Evle ‘ev’lenmek

Hüseyin EREN

Hasbihale ne denli ihtiyaç içindeyiz; enis bir dostla hakikat üzre, kadim bir dostla hikmet içre, sadık bir dostla kıssa hisse ile hasbihale…

Gerilimden, asabilikten, fitneden, fücurdan, münafıklıktan, ifsattan uzaklaşıp; asude bir iklim, salim bir zihin, berrak bir kalp, sükût lisan, sekine hislerle dolmak; öylesi bir meclisi doldurmak…

Sanki Sefine-i Nuh’a binmek, sanki Hızır’la yolculuğa çıkmak, sanki Zülkarney’nin askeri, Ashap-ı Kehf’in bir neferi olmak… Hayalen, rüyahen, Ruhen…

Zamanın üstünde zamanı seyrederek bakmak hadiselere, şahıslara… Kaçmak; kendinden yine kendine kaçmak… Yolun başı ile sonunu birleştirmek.

Yunus misali dolaşmalı, Arabi gibi gezgin mi olmalı, Mevlana gibi Şems’i mi bulmalı? Hangi şemsiyenin altına girmeli, hangi meşrebin suyundan içmeli, yoksa kendince sentez mi yapmalı?

Hayali dostlarla sükût sohbetler mi yapmalı? Zamanın içinde yeni hücreler mi oluşturmalı?

Ev, evet ev… Yolculuk eve. İlk insan ve ilk ev.

Siyahın aydınlığına yolculuk; hakikatin berraklığına, hikmetin rengarekliğine… Yeşilin hayat bahşedici iğine…

Hasbihal evde olur, evin sahibi ile olur. Hakiki hasbihal bu değil midir?

Suretlerden sıyrılıp, fitnelerden arınıp gitmeli değil mi o eve? Beyaz kadar beyaz, siyah kadar siyah berraklık ve netlikle yürümeli; konuşmadan, yere bakarak, kusurlarını sayarak, aczini idrak ederek, fakrını fark ederek… 

Haramı haram bilip kaçan, farzı farz bilip koşan, sünneti sünnet diye sarılana uzak değil o ev. Evi o ev. Fitnelerden koruyan, ifsat geçirmeyen korunaklı ev. Hasbihal başka nerede olur?

Hicret o yere, Hac o yere. Hiçliğin burçlarında asılı, varlığın kanatlarında takılı eve.

Evlerimizle “ev” li miyiz? Babamızın evi hatırda mı? İlk ev ne kadar da sade idi; halen öyle; siyahi ve sade.

Çoklukta boğulmuşluk mu çekti fitneleri? Çok konuşmak fitneyi söndürür mü? Hayırdan başka bir şey söylememek mi susturur fitneyi?

Bu mevzuları dışarda değil evde konuşmalı değil mi? önce evimizden ettiler bizi, kalbimizden kopardılar, aklımızı kiraladılar; sonrasında istediği gibi at oynattılar, mekânımızda, medeniyet evimizde.   

İki gönül bir araya gelip hasbihal etmek; sonrasında üçüncüsünü almak, dördüncüsünü almak, beşincisini almak, altıncısını almak, yedincisini almak, yedi binincisini almak, yetmiş milyonunu almak, beş milyarını almak… Ev geniş, ev büyük; aldıkça genişliyor, genişledikçe alıyor.

Yeryüzü bir ev; ev bir yeryüzü; Yüzünü af ve mağfiret için göğe çevirmiş;

Aman Ya Rabbi, Aman Ya Rabbi; bizi halas eyle, her türlü fitneden koru, selamete eriştir.

 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.