Bir emekli müdür hem de dindar bir arkadaşımız, yakındaki bir paylaşımında "Türk inkılapları" başlığı ile bir şeyler yazmıştı. Biz de ona "Hocam, bu inkılâplardan birkaçını yazarsan, memnun olurum." demiştim. Hâlâ bekliyorum. Herhalde şapka, harf, medeni kanun gibi şeyleri yazacaktı. Ama bir sanayi inkılâbı yazamayacaktı mesela.
Batı'nın sanayisi, fabrikası hariç her şeyini almış; adına da inkılâp, metamorfoz değişim demişiz. Bunu tatbik için de insanlarımızı takip edip idam bile etmişiz. Dünyada böyle bir inkılâp örneği yok arkadaş. Taklidin, hem de kötü bir taklidin adı, inkılâb olur mu?
Rahmetli Turgut Özal'ın bir Malatya konuşmasını dinlemiştim. 1957 seçimlerinde partiler, ülkede at nalı üretilip üretilmediği tartışmasını yaparlarmış. Ben de içimden dedim ki rahmetli Özal, sen onu bırak. Bizzat sen de ben de Keban Barajı ve Boğaz Köprüsü'nün tartışmalarını yaşamadık mı? Keban'dan çıkan enerjiyi toprağa mı vereceksiniz, başlıklarını atanlar kimlerdi? Boğaz Köprüsü, bu ülkeye atılan büyük bir kazıktır; oradan zenginlerin arabaları geçsin, diye yapılıyor gibi saçmalıkları dinlemedik mi? Demirel ve Özal'ı mühendisler odasından bile atacak kadar ileri giden bu aptallar, ülkeye bir çivi bile çakmadılar. Ne adına yaptılar bunu? Hangi kisveyi kullandılar? Ağızlarında pelesenk ettikleri bir şey vardı bunların. Ne dinini ne de dinsizliğini sevmemin mümkün olmadığı Sevan Nişanyan'dan dinleyelim bunu. Bunları ben desem herhalde içeri atarlar.
"Ülkeyi kültür, medeniyet ve geri kalmışlık krizine sokan bir düşüncenin adıdır Kemalizm. Hayvanî bir ırkçılık ve İslam düşmanlığı da diyebiliriz buna. Bu düşüncedekiler, sınırsız bir kibir ve nefret içindeler. Saygıları yok ki saygı görsünler." İsminin içinde geçtiği birinci reis, bu bağnazlığa ne der bilemem. O konuda bir çalışma yapmadım, yapmaya vaktim de yok. Ama görünenden, görünmeyen hakkında bir fikir sahibi olunabilir belki. Gerçekten bu zihniyet, bu milletin ve ülkenin en büyük belasıdır. İnsan, eşek, hatta pisleyen adam heykellerini sanat eseri diye alayı vala ile yapan, açan, bunu bir hizmet diye de takdim etmeye çalışan zihniyetten ne beklenir?
Her biri, bir sanayi tesisi değerinde, anlamlı veya anlamsız o kadar heykel var ki bu ülkede, ülke yerle bir olsa, üzerinden birkaç asır geçse, bir kazı yapılsa; torunlarımız, bu ülkede herhalde bir putperest millet yaşamış diyecek kadar da bu işi ilerletmişler, ilerletmeye devam ediyorlar. Yani bir milim sapma yok. Bu ülkenin önüne konulan bu tip zihniyet bariyerlerini aşmak, biraz hizmet etmek için, ya hayatını ortaya koyacaksın ya da epeyce bir mücadele edeceksin.
Muasır medeniyetmiş ölçü aldıkları bunların. Muasır medeniyet dedikleri, üstadın da ikinci Avrupa deyip ayırdığı, fenleri ve sanatları takip eden, insan hayatını rahatlatan ve beşeriyetin ortak malı olan medeniyet değil. Bunların bu medeniyetle alakaları olmadığı, on yıllarca bu milletin paraları ile kurdukları müskirat sofralarından belli. Baksana, adam çıkmış, millete vaat olarak kadeh fiyatlarını düşürmeyi anlatıyor. Aklı orada yani. Yol, köprü, denizaltı, uçak, havaalanı gibi millete faydalı, insan hayatını rahatlatan bir proje ve vaatleri olmadı, olmuyor, olamıyor. Bu gidişle olması da muhal. Çünkü bir proje üretecek müddet kadar ayık değiller. Ayık kalmaya tahammülleri yok. Ayık oldukları zaman da akıl yine müskirat fiyatlarında. Bunları ben demiyorum, onların lisan-ı hâlleri bunu diyor.
Onların muasır medeniyetten anladıkları, merhum Mehmet Akif'in, "Maske yırtılmasaydı hâlâ bize affetti o yüz" dediği ve bize afet (güzel) görünen "maskara mahluktu"
Bunlar, zahiren sefahat fenadır da der. Fakat aklı elden alacak şekilde sefahati teşvik ederler. Sefahatten uzak durulmasını, durmayı gericilik sayar, bunu Orta Çağ zihniyetiyle bir görürler.
Akif'in "maske yırtılmasa" dediği maske, aslında Dünya Savaşlarında, İstiklal Savaşında ve sonrasında birkaç defa yırtıldı. Yırtıldı ama celladına ve Melike Sultan'a aşık bu güruh, hâlâ karşılıksız aşklarına devam ediyorlar.
Bize afet görünen bu yüz, son olarak bebek, çoluk çocuk, kadın demeden on binlerce insanı katletmiş ve hala katletmeye devam eden, bir avuç suyu, bir parça ekmeği çok görerek insanları açlığa, suçsuzluğa mahkûm eden ahir zaman devletinin yanında durarak yine yırtıldı. Bunların temsilcilerinden biri, yakında ülkemize geldiğinde, alışkanlık neticesi, valizini eliyle taşıdığı için, yine bu kesim tarafından zulmü sürdürsün diye İsrail'e verdiği ve vermeye devam ettiği silah, maddi ve manevi desteği görmezden gelerek methiyeler dizdi. Neymiş valizini elinde taşıyormuş. Neredeyse bütün anarşik hadiselerde kullanılan bombalar da ya valiz ya da sırt çantalarında taşınır. Bu, onları masum gösterir mi?
Bu afet yüzün maskesi, başka nerelerde yırtıldı? Haçlı Seferlerinde kırk; İki Dünya Savaşlarında elli milyon insanı katlederek yırtıldı.
Başka?
Hiroşima ve Nagazaki yok edilirken yırtıldı. Bu afetin elinde Kızılderili kanı var. Yangın bombaları atılan Vietnam, varil bombalar atılan Afganistan, Irak, Libya var.
Başka?
Köleleştirilen Afrika, Hindistan, Cezayir var. Bilerek ve göz göre göre katledilen Bosnalı, Filistinli, Lübnanlı var. Bunların muasır dediği ve ulaşmak istedikleri medeniyet, gözyaşı üzerine kurulan ve bize afet görünen, onlara da bir çare olamamış tek gözlü dehanın ürünü olan bir medeniyet.
Bir nevi putperestliğe dönse de bu zulümden onların dinlerini sorumlu tutabilir miyiz? Tarih donanımım pek olmadığı için, onu tarihçilere havale ediyoruz. Ama beşere menfaatli maddi medeniyetle dinlerinin ilgisi olmadığı açık. Aksine, İslamî altyapıya sahip çıkıp geliştirdikleri kesin.
Dünya, İslâm dünyasının güçlü olduğu ve hakiki medeniyet ihraç ettiği, insanlık örnekleri verdiği, iktisat ve emniyetin sulh ve sükûnun teminatı olduğu dönemi bekliyor. Geri kalmışlığımız dinimizden olsaydı, o dönemde, yani dine sarıldığımız dönemlerde, ileri seviyede olabilir miydik? Önemli olan, reçeteyi uygulamak. Yoksa reçeteyi yazan doktoru suçlamak değil.
Evet dostlar, Osmanlı'nın kırılma yaşadığı ve dininden elini gevşettiği, son olarak Batı'nın bir afet olarak görünmeye başladığı neticede, din öldürülecektir, hükmünün yürürlüğe girdiği dönemler yaşandı bu ülkede. Yine bugün din ayakta kaldı ve bizler varsak, başta üstad ve üstad misal insanların fedakârlıklarıyla oldu. Onlara minnettarız ve takipçisiyiz. Acaba ne kadar takipçisiyiz?
Selam ve dua ile.