Cehâlet döneminin kurbanları

İsmail AKSOY

                          "Diri diri toprağa gömülen kıza, sorulduğunda,
                          "Hangi günah sebebiyle öldürüldü? diye." (Tekvir,81/8,9)

Saul-i Mev'ude (Diri diri gömülenler hakkındaki sorgu-sual) : Hesap günü, yüce mahkeme (mahkeme-i kübrâ) kurulmadan önce diri diri gömülenlerin, ayrı bir hesap hakları ve hukukları olduğu ve bunun  sorumlularının cezalandırılmak üzere sorguya çekilecekleri bildirmektedir.

Bu âyet hem asr-ı cahiliyetteki devirlerde diri diri gömülen çocuklara ait özel bir sorgulama tarzını bildirmekle beraber, çocuklarına iman aşılamayarak  onları Kur'ân hakikatlerinden mahrum bırakmak suretiyle mecâzi anlamda onları diri diri gömmek mesuliyetini anne- babalara ve tüm sorumlulara hatırlatmaktadır.

Gençliğin mâruz kaldığı sinsi tuzakların kurulduğu günümüz cahiliyetinde, sadece kız çocukları değil, erkek çocukları da diri diri toprağa gömülmektedirler. Yaratcısı ile tanıştırılmamış, Rasulullah (s.a.s) ile  buluşturulmamış, Kur'ân ile yüzleştirilmemiş, öz fıtratlarına yabancılaştırılmış, yaratılış amacını bilmeyen, tanımayan, tanımlayamayan bir gençlik ve onlardan sorumlu ebeveynler, idareciler, toplum ve umum sorumlular; onları diri diri gömmenin vebalini üzerlerinden nasıl atacaklar ?

Her gün yüzlerce gencin, körpe yavruların ebedî hayatları sarsıntı geçiriyor.

İşi-gücü ifsat ve bozgunculuk olan mihrakların tahrip ve yıkım araçlarıyla ezip geçtikleri mâsumların, mazlumların elinden, gönlünden, ruhundan kim yakalayacak? Biz değilsek kim?.. Ben değilsem kim?... Sen değilsen, o halde kim, kim tutacak?

Helâket ve felâket asrında, Cennet misâli bir baharda gelip yok olan değerlere duyarsız kalmak, dilsiz kalmak, elsiz kalmak, duygusuz kalmak; mü'mine, özllikle nur ehline, Kur'ân ehline, tebliğ ehline hiç şüphesiz yakışmaz !

Nur'a gözlerini kapayarak, gündüzün ortasında güneşe set çekmek isteyenler, ancak kendilerine gece yapabilirler.

Çünkü; asrın müceddidi Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi, İslâmiyet Güneş gibidir, üflemekle sönmez.

Ancak bu Güneşin evleri şenlendirmesi, gönülleri ve ruhları diriltmesi için, ölmeden öldürülmeye çalışılan neslin kurtuluş ve felâhı için bize düşen ne?

Elimzde paha biçilmez nurlu hakikatler varken, muhtaçlara ulaştırmada atalet, miskinlik ve tembelliğin girdabından, nefsin hile ve desiselerinden sur'atle sıyrılp mânevî cihad hizmetine koyulmadıkça, bu da yetmez, koşmadıkça, bu da yetmez sırılsıklam olmadıkça görevimizi ihmalin ve terk etmenin vebâlini korkarım ağır öderiz. Nefsim ağır öder ve bu ağır imtihanda ödediği de olmuştur.

Önce kendimizi ıslah etmiş olmanın gereğini idrakla, cahiliyet döneminde değil, gözlerimizin önünde o dönemden daha beter teleflerin, yok edilişlerin, dalâlet sancısıyla kıvrananların feryatları bizi çağırıyor, bizden yardım istiyor, gözlerini dikmiş ışık bekliyor, nur bekliyor !

Seni bekliyor, beni bekliyor, bizi bekliyor !

ismailaksoy@risalehaber.com

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.