Zulme seyirci kalmak

Habip ARTAN

Zulme rıza ve müsamaha zülümdür. Dünya bir meydan-ı imtihan ve tecrübe yeridir, zalim de, mazlum da sürekli dünya döndükçe eksilmeyecek, ikisinin mücahadesi devam edecek, ta ki Ebucehiller ile Ebubekirler (ra) birbirinden ayrılsınlar, Ebucehil gibiler esfel-i safiline insin, Ebubekir (ra) gibiler a’layı illiyyine çıksınlar. Küfür devam etse de zulüm devam etmez. Bir gün gelir zulmeden bu Dünya’da da olsa, ahirette de olsa karşılığını görecektir. Tevfik Fikret’in dediği gibi: ‘Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa, Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır; Göz yumma güneşten, ne kadar nûru kararsa, Sönmez ebedî, her gecenin gündüzü vardır.’

Karışma, konuşma, kaytarma

Bir zamanlar askerlik vazifemi yaparken arkadaşlar arasında ‘karışma, konuşma, kaytarma’ söz meşhur olmuştu. İçtimai hayata atıldıktan sonrada bu sözleri hep işitiyordum. Kendi kendime diyordum; bir yanlış varsa neden müdahale etmeyeyim, konuşulması gereken yerde neden susayım, bu deyimin sadece son kelimesi doğru idi, diğer ilk ikisi yeri geldiğinde uygulanması gereken toplum ahlakını ilgilendiriyordu.

Bana değmeyen yılan bin yaşasın

Doğdum doğalı, aklım erdi ereli, hep konuşulan, sürekli duyduğum ‘bana değmeyen yılan bin yaşasın’ sözü düz mana ile doğru sayılır. Bir yılanı gördüğünde eğer sana zarar vermeyecekse neden onu etkisiz hale getireyim ki? Hayvan sana karışmamışsa salıver gitsin. Ama bu atasözü zamanla öyle bir mana kazanmış ki, adeta bir şey sana ve özellikle nefsine zarar vermemiş ise bırak gitsin, karışma, ne olursa olsun, bana ne de. Bu ne mantık, bu ne bencillik, hakikaten bu durumda insanlık ölmüş mü diyorsunuz. Birisi bazen gözümüz önünde bir yanlış işliyorsa, nefis diyor ki; sana ne, bana ne, bize ne, ne ederse etsinler, aha yılan aha meses. Bırak gitsin ne halleri varsa görsünler. Başına bela mı alacaksın. Belayı satın alma gibi vehim ve deyimler ile nefis kendini kandırıp durur.

Yanlışla mücadele etmek yerine göz yummak

Bir Hadisi Şerifte, ‘Bir yerde kötülük veya yanlışlık görünce elinizle düzeltin, elinizle düzeltemiyorsanız, dilinizle düzeltin, diliniz ile düzeltemiyorsanız en sonunda çaresiz kalırsanız kalben buğzedin’ buyruluyor. Bu ise en asgari seviyede hiç olmazsa vicdanımızda tepkimizi ortaya koymak demektir. Şayet karşılaşılan kötülüğe bu tarzda müdahale edemez isek, yanlışı yapanın yanına kar kalacak ve o kişi bu yanlışı sürekli yapmaya devam edecektir. Yanlış ve hatanın sonucunda toplumun yozlaşması söz konusu olacaktır. Bazen yanımızda dini, örfi, ahlaki adet ve geleneklerimize uymayan bir davranışı veya kötülüğü işleyen birisine dur demek, münasip bir üslup ile uyarmak, bu yapılan hareketin yanlış olduğunu söylememiz gerekir. Bu davranışın yanlış olduğunu söylemek yerine korkarak susmayı tercih edersek bu hareketin normal olarak görüldüğünü zanneden şahıs bu şekilde devam eder. Bu şahıs bir zaman gelir ki yaptığı kötü davranıştan dolayı zevk almaya da başlar. Bu kötü hareket bu sefer bulaşıcı hastalık gibi toplumun sair fertlerine de sirayet edebilir.

Kavga mı ediyorlar, aman karışma

Hiç yerine kavga eden tarafları gördüğümüzde eğer elimizden geliyorsa iki tarafı da ayırmak gerekir. Toplum öyle bir hale gelmiş ki, kavga eden tarafı ayıracak yerde, eline telefonu alarak uzaktan seyredip kayda almaya başlıyorlar. Aman sende, başını belaya sokma, bırak gitsin ne halleri varsa görsünler diyerek seyirci kalmak vicdana sığmaz.

Kafanı yorma işine bak

Bazen bir yanlış görülür, “aman bırak gitsin, sana mı düştü bunu düzeltmek, ağrımayan başını ağrıtma, kafanı yorma işine bak, dünyayı sen mi düzelteceksin” diyerek oradan uzaklaşmak veya görmemezlikten gelmek yanlışın devamına fetva vermek demektir.

Keçi kendi ayağından, koyun kendi ayağından

Bazen bu deyim de yerinde kullanılmıyor. Evet, bir manayla doğru olabilir; herkes kendi günahından ve davranışından sorumludur, kimse kimsenin günahını yüklenemez. Ancak bu mananın yerine muhalif bir mana olarak, “adam sende, bırak gitsin, ne ederse etsin, günahı boynuna” diyerek olaya müdahil olmak yerine kaçmayı veya sorumluluk almaktan vazgeçmek, göz göre göre günaha ortak olmak demektir.

İçine korku sinmiş toplumlar

Bir hata veya yanlış davranışı düzeltmeye çalışmak yerine, “acaba bana bir şey olursa” diyerek susmayı tercih eden toplumlar korkunun esiri olmuş demektir. Zulmeden kim olursa olsun, padişah bile olsa haydut sayılır. İstiklal şarimiz merhum Mehmet Akif “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! Boğamazsın ki! Hiç olmazsa yanımdan kovarım. Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam. Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu” diyerek konuyu ne güzel ifade etmiş.

Dokuz köyden kovulmak pahasına

Yanlışa karşı doğruları haykırmak, dokuz köyden kovulmayı bile göze almayı gerektirir. Toplumda bazen insana “doğrucu Davut sen mi olacaksın, sana mı kaldı doğruları söylemek, bırak gitsin, karışma kimseye” diyerek telkin ederler. Hatta bu tarz davranışlar neredeyse genlerimize işlemiş adeta. Biz haklılar doğru olanı ifade edemezsek yanlış yapanlara cesaret vermiş oluruz. Doğrularımızdan dolayı bize zarar geleceğini bilsek bile haktan sapmamamız gerekir. Tabii ki şu da var; her doğruyu her yerde, her zamanda ifade etmekte doğru değildir. Doğrular zamanında yerinde, dozunda ve lisan-ı münasip ile ifade edilirse rahatlıkla sonuç alınır.

Hürriyet var, kimse sana karışamaz mı?

Bu devirde kimse kimseye karışamaz, herkes hür ve bağımsızdır. Evet, kabul ediyoruz. Ben ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam. Burada kişinin hürriyeti tutsak yaşamamaktır. Hürriyet her aklına gelen yanlışı yapma yetkisini, insana vermez. Bir kişinin hürriyeti bir başka şahsın hürriyetinin başladığı yerde biter. Yani ben sana zarar vermeye başladığım anda benim hürriyetimin sınırları buraya kadardır demektir. Aksi takdirde hürriyet bu şekilde yanlış anlaşılırsa toplumda adaletsizlikler ve haksızlıklar baş gösterir. “Ben istediğimi yaparım, sen ahlak polisi misin, sen bana karışamazsın” anlayışı toplumu derinden yaralayan ahlaki yozlaşmayı beraberinde getirir. Toplumu genel ahlaki anlayışına uymayan davranışların tabi ki faturasını biz kesemeyiz, yapacağımız tek şey güzel üslupla uyarmak, eğer çare olmaz ise kanunen şikâyet etmeyi tercih etmektir. Aksi takdirde iyilerin korkaklığından kötüler cesaret alarak kendi kötülüklerini lanse etmeye devam ederler.

Şahitlikten kaçmak

Bazen bir olayda, şahit olmamız istenir, olayı görmemize rağmen şahit olmaktan kaçmayı yeğleriz. Halbuki, sırf Allah rızası, toplumun refahı ve saadeti için elimizi taşın altına koyarak doğruları ifade etme cesareti sergilememiz gerekir. Ama ne yazık ki toplumda doğru ve haklı bir şeye şahitlik etme neredeyse durma noktasına gelmiş. Aksine yalancı şahitlikten bazı şahıslar hiç mi hiç korkmamaktadırlar bile. Bir Hadisi şerifte: ‘Öyle zaman gelecek ki; doğru diyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğru kabul edilecek’ buyruluyor.

Dilek ve şikâyet mekanizmasını çalıştırmak

Bazen yapılan bir kötülüğe ve yanlışa dur deme gücünüz yetmeyebilir, bu durumda en iyi yol kanuni mercilere başvurmaktır. Bu bazen sizi çözüme ulaştırmayabilir, pes etmeyeceksiniz, ümidinizi yitirmeyiniz, gerekirse CİMER’e (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) dilekçe ile başvurunuz. Şikayet mekanizması tek taraflı çalışmaz, şikayet eden bilecek ki orada adaletli davranan birileri var ve yaşanılan problemi halledecekler. Eğer buna inancınız zayıflar ise bu mekanizma kör topal yürümez. Toplumda, bu konuda inancımızı yitirince haklı olarak ‘kimi kime şikayet edeceksiniz’ diye içimizde pişmanlık, ümitsizlik duygusu gelişir. Burada kanun uygulayıcılara ve hakemlere görev düşmektedir. Bir şahıs bir kişiyi veya kurumu haklı olarak şikayet ediyorsa aynı kurumdan bilgi istemek doğru olmaz, o şikayet ile gerekli araştırma ve soruşturma yapılabilmesi için gizlice o kurumdan habersiz hakem heyeti veya bir müfettiş hakem görevlendirilmesi gerekir. Ayrıca haklı olarak bir konuyu veya kişiyi şikayet eden şahsın isminin mahfuz tutulması da çok önemlidir. İlgili ismi yerli yersiz ifşa etmek şikayet edenin cesaretini kırabilir.

Suçu örtbas etmede şefkat

Bazen bir suçu veya suçluyu şefkatimizi yanlış yerde kullanarak saklamak ve örtbas etme duygusuna kapılabiliriz. Hele bu, suçlunun bir yakını ise biraz daha duygusallık ön planda olabiliyor. Suçlu en yakınınız olsa bile bunu kapatmak veya örtmeye çalışmak kamu hakkını ihlal etmek ve mahşeri vicdanları yaralamak demektir. Bu durumda ne olursa olsun, doğru olanı yapmak bir vatandaşlık ve insani görevimizdir.

“Musibet-i âmme ekseriyetin hatasına terettüb eder” [1]

Bediüzzaman hazretleri; “umumi musibetlerin başa gelmesi, çoğunluğun hatasından dolayı meydana gelmektedir” demektedir. Birçoğumuzun direkt hatası ve günahı olmasa bile bir başkası tarafından yapılan zulümleri görmezden gelip, sessiz kalmak, bir nevi rıza göstermek o hatayı paylaşmak, vebaline ortak olmak demektir. Bu durumda maddi ve manevi musibetlere maruz kalmamız kaçınılmaz olacaktır. İnşallah müşterek hatalarımızdan meydana gelen müşterek musibetler geçmişteki günahlarımıza ve hatalarımıza keffaret olur diyerek biraz olsun kalplerimiz teselli olmaktadır.

Sana yalvarıyor ve elimizi açıyoruz

Ya Rabbi, bizi Sana muhtaç olduğumuzun şuuruyla zenginleştir. Senden müstağni durma fakirliğine bizleri düşürme. Kendi güç ve kuvvetimizden teberri ediyor, Senin havl ve kuvvetine sığınıyoruz. Bizi Sana tevekkül edenlerden kıl, bizi nefsimizin eline bırakma, bizi koruyuculuğunla muhafaza et. Ey merhametlilerin en merhametlisi dualarımızı kabul buyur. Ya Rab, kusurumuzu affet! Bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanetinde emin kıl. Amin.

[1]Risale- i Nur Külliyatı, Mektubat

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (12)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.