Dijital Teknolojilerin İslam Şehircilik Anlayışına Etkisi

İslam şehircilik anlayışı; sadece yolların, çarşıların, evlerin planlamasından ibaret değil. O bir dünya görüşüydü. Şehir, bireyin içsel yolculuğunu kolaylaştıran bir zemin olarak tasarlanırdı...

İslam şehircilik anlayışı; sadece yolların, çarşıların, evlerin planlamasından ibaret değil. O bir dünya görüşüydü. Şehir, bireyin içsel yolculuğunu kolaylaştıran bir zemin olarak tasarlanırdı. Mahremiyet, komşuluk, yeşil alanlar, cami merkezli yaşam—bunların hepsi şehirle bütünleşmişti.

Ancak dijital çağ, bu dokuyu inceltiyor. Veri akışı, hareketlilik, iletişim araçlarının dönüşümü; şehir yaşamını kaçınılmaz biçimde yeniden şekillendiriyor. Yalnızca binalar değil, insanların birbiriyle ve Allah’la olan bağları da farklılaşıyor. Öyle ki, dijital altyapılar şehir ruhunu yeniden tanımlarken, İslam şehircilik prensipleri bu süreçte kimi zaman zedeleniyor, kimi zamansa yeni biçimlerle varlığını sürdürüyor.

Bir düşünün. Geleneksel İslam şehirlerinde insanlar birbirine görünmeden yaşar ama birbirinden kopmazdı. Şimdi ise görüyoruz ama hissetmiyoruz.

Mahremiyetin Yeni Yüzü

İslam şehirlerinde evlerin pencereleri sokağa değil, avluya açılır. Yani mahremiyet, mimariyle korunur. Şimdi ise dijital mahremiyetin mimarisine ihtiyacımız var. Sosyal medya, akıllı ev sistemleri, dijital kameralar... Bu sistemler bilgilendirici olduğu kadar izleyici de.

VPN uygulamaları kullanımının burada devreye girmesi kaçınılmaz. Mahremiyetin korunması artık taş duvarlarla değil, dijital duvarlarla mümkün. İstatistiklere göre, İnternet kullanıcılarının %36'sı 2024 yılında PC veya akıllı telefon için VPN uygulamaları indirdi. Önemli bir kısmı kullanıcı dostu vpn yazılımı VPN'i seçti. Türkiye'deki VeePN taleplerindeki artış özellikle muhafazakar bölgelerde belirgindir.

Ancak, VPN'ler bugün hala kullanılıyor. Hala güncellemeleri bekliyoruz, bu yüzden pes etmeye hazırız. Aynı şey dijital kentler için de geçerli olacak gibi.

Mekânın Dönüşümü: Cami’den Veri Merkezine

Cami, İslam şehirlerinin kalbiydi. Hem mimari hem sosyal merkezdi. Şimdi şehirlerin kalbi nerede? Belki bir uygulama sunucusunda, belki bir arama motorunun algoritmasında.

Dijitalleşen şehirde mekânın anlamı da değişiyor. Akıllı şehir uygulamaları, trafik kontrol sistemleri, dijital yönlendirmeler... Elbette konforlu. Ancak bu yeniliklerin çoğu, insanı yalnızlaştırıyor.
Oysa İslam şehircilik anlayışı, insanı merkeze alır. Şimdi ise veriyi.

Veri merkezli planlamada birey değil, ortalama davranış dikkate alınıyor. Yani mahallenin yaşlı teyzesinin sabah namazına gidişi sistemin umurunda değil. Fakat İslam şehircilik anlayışı, onun yürüyüş hızına göre kaldırım genişliği belirledi. Bu, dijital çağda kolayca göz ardı edilebilir.

Sessiz Alanların Önemi

Bir başka kırılma noktası: ses. Dijital dünya çok konuşur. Ama İslam şehircilik anlayışı sessizliği sever. Cami avlusunda rüzgârın sesi, sokak çeşmesinin damlaları... Bugün bu sesleri duyabilmek için dijital sessizlik alanları yaratmamız gerekiyor.

Ses kirliliği sadece fiziksel değil, zihinsel de. Bildirimler, mesajlar, e-postalar... Sürekli bir uyarılma hâli. Akıllı şehirler bunu daha da tetikliyor. Halbuki, İslam şehircilik anlayışında akış vardı, koşuşturma değil.

Burada küçük bir öneri: Eğer şehir içindeyseniz ve zihninizi boşaltmak istiyorsanız, bir VeePN VPN ile yurt dışı sunucularına bağlanarak reklam ve bildirim kaynaklarını sıfırlayabilirsiniz. Bu, dijital huzur için basit ama etkili bir çözüm olabilir.

Topluluk ve Birey Dengesi

İslam şehirlerinde komşu, yalnızca yan sokaktaki kişi değil; sorumluluk demekti. Dijital çağda ise komşuluk WhatsApp grubuna indirgenmiş durumda.

Dijital teknolojiler topluluk ruhunu öldürmek zorunda değil. Aksine, doğru kullanıldığında onu pekiştirebilirim. Mesela cami cemaati için geliştirilen mobil uygulamalar, vakit namazı hatırlatıcıları, yardım organizasyonu platformları—bunlar dijitalin kadim yapıyla buluştuğu anlara örnek.

Ancak denge kritik. Aşırı bireyselleşme, mahallenin ortak kahvaltısını öldürüyor. Herkes evinde, kendi algoritmasında kayboluyor.

Yeşil Alanlar ve Sanal Bahçeler

İslam şehircilik anlayışında yeşil sadece dekor değil, şifa kaynağıydı. Ziraat alanları, mesire yerleri, cami çevresindeki ağaçlar... Şimdi şehirlerin bu kısımları, artırılmış gerçeklik ile dijitalleşiyor.

İstanbul'da 2023 verilerine göre, kişi başına düşen aktif yeşil alan miktarı 6,8 metrekare. Dünya Sağlık Örgütü bunun en az 9 metrekare olmasını öneriyor. Ancak, fiziksel alan yetmediğinde dijital bahçeler devreye giriyor. Meditasyon uygulamaları, doğa sesleri simülasyonları, sanal yürüyüşler... Bu geçici çözümler elbette, ama psikolojik olarak şehirde yeşile erişimin hâlâ önemli olduğunu gösteriyor.

Sonuç Yerine Bir Dua

Dijitalleşen şehir, yeni türden bir meydan okuma. Her yenilik bir fırsat olabilir ama aynı zamanda gelenekle çatışma da yaratabilir.

İslam şehircilik anlayışı, yalnızca fiziksel değil, manevi bir mimaridir. Dijital teknolojiler, bu manevi dokuyu zayıflatmak zorunda değil. Ancak yönlendirilmiş, onu görünmez kılar.

VPN gibi araçlar dijital mahremiyeti korumaya yardımcı olabilir. Ancak şehirlerin ruhu sadece veriyle değil, dua, niyet ve birlikte yaşama iradesiyle ayakta kalır. Yeni şehirler kurulurken, dijital altyapılarla birlikte bu kadim kodların da yeniden inşa edilmesi gerekir.

Çünkü şehir, sadece yaşanacak yer değil. Yaşanılacak bir hayatın ta kendisidir. Ve bu hayat, ne kadar modernleşmesi modernleşmiş, Allah’a doğru yol almalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Güncel Haberleri