Siyasette ölçü ve prensipler-6

Habip ARTAN

Atanmış bürokratlar ve mülki idare amirleri
Milletin iradesiyle işbaşına gelen hükümetin ardından kamunun bürokratik kademelerinde görev başına getirilerek söz sahibi olan bütün üst yöneticiler hem iktidara hem de vatandaşa karşı sorumludurlar. Kamu görevlisi olarak atanan Bakan, Vali, Bakan Yardımcıları, Kuvvet Komutanları, Müsteşar, Genel Müdür, Başsavcı, Üniversite Rektörleri, İl Müftüleri, Bakanlıklara bağlı İl Müdürleri, YÖK başkanı ve diğer Başkanlıklar, Daire Başkanları, Şube Müdürlerini sayabiliriz. Bahsettiğimiz görev ve makamlara atananlardan Genel Müdürler, İl Müdürleri, Daire Başkanları ve Şube Müdürleri atandıktan sonra en az iki yıl olmak kaydıyla görevde kaldıklarında o kadronun özlük haklarından memuriyet ve emeklilikleri boyunca yararlanabilirler. Diğer kamu görevlileri belirli bir süre ile atanırlar. Gerektiğinde hükümet başkanının iradesi doğrultusunda vazifelerine son verilebilir.

Bakanlar
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi uygulamasında eski parlamenter sisteme göre bakanların görevlerinde ve performanslarında herhangi bir değişiklik görmedim. Göze batan herhangi bir olumsuz durum söz konusu değildir. Sadece direk olarak Cumhurbaşkanına bağlı olmaları ve yardımcılarının olması bakımından bir artısı var diyebilirim. Şimdiki bakanların çoğu da dışarıdan atanmış teknokrat veya bürokratlardan seçilmiştir. Temsilde adaletin daha güçlü tecelli etmesi noktasında bakanların da seçilmiş vekillerden atanması verimliliği artıracağı kanaatindeyim. Bu şekilde bakan olan vekil bulunduğu makamı temsil ettiği gibi kendisini seçen vatandaşları da bir şekilde temsil etmiş sayılacak ve bununla birlikte sorumluk ve hesap verebilirlik duygusu bir derece daha artmış olacaktır.

Mülkü idare amirleri
Bir vali mevcut merkezi hükümetin ve devletin o ildeki temsilcisi ve eli-koludurlar. Yerel yönetimlerden daha fazla yetki ve sorumlulukları vardır. Bu nedenle bu makamlar da hata ve ihmal kabul etmez. En son yaşanılan deprem ve sel felaketlerinde valilerin önemi bir kez daha görülmüş oldu. Bu nedenle vali ve valilik makamları bulundukları ilde devletin temsilcileridir. Kılı kırk yararak gayretle çalışmaları gerekir. Valiler il genelinde görevli olan il müdürlerinin orkestra şefi gibidir. Onların çalışmalarını yakından takip etmeli, iyi idare ve sevk etmelidir, il içerisinde diğer yerel yönetimler ile birlikte tam senkronizasyonu sağlamalıdırlar.

Atanmış bürokratlar
Bakanlar, Rektörler, Genel Müdürler, İl Müdürleri ve ismini burada sayamadığım diğer bürokratlar mevcut hükümet tarafından görevlendirilerek atanırlar. Bazen yeni gelen hükümet bürokrasinin bir kısmını değiştirirken bir kısmına dokunamaz. Bu da hükümetlerin tam performans ile çalışmasını bir şekilde engel olabilir. Bu nedenle her yeni yapılan atama sürelerinin mevcut hükümet başkanının süresi ile sınırlı olması gerekir. Bu konuda da gerekli yasal alt yapının oluşturulması gerekmektedir. Her atanan bürokratın ila nihayet yerinde durması da hükümetlerin çalışma performansını olumsuz etkileyebilir. Ancak şu da var ki her hükümet başarılı bürokratları bir daha geldiğinde tekrar atamak isteyebilir veya görevden alabilir, başka bir göreve tayin edebilir, bu da o hükümetin en doğal hakkıdır. Bürokraside kişinin liyakati söz konusu olmalıdır. Devletin ve ülkenin geleceği ve huzuru için atanmışların seçim ile başa geçmiş hükümetlerin süresi içerisinde işini kolaylaştırması, yanlışlara engel, doğrulara evet demesi gerekir. Günümüzde mevcut iktidar iradesi ile atanan üstü yöneticiler kendi kadrolarını oluşturmakta etkili ve yetkili olmalarına rağmen şimdiki yasal zorluklar buna tam olarak müsaade etmemektedir.

Üst yöneticilerin kendi ekibini kurması
Bir üniversite Rektörü veya bir Belediye Başkanı göreve geldiğinde kendisiyle uyumlu çalışabilecek idarecileri tercih etme ve eleme iradesine sahip olsa bile daha önceki yöneticinin atamış olduğu idarecilere yasal zorunluluktan dolayı kazanılmış özlük haklarından dolayı dokunamaz. Ancak mevcut görevinden alarak muadil bir göreve verebilir. Kendisini mağdur olarak gören idareci, istediği zaman iki ay içerisinde idari mahkemeye başvurarak özlük haklarının iadesini isteyebilir ve böylece mahkeme uygun görürse yeniden görevine dönebilir. Bu gibi yasal zorluklar bir yandan üst yöneticinin elini kolunu bağlaması, mevcut makamda duran kişinin özlük hakları olması açısından itiraz etmesi kamuda işlerin ağır aksak yürümesine neden olmaktadır. Bazen öyle durumlar oluyor ki; kamuda görevden alınan bir Daire Başkanı veya bir Şube Müdürü, etkisiz ve yetkisiz hale getirilerek atıl duruma düşebiliyor. Maalesef bunun yerine bir başkası da asaleten atanamıyor, sonuçta vekâleten veya tedviren yerine bir başkası getiriliyor. Şu anki yasal çerçevede, asıl dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Bir üst yönetici bir idareciyi atayacak ise mutlaka onun liyakatine, yeterliliğine, kriterlerine ve performansına bakarak göreve getirmelidir. Atayacağı kişiyi günün birinde başka yöneticinin alacağını da hesaba katmalıdır. Bu nedenle bir üst idareci atayacağı kişileri görev süresince seçebilmeli, eleme ve seçme tercihi yapabilmelidir. Bazı yöneticilerin yaptığı gibi görevinin sona ereceği zamanı kollayarak, giderayak, nasıl olsa oluyor diye, adam kayırarak, tüm kadroları doldurarak kıyak atama yapmamalıdır. Bu tarz göreve gelenler de, bir gün başka bir yönetici tarafından alınacağını düşünerek o makama talip olup olmamaya karar vermelidirler. Kısaca, en iyisi, kamuda işlerin daha düzenli yürümesi, sürekliliğin hüküm sürmesi açısından belirli bir süreliğine atanan üst yöneticilerin emrinde çalışacak idarecilerin birlikte gelip, birlikte gitmesinin yasal düzenlemeleri yapılmalıdır. Eğer bu konuda yasal bir düzenleme yapılmayacaksa, kanunlarda belirtilen kriterlerle bağlı kalarak liyakat esasına göre mevcut idarecilerle çalışmaya devam edilmesi, birim hafızasını da hesaba katacak olursak kamu yararına faydalı olacaktır.

Çok sık aralıklarla değiştirilen bürokratlar
Bir yerde il müdürü veya diğer bürokratlar çok sık aralıklarla değişmemelidir. Emniyet müdürü, milli eğitim müdürü, tarım il müdürü, sanayi il müdürü, il müftüsü gibi önemli atamalar çok iyi araştırılarak, geçmişine ve çalışma performansına bakılarak atanmalıdırlar. Detaylı araştırma yapılmadan, siyasi kaygılar ile atanan ilgili birimde ve işte ehliyetsiz ve liyakati olmayan kişilerin hem devlete hem de millete faydası olamaz. Neticede, vatandaştan gelen tepkiler ile kısa sürede görevden alınarak merkeze çekilirler. Merkeze çekilen bürokrat Vali olsun, İl Müdürü olsun, İl Müftüsü olsun hangi kademede olursa olsun bu sefer atıl kalacağı için devlete yine yük teşkil edecektir. Bir ilde kısa aralıklarla değişen bürokratlardan dolayı verim almakta güçleşir. Bu denenle atanacak kişide azami liyakat aranmalıdır. En az dört yıldan az olmamak kaydıyla yerinin değiştirilmemesi verimlilik açısından daha uygun olacaktır düşüncesindeyim.

Memuriyet riyaset ve ağalık değildir
“Maişet için tarîk-i tabii ve meşru’ ve ziraattır, ticarettir. Gayr-i tabii ise memuriyet ve her neviyle imarettir. Bence imareti ne nam ile olursa olsun, medar-ı maişet (geçim sebebi) edenler bir nevi cerrar ve aceze ve seeledir (aciz ve dilencidir). Fakat hilebaz kısmında… Bence memuriyete veya imarete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir. Yoksa yalnız maişet ve menfaat için girse bir nevi çingenelik eder. Meşrutiyet hâkimiyet-i millettir. Hükümet hizmetkârdır. Meşrutiyet doğru olursa, Kaymakam ve Vali reis değiller, belki ücretli hizmetkârlardır.” [1]

Netice-i kelam, bir idareci veya bürokrat görevde olduğu müddetçe başta kendisini getiren iradeyi zor duruma sokacak tasarruflardan sakınmalıdır. Yöneticisi olduğu kurumun çatısı altında çalışan bütün idarecilerle gayet derecede ahenk ile çalışmalı, onlara yetki ve sorumluluk vermeli, motivasyon kaynağı olmalıdırlar. Ayrıca vatandaş ve il içerisinde yer alan tüm STK’lar ile bilgi alışverişi içerisinde olmalı. Bir bürokrat, bir taraftan makamının izzetini muhafaza ederken, diğer taraftan da gereksiz kasıntı ve kibre kapılmadan alçakgönüllü olmayı bilmelidir. Kapısını herkese açmalı, özellikle kendi çalışanlarından görüşme talep edildiğinde randevu vererek kapısını daima açık tuttuğunu her zeminde belirtmelidirler. Vatandaştan habersiz, çalışanından uzak, diğer bürokratlarından kopuk bir idareci maalesef her gününü zarar ve ziyanla kapatarak sadece günü kurtaracaktır.

[1]: Münazarat, Bediüzzaman Said Nursi

Seri yazımızın son bölümünde
Millet nasıl bir siyasi anlayışı takip etmelidir?

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.