Fedakârlık mesleğinde hem-hem diyebilmek

Habip ARTAN

Bilgisayar programlama ve yazılımın olmazsa olmazı mantıksal deyim ve operatörlerdir. Yazılımcılar herhangi bir önermenin doğru ve yanlış sonuç üretmesine bakarak bu bağlaçlardan herhangi birini kullanmak durumundadır. Elimizdeki algoritmaya göre olabilecek sonuçlardan mantıksal önermelerimizin girdilerini önceden kestirterek gerekli bağlaçları (ve, veya, değil, ise, değilse ve benzeri) kullanır böylece programın sağlıklı zeminde yürümesini sağlarız. Bilgisayar da neticede insan yapısı bir araç olduğundan bizim gibi o da öğrenir ve kendisine verilen algoritma kalıbına göre akış diyagramını ona göre yürütür. İnsan da neticede aynen makine öğrenmesinde olduğu gibi mantık ve akıl süzgecini kendisinde var olan bilgiler doğrultusunda kullanır, yönetir ve yönlendirir. Bu girişten sonra sözü esasında insanoğlunun davranışlarındaki mantıksal yaklaşımlarına getirmek istiyorum. Bu davranış biçimleri sadece bizi değil toplumun sosyal dinamiklerini yaşadığımız ailemizden tutun en uzaktaki diğer katmanlarını da etkileyecek niteliktedir.

Hem o, hem o
Hem-hem düşüncesi şefkat, merhamet ve fedakârlık mesleğinin kilit taşlarıdır. Kendimiz için istediğimiz bir şeyi başkası için de istemeliyiz. Herhangi bir sıkıntıya düştüğümüzde empati yaparak kendimizi bir başkasının yerine koymalıyız. “Acaba bu kardeşimin yerinde ben olsaydım ne yapardım” diye düşünmeliyiz. Ancak hayalen onun sıkıntısını yaşamaya çalışarak anlayabiliriz. Bu nedenle bir kardeşimizin problemi varsa onun derdi ile hemdert olmak, mantıklı çözüm yolları aramak durumundayız. Arkadaşımızın sevincine iştirak ederek çoğalmasını, üzüntüsüne ortak olarak azalmasını sağlamalıyız. Rabbim insana iki göz, iki el ve iki kulak vermiş, gücümüzün ve zamanımızın yettiği kadarıyla gönlümüzü ve ufkumuzu geniş tutmaya çalışalım. Yeri geldiğinde hem çocuklarımızı ihmal etmeyelim, hem dersimize koşalım. Kazandıklarımızı hem ihtiyaçlarımızda hem hayır ve hasenat yolunda harcamaktan çekinmeyelim. Vaktimizi hem zaruri işlerimizde hem de arta kalanını boşa geçirmektense hayırda harcayalım. Yeri geldiğinde hem dünyamızı hem istikbalimizi, hem ahiretimizi, hem vatanımıza hem milletimizi düşünmeliyiz. Hem ahiret saadetine hem dünya saadetine çalışmalıyız. Ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya ölecekmiş gibi baki hayat için çaba sarf etmeliyiz. Elimizden geldiğince canımızı, paramızı ve vaktimizi iman ve hakikat yolunda istihdam etmeliyiz.

Ya o, ya bu
Eğer kendi şahsımız ile karşı tarafta kardeşimiz olan birisini tercih etmek durumunda kalacaksak öncelikle nefsimizi değil kardeşimizi kendimize tercih etmeliyiz. Bu davranış hali kişinin ham maddi hem de manevi değerler dediğimiz iman hizmetlerinde de geçerlidir. Nefsimizi veya kardeşimizi tercih ederken diğergam olmalıyız. “Bu akşam derse mi gideyim, yarın daha rahat etmek için sabahki makaleyi mi yazayım? Zamanım gider diye yardım edeyim mi, yoksa kendime mi zaman ayırayım?” Bu örnekleri daha da uzatabiliriz. Kısaca “zahmete mi katlanayım, rahatımı mı düşüneyim.” Halbuki rahat zahmette gizlidir.

Ne o, ne bu
Tamamen her şeyi kestirip atmak da iyi değildir. Bazı insanlar da var olan ‘bana yaramayan hiçbir şey başkasına da fayda vermesin’ düşüncesi bencilliktir. “Bana değmeyen yılan bin yaşasın. Karışma, konuşma, kaytarma. Aman işine bak kafanı yorma. Burada benden başkası yok mu, bir tek ben mi varım? Ağrımayan başını niye ağrıtıyorsun? Sana mı düştü, kes dilini ve sus. Doğru olanı dokuz köyden kovarlarmış. Hakikat sana mı kaldı? Milletin bir akıllısı sen mi kaldın?” gibi düşünce tarzıyla elinde geleni yapmak yerine suskunluğu ve ataleti tercih etmek müminin şiarı değildir.

Rabbena! Hep bana!
Nalıncı keseri gibi kütüğün kıymıklarını sadece kendi tarafımıza değil, her iki tarafa da yönlendirmeliyiz. Dualarımızda bile tüm kardeşlerimizi ve hatta mümkünse daima Alem-i İslâmı katarak istemeliyiz. Fatihalarımızı tüm geçmişlerimizin ruhlarına bağışlayarak onların da hissedar olmalarını istemeliyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, ilahi bir ikaz ve afet olan deprem felaketi, Gazze’de Filistin halkına karşı yürütülen zülüm ve soykırım savaşının başladığı ve halen devam ettiği, buruk bir yılı geride bırakmanın hüznü içerisinde, yeni miladi yılınızı tebrik ederim. Bundan sonraki yıllarda Âlem-i İslam’ın huzur ve saadetini, manen ve maddeten birlik ve beraberliğini diler, siz değerli okuyucularımızı en derin duygularımla selamlar, dua eder dualarınızı beklerim.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.