Cümle Dilberleri, Tesettürlü Hâle Nasıl Getirebiliriz?

Habibi Nacar YILMAZ

Yazıp muhafaza etmeye değen denk geldiğim cümleler oluyor bazen. Bunlardan biri de "Yabancılar eve girmesin diye evi kilitleriz ama televizyonu da açar her türlü yabancıyı eve alırız." cümlesidir. "Televizyonlu odadan, televizyonsuz odaya geçmek de hicret sayılır." da not alınacak cümlelerden.

Bunu çok test etmişiz. Hakikaten, hicret sayılır. Gerçi bizim evde televizyon, çoğu zaman kapalıdır. Ama bu fakire göre lüzumsuz çok şey var ki hanımın takdirine, takibine takılıyor. Mesela TRT dizileri. Gönül Dağı, Sultan Fatih, Kuruluş, Payitaht gibi dizileri izlemeye çalışır. Fakat bu fakir fazla ilgilenemiyorum.

Hanım kızsa da nadiren sol tandaslı kanalların haberlerine beş dakikalığına bakmaya çalışırım. Neden bakarım? Bunlar ezkaza basında söz sahibi olsalar, bu yayınlar TRT'ye taşınacak. O zaman, TRT'nin hâli nice olur, anlamak isterim. Gerçekten durum vahim. Garezden dolayı söylemiyorum bunu. Cehalet, mukaddesat düşmanlığı diz boyu. Bunlar hafazanalah devletin kanallarına el atsalar, kim bilir hangi bağnazlıklara imza atarlar, kestirmek zor. Bayağı da bilenmişler, dikkatli olmak gerekiyor.

Yine başlıktaki söz, okuduğum bir kitaptan iktibastır. Uzun ve tam hâli "İki göz kapağı, cümle dilberi mütesettir eylemeye yeter." şeklinde. Devamında da "Nefis, hiç başörtüsü bağlamadı." cümlesi var.

Bu cümleler beni epey düşündürdü. Nefis muhasebesine sevk etti beni. Peki, muhasebeden geçer not alabildik mi? Üzülerek söyleyip itiraf etmeliyim ki tam geçerli not alamadık, alamıyoruz bir türlü.

Yine, hizmet ve gönül insanı Şener Dilek abi, bir sohbetinde "Şu akıllı telefona hâkim olan, onun şerrinden kendini muhafaza eden bir genç, Bedrin Aslanları gibidir." demişti. Sadece gençler mi herkesi vuruyor. İnsan, hissiyatları ile imtihan oluyor. Hissiyatın da yaşlısı, genci yok. Sadece, hissiyatı taşıyan bedenin genci, yaşlısı var. Hangi yaşta olursak olalım, başta nefis ve tüm hissiyat genç olduğu için, bedenin müsait olmasına göre, tehlike devam ediyor.

Sohbet, muhabbet, dersler, okumalar tamam. Ama biraz şuna bir bakayım dedin mi hangi yaşta olursan ol, artık kendini kurtarman zorlaşıyor onun elinden. Malayaniyat ve sefahat, gözünü de gönlünü de aklını da kirletiyor. Ruhunu parçalıyor, maneviyatını bombardıman ediyor. Ciddiyet ve istikametini bozuyor, lakayıtlığa meylettiriyor. Din birçok yönüyle ciddiyet ve istikamettir. Bunlar, ihmale, tehire, rehavete, havaleye gelmez. Zemin bataklık ve dikenli olunca, daha bir hassasiyet ve gayret göstermek gerekiyor. Bize bir defalığına verilen bir ömür var. Bizden de bir defalığına dişimizin sıkılması isteniyor.

Gevşekliklerimiz, birbirini çağırıp eklenerek önlenemez bir çığa dönebilir. Ameli ihmal, itikadî sapmaları tetikler.
Konuştuklarımız ve dinlediklerimizden öğrendiğim ve anladığım, bütün kayışlar ve kopmaların altında tetikleyici olarak ihmallerin yatması ve dikkatsizliklerin bulunması. Bunda da en büyük düşman, insanın kendini mükemmel görmesi. Yani kibre kapılması ve dikkat sensörlerinin bozulmasıdır. Dikkat sensörleri önemli biraz. Amellere, yaptıklarımıza değer katan ve onları ebed âleminde geçerli kılan, halis niyetimiz olduğu gibi; şartların zorluğuna olan direncimiz de onlara daha bir kıymet kazandırıyor.

Kastamonu Lahikası'nın başında "Bu mektup gayet ehemmiyetlidir." cümlesinin olduğu, takvanın tanım ve tarif edildiği mektubun, İhlas Risalesi gibi sıkça okunması elzem. Menfi ibadet tabirini ilk duyan ve heyecanlanan bir arkadaşa bu mektubu okumuştum. İnsanın kendini tanıması, yani kendinin farkına varması; ibadetin esası olan acz ve fakrının derecesini anlaması ve kuşatıldığı nimetlerin değerini görmesiyle mümkün. İşte bu da menfi ibadet dediğimiz musibetlerle olabiliyor.

Menfi ibadetin önemli bir kısmı da takva dediğimiz günaha olan boykotumuz, direncimiz, sabrımızla kendini gösteriyor ki başlıkta da bunu anlatmaya çalışıyoruz. Barla Lahikasında yer verilen "15. Notanın 3. Meselesindeki "...Manen gözü kör etmek demek olan, gözü verenin rızası haricinde harama sarf edemezsin. Ve hakeza kulağı ve dili ve bunlar gibi cihazatı harama sarf etmekle manen öldüremezsin." cümleleri aklımdan pek çıkmaz.

"Harama sarf edemezsin"in gerekçesini de girişte anlatıyor üstad. "Madem sana verilen hayat ve hayatın levazımatı temlik değil ibahadır." Yani senin malın değil, sadece kullanımına izin verilmiş hediyedir. "Elbette ibahanın düsturuyla hareket etmek lazımdır." O zaman bunun düsturunu, kaidesini de öğrenelim. "İbaha ve ziyafetin kaidesi ise, mihmandarın (senin ev sahibinin) rızası dahilinde tasarruf etmektir.

Evet, dışarıdakiler, yani bizim haricimizdekiler, başlıktaki ifadesiyle "cümle dilberler" bu kaideye göre hareket etmeyebilir. Mesela, tesettüre riayet etmeyebilirler. Böylece, kendi nefislerine zulmetmiş olacaklardır. Ama bu, bizim de tesettüre riayet etmememizi icap etmez. Gözümüzün, tesettürü sağlayan bir çift kapağı var. Bu kapaklar, gözü sadece dışarıdan gelecek tozlardan muhafaza için yerlerine monte edilmemişler. Ne için monte edilmişler peki? Bu kadar hassas ve değerli cihaz, basit ve sonuçsuz bir dünyevî netice için olamaz. Diğer cihazlar gibi, özellikle göz kapaklarının elbet ebede bakan çok daha değerli ve hassas görevleri var. Nedir bu görev? Burada Kur'an'ın ifadesiyle (Araf 26) "en güzel elbise olan takva" devreye giriyor.

Evet dostlar, gözlerimizi, göz kapaklarını kullanarak "takva elbisesi" ile örtersek ve tesettüre sokarsak, cümle dilberler tesettüre girmiş olur. Onların tesettürsüzlük hâlleri bizim terakkimize bile vesile olabilir. Aksini yapamayacağımıza, yani onları tesettüre sokamayacağımıza göre, bu tesettür bizim elimizde, bunu yapabiliriz. Fakat gerektiğinde göz kapaklarını indirerek gözü tesettürlü yapmak, böylece cümle dilberleri tesettüre sokmak daha zor. Asıl olan da bu zoru başarmak değil midir zaten?

Selam ve dua ile.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.