Değişimi yok saymak akla zarar verir

Mehmet BARLAS

Yaşadığımız yakın dönemde Türkiye'de yer alan "Değişim"in yansımalarını, toplumsal yaşamda da, bireysel hayatlarımızda da görmekteyiz.
Bundan 12 yıl önce 21'inci yüzyıla girerken, nasıl farklı bir çağı yaşayacağımızı öngörebilmemiz kolay değildi.
Düşünün ki şu anda Türkiye'de kentli nüfus kırsal kesimde yaşayanların neredeyse iki katı.
Ekonomi artık devletçi değil. Üretimde de, ihracatta da özel sektör ağırlıklı bir ekonomiye sahibiz. Ayrıca "Anadolu Kaplanları" koruma duvarları arkasında büyütülen İstanbul Sermayesi karşısında artık ezik konumda değiller.
Türkiye artık bir turizm ülkesi. Turistik yatak sayısı 1 milyona yaklaştı.

Siyaset de değişti
Düşünün ki THY artık bir dünya markası.
Siyasetteki değişim ise, daha da çarpıcı boyutlarda.
"Vesayetçi demokrasi" sona erdirildi.
"Kürt Sorunu"na ilişkin olanlar dahil pek çok alandaki tabular yıkıldı. Konuşup yazmadığımız konu pek yok artık.
Bu arada Türk toplumu kendi geçmişiyle hesaplaşmaya başladı. "Resmi ideoloji"nin ezberleri birer birer yıkılmakta.
Bütün bunların yanına bir de dünyadaki değişimden bize yansıyan gelişmeleri ekleyin.
Örneğin "Bilişim Çağı"nın araçları sayesinde gerçekleşen "Şeffaf toplum" olgusunu hesaba katın.

Şeffaf bir toplum
Cebinizdeki akıllı telefonlarla dünyadaki bütün bilgi kaynaklarına ulaşabildiğiniz bir çağ bu.
Bir merkezden gelen emirle toplumun beynini yıkamak pek mümkün değil artık.
Ya da kendilerini "Merkez Medya" olarak sunan bir dar çevrenin Türk toplumunun siyasi geleceğini dizayn etmeye dönük çabaları, artık sadece mizah konusu olabilir.
Eski Türkiye'nin alışkanlıkları ile yeni Türkiye'nin yaşamına müdahale etmeye çalışanların düştükleri durumlar, her gün ibretlik örnekler olarak kamuoyuna yansımıyor mu?
"Akıl sağlığı" olarak tanımlanan olgunun özü "Uyum"dur.

Uyum ve akıl sağlığı
Yeni gerçekleri ve yaşanılan koşulları yok sayıp, geride kalmış bir dönemi hâlâ varmış gibi kabul etmek ve değişime direnmek, böyle davrananların akıl sağlıkları hakkında kuşkular yaratır.
Kentli, sanayileşmiş, her alanda iletişime girmiş, çevrenin de merkez karşısında ağırlığını koyduğu, alt kimliklerin de üst kimlik kadar kutsandığı bir Türkiye'de, bırakın 1930'ların tek parti modelini özlemeyi, 20'nci yüzyılın ideolojik kamplaşmalara dayalı siyaset modelini savunmak bile insanın aklına zarardır.
Üstelik "Değişim" statik bir durum da değil.
Yarın bugünden de farklı olacak.
Şimdi "Toplum mühendisleri"nin değil "Değişim mühendisleri"nin seslerine kulak vermenin zamanıdır.

Sabah

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.