Bir şehrin anatomisi

Mikail YAPRAK

Medeniyet getirmiş dünyayı köy haline,
Her yerde rastlıyorsun her şeyin emsaline!..
            Avrupa'da ne varsa, Van'da da yığın yığın…
            Çarşı Pazar kurulur tâ yamacında dağın!..

Geri planda kalan tek "insanlık" unsuru,
Herkesin var adeta biraz aklından zoru!..
            Şu dağ komşularımız hayvanlara nisbeten,
            Tek farkımız olamaz, sahip olduğumuz ten…

Kemik, et ve derinin âlâsı onlarda var,
Doğrusu, bu alanda onlar bize fark atar!..
            Bizim penceremizden onlar "bir sürü gürûh"!
            Ya, bize ne denirdi, olmasaydı akıl, ruh?..

Bu alanda farkımız tükenmez saya saya…
Dizilirse ulaşır yerden ta Süreyya'ya!..
            Ya bir de bozulursa bizdeki ruh ve fikir,
            İnsanın tâ kendisi olur toplumda zehir!..

Neyse geçelim şimdi, bu değil asıl mevzu…
Hem bu "ciddi" şeyleri kim dinler "kuzu kuzu"!..
            Ben şimdi bulunduğum şehre bir göz atayım,
            Ruhum daraldıkça da kaşlarımı çatayım!..

Nasıl ki yara almış töre, an'ane, etik;
Öyle de darbe yemiş mimarî ve estetik!..
            Adam, iş olsun diye, tahrip etmiş yeşili,
            Kim bilir neler söyler, olsa yeşilin dili!..

İmar-iskan uğruna betonlaşmış güzel Van,
Kuru binadan başka göremezsin, bakarsan…
            Tarihten tek eser yok, gizlenmiş minareler,
            Hayvanlara mal olmuş yeşillikler, dereler!..

Eski Van'da kalede, Akdamar'da tarih var,
Hatta gider Milat'tan çok öncesine kadar!..
            Eski Van harabedir, yeni Van'da yok plan,
            Şehre nizam vermiyor, her gün yeni yapılan!..

Hiç kimseyi suçlamam, lafım yok şuna buna…
Herkes görev başında, ama her şey "curcuna"!..
            Bilmem ki, bu şehirden kim, ne kadar sorumlu!
            Bilmem ki, ne konuşur il idare kurulu!..

Oturup güzel güzel, meşveret mi edilir?
Yoksa gündeme gelen her şey ret mi edilir?
            Yoksa, Napolyon gibi, hepsi der: para, para!
            "İsteyenin bir yüzü…", vermeyense Ankara!

Bir zamanlar bu şehre hayran kalırmış bakan;
Bilmem nereye bakmış, Van'lı olan her Bakan!..
            Van'ın Turgut Toker'i, Yıldız'ı ve Melen'i…
            Bakan olarak bunlar ilk aklıma geleni…

Ve onlar mebus olup, varınca Ankara'ya,
"Van Gemisi" beklemiş, oturarak karaya!..
            Her neyse, "güzel gören, güzel düşünür" madem,
            Size biraz da kendi dünyamızdan söz etsem…

Türkiye'nin en büyük gölünü görmek için,
Sadece görmek değil, içine girmek için…
            Tâ uzaklardan kalkıp Van'a gelmeğe değer…
            Her şeye rağmen, dostum, Van'ımız güzel bir yer!..

Hala yaşıyor şükür, güzelim bir slogan:
Hâni, meşhur "dünyada Van, Ahirette iman"!..
            Sembollerimiz var ki, biri dünyaya bedel;
            Görmek isteyenlere, deriz "haydi Van'a gel"!..

Halkımız öyle candan, öyle misafirperver;
Bunun canlı sembolü, heykelidir "semaver"!..
            Bir dershane gibidir, kendi hanelerimiz…
            Ve evimiz gibidir, öz dershanelerimiz…

Hiç girmem siyasete, (menfaat kokan yere),
Dolaşırım bu yüzden, göğsümü gere gere…
            Görüştüğüm herkese veririm candan selâm,
            Tanıdık bir simâysa, ederiz biraz kelâm…

Bitlis'e değil, Van'a yerleşti son müceddit,
Sen yerleşme, a canım, ömründe bir kere git!..
     ***    

Van'ın hali böylede, ya peki ülke nasıl?
Onu sen bana sorma, o fasıl başka fasıl!..
            Ülke finişe kalksa, bir lobi öksürüyor,
            "Yerinde marş" emriyle, statüko sürüyor!..

Ve devlet bu gerçeği edemiyor itiraf,
Ederse, yapmış olur, affedilmez, büyük gaf!..
            Ama yine hakikat her tarafa sızıyor,
            Mamafih bu duruma bazıları kızıyor…

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.