Düşünce İklimi-20

Habip ARTAN

Kıymetli okurlarım, uzun zamandan beri rutin olarak iki haftada bir sizlerle hasbihal ettiğimiz bu köşede yazılacak, anlatılacak birçok konu başlıkları var. Bu anlamda, mobil telefonumda, evdeki, işyerindeki ve vakıftaki bilgisayarlarımda değişik dosya ve klasörlerde duran başlıklar altlarının doldurulmasını bekliyor. Bu konuları sizlerle rutin aralıklarla paylaşmak istememe rağmen zamanın darlığı, elimizdeki işlerin yoğunluğu fırsat vermiyor. Ayrıca, her ne kadar bir mesele ve konu kendi içinde müstakil bir yazı olabilecek seviyede olsa bile bunları Düşünce İklimi başlığı altında kısımlara ayırarak kısa geçmek durumunda kalıyorum. Bu kez yine Düşünce İklimi ana başlığında, birbirinden farklı da olsa birkaç güncel meseleyi sizlerde paylaşmak istiyorum.

Sağlıklı uzun yaşama
Türkiye’de insanların yaş ortalaması 70-80 civarındadır. Bundan yüz yıl öncesinde yaş ortalaması bunun yarısı kadar ancak vardı. Ömür uzun olsa bile sağlıklı ve bilinçli yaşam tarzı olmazsa insan hastalıklarla uğraşır durur. Hastalıkların % 60-70’i yaşam tarzı ile ilgilidir. Doğru yaşam, doğru beslenme hastalıkları azaltır. Eskiden ekseriyetle aç olanlar hasta oluyorken günümüzde tok olanlar daha çok hastalanıyor. Bu bağlamda günümüzde yaşam tarzı eğitimleri başlamış durumda, hastalık tıbbı yerine sağlık tıbbı geliştiriliyor. Koruyucu hekimlik, önleyici hekimlik ön plandadır. Eskiden babalarımız pek o kadar doktora görünmez, fazla ilaç kullanmaz, hastaneye gerekmedikçe gitmezlerdi. Sen kendi canının doktoru olacaksın derlerdi. Neticede dünya fani, her nefis ölümü tadıcıdır, ancak bize verilen emaneti hayatımız boyunca doğru yerde, doğru zamanda kullanarak ona gerekli olan levazımatı tedarik ederken, amacına ve fıtratına uygun olarak kullanmak gerekmektedir. Böyle olduğu sürece bize verilen ömür sermayesini sağlıklı bir şekilde sürdürmüş oluruz.

Tebliğden temsile geçiş
Bir baba, bir büyük, bir hoca, bir vaiz, bir öğretmen, bir yönetici, bir patron, bir iş adamı, bir usta, bir çoban olarak mahiyetimizdekilere iyi örnek olmalıyız. Ailemizden tutun, akrabalarımıza, komşularımıza, cemaatimizdeki fertlere, iş yerindeki arkadaşlarımıza, öğrencilerimize, müşterilerimize, çalışanlarımıza doğru ve adalet üzere davranmalıyız. Lafla peynir gemisi yürümez derler, asıl kalite kişinin ortaya koyduğu eserindeki hünerdedir. Bir vaiz, bir hoca muhataplarına ne kadar nasihat ederse etsin, ne kadar konuşursa konuşsun, söylediği konuda kendisinin bir noksanı varsa tesiri olmaz. Eğer o vaiz veya öğretmen söylediklerini uyguluyorsa nasihati tesir eder. Bir kişinin özü ile sözü bir değilse toplumda karşılık bulamaz. Toplumun önde gelenleri muhataplarına numune-i imtisal olmalıdırlar. Unutmayalım ki; insanlara sözlerimizle ile değil en çok güzel ahlakımız ile örnek oluruz. En güçlü davet güzel ahlaktır.

Beyin bir donanım, akıl bir yazılım, zekâ ise bir işletim sistemidir
Malumunuz bilgisayarın olmazsa olmazı hardware ve softwaredir. Bir bilgisayarın çalışabilmesi için bunlar da yeterli değildir. Bilgisayarın kullanıcıya hizmet verebilmesi, mevcut uygulamaların yürütülmesine olanak sağlayan bir işletim sistemine ihtiyaç vardır. Aynen buna benzer beynimizi bir donanım, aklımızı bir yazılım olarak düşünecek olursak işletim sistemini de zekâmız olarak görmemiz gerekecektir. Akıl, vicdan ve ruh rahmani olup zekâ, nefis ve benlik şeytanidir. Bir tarafı müsbet diğer tarafı menfi duyguları harekete geçirir. Bu nedenle fazla zeki ve akıllı olmamıza gerek yok. Zekâ bazen insanın başına dert açabilir. Bize verilen hayat sermayesinin kumandasını ruh ve vicdanımızın teslim ederken akıl terazisi ile nefis ve malayani heveslerimize fırsat vermemeliyiz.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.