Çalışma saatleri Batı’dan ithal edildi, Müslümanlar çalışmaya sabah namazından sonra başlar

İslam medeniyetinde vakitler, ezanlarla, namaz vakitleriyle ölçülür

Mısırlı ünlü düşünür Abdulvahap el-Messiri şöyle der: “Müslüman ülkelerde çalışma saatleri sistemi bile, düşünülmeden Batı’dan ithal edildi. Oysa bu sistem, onların ülkelerinin ve toplumlarının yapısına uygundur. Bizim içinse en uygun gün, sabah namazından sonra başlayıp öğle vaktinde sona erer; ikindi sonrasında sosyal hayat yeniden başlar ve insanlar yatsı namazından sonra yataklarına çekilir.”

Medeniyetin Ruhu ve Zamanın Ritimleri

Modern dünyada, özellikle Batı’da şekillenen çalışma saatleri düzeni, yalnızca ekonomik bir programlama değil, aynı zamanda bir hayat tarzının, bir dünya görüşünün yansımasıdır. Sabahın erken saatlerinden akşamın ilerleyen vakitlerine kadar süren bu ritim, endüstrileşmiş toplumların üretim odaklı mantığını yansıtır. Ancak bu sistem, başka coğrafyalarda ve kültürlerde körü körüne benimsendiğinde, o toplumların kendi doğal ritimlerini, iklimlerini, manevî ve sosyal dinamiklerini bozar.

Yukarıdaki metin, bu duruma isabetli bir eleştiridir. Müslüman toplumların tarihsel ve tabii ritmi, sabah namazıyla başlayan ve öğleye kadar süren bereketli bir gündüz çalışmasını, ikindiden sonraysa aile, sohbet ve dinlenmeye dayalı bir sosyal hayatı benimsemiştir. Gecenin karanlığı ise, Batı’daki gibi iş üretiminin değil, sükûnetin ve iç huzurun zamanıdır. Bu zaman düzeni, hem bireyin biyolojik yapısına hem de toplumun ruhuna hitap eder.

İslam medeniyetinde vakitler, ezanlarla, namaz vakitleriyle ölçülür. Bu da zamanın sadece ekonomik bir değer değil, aynı zamanda manevî bir anlam taşıdığını gösterir. Zaman, Rabbin bir emanetidir ve onunla ilişki bir ibadet bilinciyle kurulmalıdır. Batı’dan ithal edilen zaman düzeni ise, zamanı kutsal değil, yalnızca işlevsel bir kaynak olarak görür.

Sonuç olarak, her toplumun kendi değerleriyle uyumlu bir zaman anlayışı geliştirmesi gerekir. Körü körüne ithal edilen modeller, bireyin iç dengesini, toplumun sosyal ahengini ve kültürel sürekliliği zedeler. Zamanı, özüne ve inancına göre yaşamak, bir milletin kendi medeniyet ufkunu yeniden inşa etmesinin de ilk adımıdır…

Kaynak: Turan Kışlakçı

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Güncel Haberleri