Evliliği kabullenme

Hasan TANRIVERDİ

Değerli arkadaşım Şaban Bey oğlunu evlendirdiğinde gelinine, kendi evliliğiyle ilgili küçük bir ayrıntıyı anlatır: “Bak kızım, kayınvaliden tarhana çorbasını severek ve zevkle yapar, ben ise sadece yerim.”

Özellikle yeni evlenen kızlar için, bir başkasının evini kabullenmek hiç de kolay değildir. Yeni bir mekân, yeni insanlar, yeni anlayışlar ve yeni davranışlara uyum sağlamak gerçekten zordur. Ancak hanımların fıtratında olan gelinlik duygusu ve arzusu, sevgi ile birleşince uyum kendiliğinden oluşuverir.

Evlenen insanlar artık bekârlıktaki gibi, kendi başlarına sorumsuzca hareket etmek yerine, birlikte karar vermek durumundadır. Sosyal birleşmeden amaçlanan budur. Eşler, evli olduklarının bilincinde olmalı ve bu sorumluluğa uygun hareket etmelidir.

Bazı hanımlar evlendiği halde, artık yeni bir aileye mensup olduğunu kabullenmekte zorluk çekebilirler. Daha doğrusu, henüz evlendiklerinin farkında değillerdir.  Bu sebeple yeni ailesine uyumda güçlük çekerler. 

Ayrıca hanımlar evlendikten sora, yeni hayatlarında kendi ailesini kaybetme korkusuna kapılarak, korumasız kalacaklarını düşünebilirler. Bilmeleri gereken; eşleri de dâhil olmak üzere, hiç kimsenin onlardan kendi ailelerini unutmasını istemeyecekleri gerçeğidir. Zira yeni yuvalarında: “Eşim benim için en büyük güvencedir” diye düşünmeleri, korkularını ortadan kaldıracaktır.

Burada olması gereken, gereksiz yere oluşan bu korkuyu yenerek, sadece kendi ailesinin ikinci planda kaldığı olgusunu kabullenmesidir. Hanımlar için bu daha doğru yaklaşım tarzı olacaktır. Onun için erkek olsun, kadın olsun, her ikisi de evlendiklerinin farkına varmalı, daha doğrusu yeni söylemle “evlilik moduna” girmelidirler.

Evliliklerin üzerinden uzun yıllar geçmesine ve çoluk çocuğa karışmalarına rağmen, bazı hanımların kafasının bir köşesinde, zorda kalırsa; baba evine geri dönebileceği düşüncesi oluşabilmektedir. Bu düşüncede olan hanımların yuvasına uyum sağlaması ve mutluluğu yakalaması da zordur. Çünkü kalıcılığı düşünmeyen, uyum sağlayamaz ve kalıcı olamaz.

Şu gerçeği görmeleri gerekir ki baba evi artık onların bıraktığı gibi bir ortam değildir. Artık orada çocukları ile yeni bir yuva ve yaşantı kuran bir gelin var. Geri döndüklerinde, fazlalık durumuna düşmelerinin yanında, samimiyetle kabul görmeleri de şüphelidir.

Bununla birlikte, elbette ki çok özel durumlarda baba evine geri dönebilir. Kendi anne-babamız, her zaman arkamızı yaslayacağımız yüce bir kale gibidir. Buna rağmen yine de geri dönüldüğü takdirde, uyum sağlayamama riski her zaman vardır. Onun için büyükler: “Kadının yeri, erkeğinin ve çocuklarının yanıdır” demişler. İstisnalar olsa da kaide değişmez.

Buradan her türlü olumsuzluğa rağmen, kadın, erkeğinin baskılarını, şiddetini ve işkencelerini çekmelidir gibi bir anlam çıkarılmamalıdır. İstenilen şey; kadının öz güvenini kazanarak, kendi ayaklarının üzerinde durabilmesidir. Kendine güveni olan kadın, asla eşi tarafından ezilmesine fırsat vermez, böyle olumsuz durumlarla da muhatap olmaz.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.