Te’lif-i Kulûbdaki ve Ümmet Şuurundaki İlâhî Mucize

Erdem AKÇA

Kur’an'dan Hakikat Noktaları ve Hikmet Nükteleri-31

Enfal Sûresi 63. âyette Cenâb-ı Hakk şöyle der: “وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ لَوْ أَنفَقْتَ مَا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً مَّا أَلَّفَتْ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَكِنَّ اللّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

(Allah onların kalplerini te’lif etti; daha önce o kalpler birbirlerine yabanilerdi. Eğer sen arzın içinde bulunan her şeyi toptan infak etseydin onların kalplerini te’lif edemezdin. Velâkin Allah onların kalplerini te’lif etti. Hak bu ki, O Azîz ve Hakîm’dir.)

Bu âyette bir mu’cizenin beyanı var, İlâhî bir fiilin izharı var. Bu fiil, “te’lif-i kulûb” fiiliir. Kalplerin ısındırılması ve alıştırılması, tek bir kalp haline getirilmesi eğer birbirlerini tanımayan kişiler içinse mümkündür; biraz tanışanlarda ise kolaydır. Fakat

*Birbirlerinden nefret eden,

*Birbirleriyle yıllarca savaşan,

*Birbirleriyle kanlı olan,

*Birbirlerinin babalarını ve kardeşlerini katledenler için;

*Ayrıca gelenekleri ırkçılığı ve kan davasını aşılayan,

*Bu davayı gütmeyeni rezil gösteren kaba, câhil, haşin bir toplumda kalplerin te’lifi öyle güçleşir ki, bir mu’cize konumunu alır.

İşte Medine’li Evs ve Hazreç kabilelerinin İslamiyetin kudsiyeti ile sarmaş dolaş iki kardeş konumuna gelişlerindeki İlahî te’lifi Allah nazara sunuyor ve bunun Hz. Peygamber (SAV) gibi bir insanın eseri olamayacağını bildiriyor. Delillendirmesini de “infak” tabiri ile yapıyor. İnfâk, maddi yönden bütçesi devamlı açık veren, fakir ve muhtaç birisinin ihtiyaçlarını giderme, bütçe açığını kapatma demektir. Eğer bu infâk dünya çapınca bir servet verilerek yapılsa kişinin maddi bir ihtiyacı kalmaz. “İnsan, ihsanın kölesidir” sırrınca, “Böyle bir infakla kişilerin kalplerini ısındırmaya kalksan dahi kalplerini ısındıramazdın” diyor. Çünkü böyle bir infak böyle düşman kişiler arasında yapılınca, infak eden kişiye şüpheyle yaklaşırlar. “Bize yapsın; tamam. Ama onlara neden yapıyor?” diye bir sorgulama hep olacaktır. Bu da güven oluşmasını engeller. Güven olmadan da te’lif-i kulub olamaz.

Âyet iki kez vurguluyor. “Allah onların kalplerini te’lif etti.” Yani Allah, kullar arasındaki bütün sıkıntılar ve savaşların kaynağı olan nefsâniyet kirlerini temizledi ve kırdı. Kalpler kudsiyet potasında birbirlerine ülfet ve muhabbet ettiler. Bu te’lif, tedkik eden birisine İlahî bir icraat olarak görünecek ve şu hakikati bildirecektir: “Kudsiyet boyası olmadan, insanlar ırkçılıktan kurtulamazlar. Tek bir kalp olan bir ümmet oluşturamazlar. Birbirlerini samimi sevemezler.” Münâfıklar hakkındaki âyetin dediği gibi Onları cemaat halinde tek bir ruh gibi bütünmüş görüyor ve zannediyorsun; oysa onların kalpleri darmadağınıktır’ (Haşir,14) sırrını taşırlar.”

Bu noktadan Allah, son derece kesinlik ve keskinlik içinde “Benden başkası, bu icraatı yapamaz. Bu icraat Uluhiyetin haşmeti ve kudsiyetin celali ile olan bir fiildir. İstersen dünyalar kadar mal-mülk infak et, ya Muhammed ve siz de infak ediniz ey bütün asırların insanları; acaba bu düşman kabilelerin kalplerini ısındırabilir misiniz? Acaba hangi sanayi, teknoloji, mal ve mülk Uygurlar ile Çinlilerin; Fransızlarla İngilizlerin; Araplarla İsraillilerin; Afrikalı zencilerle Beyaz Avrupalı insanların kalplerini te’lif edebilir. Edemez ve edemiyor. Oysa İlahî bir fiil ve icraat olan Hacc’da 72 millet, gökkuşağı gibi farklı renkleriyle bir İlâhî mozaik oluşturarak Hakk ve Hakikat Kâbesi etrafında tavaf ediyorlar.”

Evet Allah, Azîz’dir; bütün akıl-kalp ve ruhları Hakk ve Hakikat karşısında zelil yaratmıştır. Hakka ve hakikate dayanan İslamiyet, kalplerin te’lifi noktasında hak sahibidir.

Evet Allah Hakîm’dir; resulünün hakka uygun hikmetli tebliği ve kelamıyla o nefret ve kin dolu kalpleri “İman sevgisi ile te’lif ediyor. Bütün müminler kudsî muhabbet-i İlahiyede cem oluyorlar.” (Hucurât, 7)

Dünya Hayatıyla Razı Mı Oldunuz?

Tevbe Sûresi, 38. âyette Cenâb-ı Hakk şöyle diyor: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الآخِرَةِ إِلاَّ قَلِيلٌ

(Ey imanla kendilerini inşâ edenler! “Allah yolunda bir nefer olun!” denildiğinde size ne oldu da ağır bir kütle olarak toprağa ve yere çakılıp yığılıp kaldınız. Ahiretten küçük bir parça olan, Âhiretin yanında yok hükmünde olan dünya hayatından râzı mı oldunuz?! Dünya hayatı Âhiret içinde ve Âhiretin yanında yok denecek kadar az bir faydalanıştan ibarettir.)

Bu âyet eğer Rahman suresi 31. âyetle beraber okununca bir sır açığa çıkar. Rahman Sûresi insan ve cinleri “sıklet ve ağırlık sahibi” olarak bildirir. Hem Zümer sûresi 7. âyet, günah ve isyanları “vizr” (yük ve ağırlık) olarak bildirir. Bu Kur’an içi örgülemeye dayanarak diyebiliriz ki:

*Günah işleyen;

*İşlediği günahlarla manen ağırlaşıp arzîleşen,

*Arzın içinde çakılıp kalan,

*Semavileşemeyen,

*Hakikatin külliyetinde ve seb’a semavatında yükselemeyen kişi ne dine hizmet edebilir, ne de Allah yolunda bir nefer ve cüneyd olabilir.” Allah ne güzel iç dünyayı şerh eder: “Yoksa siz dünya hayatı ile râzı mı oldunuz?! Dünya sizi mutmain mi etti! Okyanus gibi mutlak hislerinizi nasıl o dar dünya bardağına sığıştırdınız da kendinizi kandırdınız?!”

Hem bu âyet der ki, sırtında yükü olmayan, asker gibi fikri ve hissi aydınlık ve boş olanın içine hakikat nurları ve kudsî kuvvetler nüzul eder. Allah hafif olanları sever. O Mühevvin’dir; hafiflemek isteyenleri hafifletir; semavat tabakalarında uçurur. Ağırlaşanları, dünya ile mutmain olanları arza bir külçe olarak yığar, bırakır.

Hem bu âyet baştaki hitabıyla diyor ki: “Ey imanla, maneviyatla kendilerini inşa edenler! Bunu başkası yapsa hadi neyse; fakat siz bunu nasıl yapıyorsunuz? Nasıl nefsinizin oyununa gelip kabuklaşıyorsunuz. Başınıza belaların gelmesine nasıl fetva çıkartıyorsunuz! Bilmiyor musunuz, dünya ruh çekirdeklerinin kemale erme yeridir. Ruhlar ya cihadla, neferleşmekle cemal içinde kemale ererler; veyahut havf, açlık, mal, can ve mahsullerden eksiltmekle sabırla celal içinde kemale ererler?! Demek siz sabrı seçiyorsunuz.”

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (8)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.