Darbecilerin gülünç halleri

Emre AKÖZ

Bir süredir 27 Mayıs 1960 askeri darbesi hakkında kitaplar topluyorum. Bunlardan biri, içeriğiyle olmasa da, kapak illüstrasyonuyla öne çıkıyor.
Ama çizime geçmeden önce dönemin şartlarına kısaca değinelim:
Doğrudur; 27 Mayıs darbesi yapıldığında, tankların üstüne çıkıp sevinç gözyaşları dökerek askerleri öpenler olmuştu.

Ancak bu tip sahneler İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlere özgüydü.
1946'dan beri oy vererek hükümeti değiştirme hakkına sahip olmaktan pek memnun olan halk, darbeye çok kızmıştı.

Çünkü bir yıl içinde seçimler yapılacak ve ekonomide başarısız olduğu için oyu düşmeye başlayan Demokrat Parti zaten iktidardan inecekti.
Yani ordunun darbesi aynı zamanda milli iradeye de müdahaleydi.
(Bir araştırmaya göre, Başbakan Menderes'in idamından sonra 37 bin çocuğa 'inadına' onun ismi verilmiştir.)

***

Çoğunluğun kendilerini desteklemediğini bilen darbeciler, meşruiyet arayışına girmişlerdi.

Milli Birlik Komitesi'ne bağlı '27 Mayıs İnkılabını Yayma ve Tanıtma Komisyonu' kurulmuştu.

Komisyonun bir icraatı da kapak fotoğrafını gördüğünüz 1961 tarihli kitaptı. 'Türk Basınında 27 Mayıs' başlıklı kitapta dönemin köşe yazılarından seçmeler yer alıyor. Önsözden, bu yazıların 'Basın Özeti' adı altında radyodan da okunduğunu öğreniyoruz.

***

Ulusal ve yerel basında çıkan bu yazılarda, DP'lilerden genellikle 'düşükler' olarak söz ediliyor, hakaretler yağdırılıp dalga geçiliyor.
Örneğin Yassıada duruşmaları sırasında Menderes "kendisine söz hakkı tanınmadığı" için şikâyet edince, Afyon'da çıkan Sebat gazetesinde şu dörtlük yayınlanıyor:

Söyledin söyledin sözü piç ettin,
Allah'ı gösterdin Şeytan'a gittin,
Kuklacı olarak çok ipler çektin,
Sus artık Menderes, söz milletindir.

***

Meşruiyeti sağlamada en çok kullanılan kaynak, tahmin edeceğiniz gibi Atatürk.

Ona bağlı olarak sürekli, 'aydın', 'aydınlık', 'aydınlanma' kelimeleri geçiyor.

DP iktidarı ise 'geri', 'gerici', 'aydın düşmanı' olarak sunuluyor. 'Örümcek kafalılar' metaforu (mecazı) da sık sık karşımıza çıkıyor.

Kitabın kapağını hazırlayan Balaban (kim olduğunu henüz bulamadım) soyadlı çizer de işte bu metaforları bir araya getirmiş:
Sağ elinde bir meşale olan kravatlı 'aydın kişi', sol elindeki kalemi, kendisine hücum eden örümceğe batırıyor.

Ağlara ve bacaklarına dolanan örümcek ayaklarına rağmen 'aydının' başarılı olduğunu, örümcekten akan kandan anlıyoruz.

Ayrıca bir kısım örümcek ağının (meşalenin etkisiyle) kopmuş olduğu da göze çarpıyor.

Resimde başka gülünçlükler de var:
Meşaleli aydının kafası gayet eğreti duruyor. Büyük ihtimalle kompozisyon yabancı bir yayından alınmış.

Belki de orijinal çizimde kişi tanıdık bir (Amerikalı) aktördü. Bu yüzden sanatçımız, onun başını silip yerine üniversite öğrencisini andıran yeni bir kafa yerleştirdi.

Acaba bu tip yayınlara bakıp 'Çocuk mu kandırıyorsunuz' diyenler olmuş mudur?
Sabah

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.