Kabe’de buluşuyorduk.
Semra ablaya, öneride bulundum o özel mekanlarda. Bundan sonra kendisine “Hacı abla” diyeceğimi, o da büyük bir nezaketle kabul etti. Aile mutluluğunu kendi içinde çok nahif ve içerikli yaşayan bir çiftin, ailenin, ağabey ve ablanın mukaddes yolculuğu da kendine hastı.
Artık o bizim hacı Ablamız. Murad’ın, Ayşegül’ün ve Tuba’nın annesi. Timur ağabeyin yol, dava ve hayat arkadaşı.

Masumiyetine her vicdan sahibinin şahitlik edeceği, meşruiyet çizgisinde, hayatın en donanımlı imkanları içinde hizmet estetiğini koruyan, tevazuu elde bırakmayan ve her an sabırla beni dinleme alicenaplığını  ayrıca gösteren bir aile büyüğümüzün eşinden, ablamdan bahsediyorum.
Hacı Abla, son iki aydır yoğun bir tedavi görmekte. Sabır ve şükürle, hastalığının uzayan döneminde teslimiyetle aile boyu dua ve tedavi sürecinde.
Binlerce Nur talebesinin Son şahitlerdeki hatıralarını dinledikçe, o günden kalan böylesi yadigar ailelerin varlığı doğrusu beni mutlu ediyor.
Masum, meşru ve mütevazi bir çizgide, varlığın içinde ruhaniyetle durmak ve Osmanlı gibi kalmak, doğrusu beni etkileyen bir model ve bu satırları yazdıran bir takdir ve duadır.

Bey ve efendi, hanım ve efendi, ağa ve bey, abla ve anne rollerinde, bunu müdrik ve sabırlı, hayatını ve evini buna göre tanzim etmiş, kapısı açık, öncesinde muhabbet ve şefkati ruhundan akan böylesi müşfik modellere toplum o kadar çok muhtaç ki.
Bu yazıyı, daha da açıp, okuyucu dünyasında mübalağa ettiğimi düşünmesinler diye hafif ve kısa geçiyorum.
Bu vesileyle Hacı Abla’nın şahsında, evlerini dershane gibi nurlandıran, misafirleri olmadığı gün sıkılıp beylerinden misafir getirmesini isteyen ve şefkat abidesi olan bütün münevver ve mümine hanımlara  tebrik ve teşekkür kabilinden duaya vesile olmasını diliyorum.
Müeddep aileye, hassaten Hacı Ablaya acil şifalar diliyorum. Duamız, dualarımız sizinle.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.