Ergenekon Terör Örgütü ve aydınlık Türkiye (II)

Abdulkadir MENEK

Bu ülkede hukuk alanında ne kadar de dehşetli cinayetler işlendi. Tarihin kara sayfaları arasında yer almış, ne kadar da hak ve adalet katliamları yapıldı. İnsanlar yargılanmadan idam edildi bu ülkede. İdam kararlarını kılıfları ve gerekçeleri idamlardan sonra kaleme alındı. İstiklal Mahkemelerinin karanlık dehlizlerinde, kirli ve menhus niyetlerin tahakkuku için ne kadar masum Anadolu insanın ve âlimlerin kanına girildi. İstiklal Mahkemelerinde haksız ve hukuksuz yere darağacına gönderilen on binlerce masum ve mağdur insanın hakkını ve hukukunu aramak adına bir şeyler yapan cesur devlet adamları çıktı mı bu ülkede? Şapka giyilmiyor diye, şehirler topa tutuldu.

Bu ülkede Şeyh Said hadisesinin ardından öldürülen on binlerce insanın katillerine hesap sorabilen birileri çıktı mı? Dersim’de öldürülen on binlerce masum ve mazlum insanın hakkı ve hukukunu müdafaa babından son yıllara kadar yürekli bir ses çıkıp, devlet adına bu katliamı itiraf edip, özür dileme faziletini gösterebildi mi?

Ergenekon Terör Örgütü ile ilgili olarak verilen kararın açıklanmasının ardından, uzun yıllardır büyük mağduriyetler yaşamış insanların sevinçlerini ve duygularını biraz abartılı da olsa dile getirmelerini eleştiren insanların da, geçmiş doksan yılda yaşanan büyük zulümleri ve hak kayıplarını unutmamaları gerektiğini de belirtmek istiyorum.

Elbette hiçbir insanın mahkûm olmasını ve hapislere atılmasını sevinçle karşılayacaklardan değiliz. Fakat hak, hukuk ve adaletin tecelli etmesini hepimiz istiyoruz ve bundan da mutluluk duyuyoruz. Verdiği talimatlarla ikna odalarında yüzlerce genç kızı ağlatan, bir kısmının başını zorla açtıran, 28 Şubat sürecinde irtikâp edilen zulümlere büyük bir sadakat ve ibadet aşkıyla sahip çıkan bir Kemal Alemdaroğlu’nun aldığı bu mahkûmiyet, elbette yaptıklarının karşılığı değildir. Bu mahkûmiyet kararlarının açıklanmasının ardından mahkeme salonunda ağlayan ikna odalarının baş aktörlerinden CHP Milletvekili Nur Serter için, aziz okuyucularım nasıl bir ifade kullanmamı isterler?
YÖK Başkanı ve dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in çok yakın dostu olarak bilinen Kemal Gürüz, 28 Şubat sürecinde bütün Türkiye’yi adım adım gezerek, Üniversitelerde tavizsiz bir başörtüsü düşmanlığının uygulanması için, ne kadar da büyük bir gayret göstermişti.

28 Şubat’ın o karanlık ve kâbus günlerinde, sırf dindar oldukları, namaz kıldıkları, eşleri başörtülü olduğu için ordudan atılan, hiçbir kamu kuruluşunda çalışmalarına müsaade edilmeyen, açlığa ve yokluğa mahkûm edilen bu vatanın aziz evlatlarının yakan bu ahı için, bu kararların ardından ağızlarından ‘’Yaşasın Adalet’’ sözlerinin dökülmesi, acaba çok yanlış bir sevinç gösterisi sayılır mı?

Ne çok dramlar yaşandı Askeri Şura ihraçlarının ardından. Aile felaketleri, geriye dönüşü olmayan hastalıklar, psikolojik bozukluklar, intiharlar, boşanmalar ve facialar birbirini takip etmedi mi? Kılları kıpırdamadan, zerre kadar merhamet etmeden, acımadan bu zulümlere tevessül eden insanların birkaç yıl dahi olsa demir parmaklıkların ardına düşmelerini, acaba bu masum ve mazlum insanların bir ‘’oh’’ ile karşılamaya hakları yok mudur?

Veli Küçük’ün Kürt vatandaşlarımız arasında yaptığı dehşetli zulümleri ve katliamları unutmak mümkün mü? ‘’Jitem’i ben kurdum’’ diyen Arif Uğur’un terör bahanesi altında hiçbir suçu ve günahı olmayan binlerce masum insanın infaz edilmesi için verdiği emirler, zerre kadar vicdan sahibi olan insanları titretmez mi?

İbrahim Şahin ve kurduğu ekibin zulmettiği, katle ve gadre yuvarladığı insanların hakkını ve hukukunu ne edeceğiz? Ya asit kuyularına atılan insanlar? Evinden alınıp bir taksiye bindirildikten sonra bir daha kendilerinden haber alınamayan insanların yakınlarının, eşlerinin, çocuklarının, analarının, böyle bir kararın ardından buruk bir gülümsemeye hakları yok mu?

Ölüm tarlalarının unutmak elbette mümkün değil. 12 Eylül İhtilalinin ardından gözaltına alınan oğlundan bir daha haber alamayan ve bu acı ile vefat eden Berfo Ana’nın yaşadığı acıları, hangi mahkeme kararları dindirebilir?

Ya Berfo Ana benzeri ve belki de daha fazla acı yaşayan binlerce faili meçhul ve kayıp yakınlarının yüreğini yakan ve yaşadıkları müddetçe hep yakmaya devam edecek olan o kor ateşin tesirini bir nebze de olsa azaltacak böyle bir karar için ağızlarından dökülecek ‘’Elhamdulillah’’ kelimesi için hücumlara hedef olmaları hak mıdır?

Ergenekon Örgütünün davası sürecinde çok şey yaşandı ve çok şey söylendi. CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal, Ergenekon Terör Örgütünün gönüllü avukatı olmaya hazırdı. CHP’nin şimdiki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ''Bu Ergenekon Örgütü nerededir, bana gösterin, gidip üye olacağım'' demişti. Bilmiyorum mahkemenin aldığı bu karardan sonra hala üye olma niyeti devam ediyorum mu, bilemiyorum. Bu hususu Sayın Kılıçdaroğlu’na sormak gerekir.

Bu büyük, tarihi ve hukuk zaferi sayılabilecek bir tablo karşısında, bu vatanı seven ve demokrat olan her insan elbette heyecan duyacak ve Türkiye’nin geleceği için umutlanacaktır. Bu tablonun Ak Parti iktidarında ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olduğu bir Türkiye’de yaşanmış olması, her meseleyi siyası tarafgirlik ile karşılayan bazı insanları sevindirmiyor veya öküzün altında buzağı arama gayretlerine sevk ediyor olabilir Fakat vicdan sahibi her insan, bu adalet zaferi karşısında elbette büyük bir mutluluk duyacaktır.

Çünkü böyle tarihi bir dava, vakur ve başarılı bir süreç ile tamamlandı.  Mahkeme heyetinin uzun, zor ve meşakkatli bir çalışmanın ardından, her türlü baskı ve spekülasyona rağmen, hiçbir etki altında kalmadan cesaretle aldığı bu kararı, bu vatanı seven her insan ayakta alkışlamalıdır.

Ben de öyle yapıyorum. Bu kimseye olan düşmanlığımdan dolayı değildir. Kimsenin hapse girmesinden duyduğum herhangi bir memnuniyetim de yok. Hakkın, hukukun ve adaletin tecellisinden dolayıdır benim yaşadığım bu sevinç.

Bir de hukukun ve adaletin herkese lazım olduğunun, bu kararlar ile yıllarca hak gasbında bulunan insanların zihinlerine çakılmış olmasını temenni ediyorum.

Bu kararların elbette temyiz safhası ve belki de ardından diğer zeminlerdeki safhaları gelecektir. Sonuç ne olursa olsun, siyasi etkilerden büyük oranda arınmış ve milletin emrine girmiş, bu hukuk kahramanlarını ayakta alkışlıyorum.

Savcı Zekeriya Öz’ün de gayretlerini -her ne kadar dava sürerken başka bir göreve atanmış olsa bile- burada saygıyla hatırladığımı belirtmek istiyorum. Onlara her türlü desteği veren ve kolaylığı sağlayan siyasi iradeyi yürekten tebrik ediyorum.

On binlerce insanın hukukuna tecavüz eden dehşetli canilerin ve zalimlerin cezaları, elbette birkaç yıllık dünya hapsi ile geçiştirilemez. Fakat ne şekilde olursa olsun, zalimlerin bu dünya da da yaptıklarının karşılıksız kalmaması, hak ve adalet adına bizleri sevindiriyor.

Ergenekon Terör Örgütü ile ilgili olarak mahkemenin verdiği kararlar; ''alma mazlumun ahını, çıkar aheste ahestenin''  bir tecellisidir. Mazlumların bedduasının kabulüdür.  Fakat hakiki adalet Mahkeme-i Kübra’da tecelli edecektir. Zalimler cezalarını tam olarak çeker ve mazlumlar da mükâfatlarını tam olarak görürler.

Gerçek adaletin tecelli edeceği o gün, gerçekten çok çetin bir gün olacaktır. Ve o gün hiç bir kaçış, hiç bir delil karatma olmayacaktır.  Herkes hak ettiğini tam olarak görecek ve zerre miktar hayır da, zerre miktar şer de kaybolup gitmeyecektir.
Mazlumların sahibi olan Allah, o hesap gününde, kan emici, hak ve hukuk katili zalimlere, hak ettikleri cezaları verecektir. Zalimler için yaşasın cehennem.

https://twitter.com/AbdulkadirMenek

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.