Eğitim modeli arayışı

Yusuf KAPLAN

Eğitimin sorunlarını konuşuyoruz ama bizim medeniyet iddialarımıza dayanmadığı için mankurtlaştırıcı (=kimliksizleştirici, kişiliksizleştirici, ufuksuzlaştırıcı ve ruhsuzlaştırıcı) bir işlev gören Türk eğitim sisteminin, karikatürize bir örneği olduğu Batılı eğitim sisteminin imkânlarını ve zaaflarını da, doğrudan Kur'ân'a dayanan, insanın fıtratını eksene alan medeniyet tecrübemizdeki eğitim idrakinin bize neler sunabileceğini de tartışabilecek birikime, dinginliğe ve "zihnî" / epistemolojik özgürlüğe sahip olamadığımız anlaşılıyor.

Şu temel gerçeği kavramamız gerekiyor artık: Eğitim meselesi, bir medeniyet meselesidir: Her medeniyet, kendi Yaratıcı, insan ve âlem tasavvuru doğrultusunda kendine özgü bir eğitim idraki geliştirir ve geliştirdiği bu eğitim idraki üzerinde/n kendi insan tipini ve bu insan tipinin hem varolduğu, hem de varettiği hayatı ve hayat tarzını, vasat'ı ve vasıta'ları inşa eder.


* * *
Hiç kimse, medeniyet meselesini kavramadan eğitim meselesini hâl yoluna koyabileceğimizi düşünmesin. Yine hiç kimse, Türkiye'nin eğitim sisteminin, Batı uygarlığının eğitim anlayışını, sorunlarını kavramaktan bir hayli uzak, devşirdiği Batılı eğitim sisteminin değerlerini de deforme eden çarpık bir eğitim sistemi olduğu yakıcı gerçeğini gözardı etmeye kalkışmasın.

Ayrıca hiç kimse, Türkiye'deki eğitim meselesini tartışırken, -bizim eğitim sistemimizin kötü bir kopyesi olduğu- Batı'daki eğitim sisteminin bizatihî kendisinin çöktüğünü, bunun temel nedeninin Batı uygarlığının yaşadığı köklü varoluşsal / felsefî bunalım olduğunu unutmasın.

(Sonraki yazılarda, Batı'daki eğitim sisteminin nasıl bir çöküş yaşadığını, üçü de eğitimci ama ikisi sosyal ve kültürel teorisyen -John Carrol ve Neill Postman-üçüncüsü sıkı bir düşünür -Michel Henry-, biri İngiliz, biri Amerikalı, biri de Fransız üç Batılı yazarın çarpıcı tespitlerinden yola çıkarak göstereceğim).


* * *
Üstad Sezai Karakoç, Türkiye'deki eğitim sisteminin temel açmazının, yönsüzlük ve medeniyet iddialarını yitirmesi olduğunu söylemişti.

Yine Türkiye'nin maarif davası üzerinde bir hayli kafa yoran, belki de Türkiye'de eğitim anlayışımız ve uygulamamızın tahripkâr dayanak/sızlık/ları ve sonuçları konusunda bugüne kadar en esaslı kitaba, Türkiye'nin Maarif Davası başlıklı çalışmaya imza atan Nurettin Topçu ise, Sezai Karakoç'un üniversite sistemi üzerinden yaptığı "yönsüzlük" tespitine, eğitim sisteminin bütün kademelerinde "ruhsuzluk"un hâkim olduğu tespitiyle bambaşka bir boyut kazandırmıştı.

Bir de, adı çokça "ortalıkta" dolaşmasına rağmen, -belki de bu yüzden-, hak ettiği ilgi, hak ettiği çapta gösteril/e/meyen Bediüzzaman Hazretleri var, bu bağlamda önümüzü açacak bir mütefekkir olarak dikkate alınması gereken.


* * *
Türkiye'de, eğitim sorunlarının sığ ve dayanaksız temeller üzerinden, kısır ve zihnimizi kısırlaştırıcı bir çerçevede tartışıldığı bir zaman diliminde, Sezai Karakoç'un da, Nurettin Topçu'nun da, Bediüzzaman'ın da yaptıkları tespitlerin ve tekliflerin hiçbir şekilde gündeme gelmemesi, getirilmemesi, açıkçası, eğitim meselesinde daha çok işimiz olduğunu gösteriyor.

Oysa gerek Sezai Karakoç'un, gerek Nurettin Topçu'nun, gerekse Bediüzzaman'ın sahip oldukları kuşatıcı, ihata edici medeniyet perspektifi, yalnızca eğitim meselesinde değil, her alanda bize taptaze ve imajinatif ufuklar sunacak bir perspektiftir.


* * *
Bu nedenle, bu tartışmalar sırasında, medresetüzzehra projesi, Ümit Şimşek tarafından kitaplaştırılan Barla eğitim modeli ve bendenizin özellikle 30. Söz'den -"ene" ve "zerrât" risalelerinden- yola çıkıldığında geliştirileceğini düşündüğüm -sonraki yazılarda sizlerle paylaşacağım- Bediüzzaman'ın muazzam eğitim modeli mutlaka tartışılmalı/ydı.

Yine Türk eğitim sisteminin Tanzimat'tan bu yana başaramadığı şeyi -pek çok bakımdan- tek başına başardığını söyleyebileceğimiz Fethullah Gülen Hocaefendi'nin "öğrenci"lerinin gerek ülkemizde, gerekse bütün dünyada açtıkları okullarla gerçekleştirdikleri eğitim modeli de çeşitli yönleriyle irdelenmeli/ydi.

Sonraki yazılarda, önce Batılı eğitim sisteminin neden ve nasıl bir çöküş yaşadığını, ardından âyette işaret edildiği üzere, enfüs ve âfâk eksenlerinde tezahür eden kapsamlı varlık tasavvuruna, ahlâk, yaratılış ve varoluş sütunlarından oluşan üç tahalluk'a dayanan Bediüzzaman'da en mükemmel örneğini görebileceğimiz İslâmî eğitim tasavvurunu, Nurettin Topçu'nun ve cemaat'in okullarının bize ne tür bir eğitim modeli sunduklarını teker teker göstermeye çalışacağım.

Yeni Şafak

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.