Cemaatler ve ferd-1

Latif SAKARYA

“Cemaatler ve Kurumsallaşma”  başlıklı yazımı aslında sonlara saklıyordum. Çünkü anlatmak istediklerimin doğru anlaşılabilmesi için ve farklı mecralara çekilmemesi için en baştan açıklığa kavuşturmam gereken meseleler olduğuna inanıyordum. Bununla birlikte yazarlıkta yeni bir isim olmamdan olayı dikkatleri üzerime çekmek ve uzun süre üzerinde yazacağım meselenin takip edilmesini sağlamak niyetiyle sonlarda söylemem gereken bazı şeyleri en baştan söylemiş oldum. Hakkınızı helal edin.

“Ehl-i dünyanın ve maddî tarihin nazarıyla, nev-i beşerin hayat-ı içtimâiyesi noktasında bakılsa, görülüyor ki hayat-ı içtimâiye-i siyâsiye îtibâriyle, beşer, birkaç devri geçirmiş. Birinci devri vahşet ve bedevîlik devri, ikinci devri memlûkiyet devri, üçüncü devri esir devri, dördüncüsü ecir devri, beşincisi mâlikiyet ve serbestiyet devridir.” (Mektubat, syf. 353)

Yukarıya alıntıladığım tespit, sosyolojik manada mükemmel vecizlikte ifade edilmiş bir hakikattir. Bu tespitin yapıldığı tarih 1930-1935 arasıdır ve manası gayet açıktır. İnsanlığın beş devir geçirdiğini ve bu devirlerin sonuncusunun “malikiyet ve serbestiyet devri” olduğu tespit edilmiştir. Yaşadığımız devrin de artık ecirlik olmadığını, “malikiyet ve serbestiyet devri” olduğunu hem kendimizden hem de çevremizden biliyoruz.

“Devletler, milletler muharebesi, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor. Zira, beşer esir olmak istemediği gibi, ecîr olmak da istemez.” (Mektubat, syf. 456)

Demek ki; malikiyet ve serbestiyet devrinin en bariz özelliği, beşer tabakaları arasında muharebe olması olacaktır. Bu tespiti de hafızalarımıza nakşettikten sonra başlıkta belirttiğim mevzuya gelmek istiyorum.

Cemaatler ve ferd arasındaki ilişkiler, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’ne kadar esirlik manasını yaşatacak şekilde teslimiyete dayalı olarak devam etmişti. Şeyh-mürid, peder-evlat, devlet-millet gibi tüm sosyal ilişkilere baktığımızda esirlik döneminin özelliklerini görmemiz mümkündür. İşte böyle bir dönemin sonlarına doğru dünyaya gelen Bediüzzaman Hazretleri, beşerdeki bu değişimi görmüş ve müceddidliği devraldığı Mevlana Cüneyd Halid-i Bağdadi Hazretleri’nin takip ettiği hizmet metodunu bırakarak ve ecirlik devresini atlayarak serbestiyet ve malikiyet devrine göre cemaat yapılanmasını kurmuştur.

“Zaten mesleğimizin esası uhuvvettir. Peder ile evlât, şeyh ile mürid mâbeynindeki vasıta değildir.” (Lemalar, syf. 166)

Yani herkes eşit haklara sahiptir. Kardeşlik esas olmak üzere teavün (yardımlaşma), tesanüd (dayanışma), ittifak (birlikte hareket etme), incizab (birbirini çekme) gibi bir takım esaslar çerçevesinde Nur cemaati şekillenmiştir. Tüm bunların kaynağı ise elbette Kur’an ve sünnettir.

Bediüzzaman Hazretleri’nin iman-Kuran hizmetlerini yaparken de, siyasi tesbitlerde bulunurken de göz önünde bulundurduğu devir, malikiyet ve serbestiyet devridir. (Bu iddiamı ciltler dolusu delillerle ispatlamaya hazırım ancak yazımı uzatmamak adına bu kadarıyla yetiniyorum.)

Ferdin serbestiyet ve malikiyet isteğinin had safhaya ulaştığı bir dönemdeyiz. Cemaat yapılanmamızı bu dönemi göz önünde bulundurarak yapmak zorundayız. Yani “kurumlar baki, şahıslar fani”, “cemaatin kimseye ihtiyacı yok, bizim cemaate ihtiyacımız var” gibi tarihe karışmış anlayışlardan vazgeçmemiz gerekmektedir. Hepimizin bildiği gibi baki olan yalnız Allah’tır. Ve de ferdin cemaate olan ihtiyacı ne ise, cemaatin ferde olan ihtiyacı da odur. Ferd razı olmadıkça ve istemedikçe, cemaat ferdin hakkına tecavüz edemez ve ferdden zoraki fedakârlık bekleyemez. Beklerse ve isterse, bunun adı zulüm olur.

Ecirlik ve esirlik dönemine ait olan adetlerden ve alışkanlıklardan tüm İslami grup ve cemaatlerin vazgeçmesi gerekmektedir. Çünkü devir, serbestiyet ve malikiyet devridir.

“Cemaatler ve ferd” meselesinin bir diğer boyutunu, diğer yazımızda işlemek üzere sözüme burada virgül koyarak anlayış ve sabrınıza sığınıyorum. İnşallah bir sonraki yazımda, “Ferd mi cemaat için vardır, yoksa cemaat mi ferd içindir?” sorusuna cevap bulmaya çalışacağım…

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.