Cumhuriyet, demokrasi ve 2010 referandumu

İbrahim KADİROĞLU

Pratikte Cumhuriyet ile demokrasi arasında bir fark gözetmek zorundayız.  Çünkü günümüzde cumhuriyet,  demokrasinin tüm dünya için geçerli olan ilkeleri ile uyumlu bir yönetim biçimini ifade eder. Cumhuriyet olarak görünen ve egemenliğini halktan alan bir yönetim, demokratik bir yönetim olmayabilir. Bugün Çin, İran, Suriye, Pakistan gibi devletler kendisini cumhuriyet olarak nitelendirmektedir.

Kendisini İslam cumhuriyeti olarak nitelendiren İran’ın, cumhuriyete ve İslamiyet’e ne kadar yakın olduğu tartışılması gereken bir konudur. Çünkü bahsettiğimiz ülkelerde demokrasinin ve insan hakları konusunda problemler görülmektedir. Demokrasinin beşiği olarak gösterilen birçok ülkenin cumhuriyet ile değil meşruti monarşi sistemiyle yönetildiğinin altını çizmek gerekir. Bu ülkeler arasında İngiltere, Hollanda ve İsveç’i göstermemiz mümkündür. Buradan demokrasinin ve cumhuriyetin birbirilerinin olmazsa olmaz şartları olmadığını canlı örneklerine bakarak çıkarmaktayız.

Cumhuriyet’i temel eksen olarak alanlar, demokrasinin farklı görüş ve ideolojilere müsamaha göstermesi durumunda cumhuriyetin yıkılmasının kolaylaşacağını savunmakta ve bu nedenle de cumhuriyetçi idealler adına demokratik uygulamalarda taviz verilebileceğini söylemektedirler.

Demokrasiden yana olanlar ise, bu sistemin en büyük faydasının bütün farklı görüş ve ideolojilerin siyasi platformda temsil edilme hakkı verdiğini söylemekte, bu nedenle demokrasinin açık toplumların rejimi olacağını belirtmektedirler. Buna göre hiçbir fikre önyargı ile yaklaşmamak, tüm değişik fikir ve inanışların kamusal alanda boy göstermesine ve siyasi mücadeleye katılmasına izin vermek gerekir.

Bünyesinde farklı etnik, kültürel, dini grupları ve her türlü mozaiği barındıran ülkemiz için demokrasiyi savunanların görüşlerinin daha mantıklı olduğu aşikârdır.

Cumhuriyet’e demokratik bir karakter kazandırılmadığı sürece çağın gereklerine uygun olduğunu söylemek mümkün değildir. Kendini cumhuriyetçi olarak niteleyen bazı çevreler cumhuriyeti yanlış anladıkları veya doğru anlamak istemedikleri için bu ülkedeki demokrasiye ve halkın iradesine çok büyük darbeler vurmuşlardır. Bunun en büyük örnekleri Cemal Gürsel ve Kenan Evren’dir.

Yakın bir zamanda yaşadığımız 2010 referandumu, ülkemiz için bu zamana kadar yaşanmış en önemli referandumlardan biridir. Buradaki değişikliğin, sadece bir parti eksenli olduğunu düşünmek çok büyük bir hatadır. Ülkemizdeki birçok çevre bu hatalara defalarca düşmüş ama bundan gerekli dersleri çıkaramamışlardır. Bu değişikliğin sadece bir çevrenin oylarını arttıracağı düşüncesine kapılanların, demokrasiyi hazmetmediklerini söylemek, abartı sayılmamalıdır.
 
30 yıldan beri darbe anayasasıyla yönetilen ülkemizin darbe etkilerini artık temizlemeye başlaması gerekmektedir. Bu da sivil bir anayasa, bağımsız ve adil bir yargı sistemiyle mümkün olacaktır. Bunlar ülkemizin demokratikleşmesini sağlayacak olan temel taşlardır.

Diyarbakır cezaevinde yaşanan insanlık dışı ve dramatik olaylar halen hikâyelerle dilden dile aktarılmaktadır. Ülkemizdeki olaylar ne yazık ki bundan sonra hortlamış ve Diyarbakır cezaevinden çıkan mahkûmların büyük bir bölümü de PKK’ye katılmıştır. Bu da kendilerini terör karşıtı olarak gören ve değişikliğe karşı çıkanların suratlarına şiddetli bir tokat vurmaktadır.  Referandumda sandık başına gidebilen Kürt seçmenin, değişikliğe evet oyu vermesi, bu seçmen kitlesinin demokratik refleksini göstermesi açısından çok önemli olduğu gibi, gelecek için de umut vericidir.

Bazı siyasi çevrelerin referandumu boykot etme kararı almasının,  Kürt seçmene olan güvensizliklerinden kaynaklandığı açıktır. Çünkü 82 anayasasından sonra acı çeken ve bundan bilfiil zarar gören bu insanların, sandık başına gitmeleri durumunda vicdanlarıyla baş başa kalacakları ve hayır oyu verme gibi bir cürümün altına girmekten çekineceklerini elbette bilmektedirler.

Ülkemizde yaşanan kabuk değişimi, bu değişimin demokrasi adına önemli sonuçlar doğurması ve meyvelerini vermeye başlaması ülkemizdeki demokrasiyi baltalamaya çalışanlara vurulmuş en büyük şamardır. Bu değişimin, demokrasinin gerçek cemalini gösterdiği zamana kadar devam edeceği konusu ise şüphe götürmemelidir.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.