Bir dolarlık hainler nasıl yetişti?

Dr. Selçuk ESKİÇUBUK

Gülen Hareketinin lideri Fethullah Gülen, 27 Nisan 1941 tarihinde Erzurum Pasinler ilçesinin Korucuk köyünde doğmuş, ilkokul mezunu, Diyanette çeşitli yerlerde imam ve vaizlik yapmış bir kişidir.

1964 ve 65’li yıllarda Risale-i Nurlar’la tanışır, derslere katılır. Ancak 12 Mart 1971 muhtırası ile o da tutuklanır ve hakkında dava açılır. Orada yargılanan 52 kişi  “Evet biz Nurcuyuz, Risale-i Nur okuyoruz” derler, yalnız Fethullah Gülen o mahkemede “Ben Nurcu değilim, Nurculukla alakam yok” der. İzmir’de kalarak kendi tarzında bir hizmet yolu tutturur. 1981 yılında din adamlığı görevinden de emekli olur.

28 Şubat 1997’de askerin seçilmiş iktidara müdahalesi başlar, iktidar el değiştirir, sonunda 11 Ocak 1999’da Ecevit azınlık hükümeti kurulur. Öcalan'ın yakalanıp, İmralı’ya konma tarihi ise 15 Şubat 1999’dur. Askerlerin isteği üzerine Başbakan Ecevit’in ricasıyla isteksiz olarak F.Gülen 21 Mart 1999'da ABD'ye gider ve bir daha da geri dönmez. ABD Apo’yu verir, 1 ay sonra F.Gülen’i alır. Aslında bu büyük bir projenin o günlerde bizler tarafından anlaşılamayan ilk adımıdır. Türkiye’yi avucunun içine almak için atılmış birer hamle olduğu ancak şimdi anlaşılmaktadır.

Bu hava ile seçimlere gidilir ve 18 Nisan 1999’da genel seçimler yapılır. DSP, Öcalan’ı teslim alma operasyonunun havasıyla birinci parti olur ve 28 Mayıs 1999’da Ecevit’in başkanlığında 57. koalisyon hükümeti kurulur. 3 Kasım 2002’de Türkiye’deki genel seçimler AK Parti’nin iktidarı almasıyla başlar günümüzü de içine alarak hala devam etmektedir.

Her siyasetçinin kanatları altında biraz daha serpildiler, iktidar muhalefet demediler hepsine yeşil ışık yaktılar, mavi boncuk uzattılar. İktidarla her zaman daha yakın oldular, kadrolaştılar. Gülen hareketi AK Parti ile de çok sıkı temaslar içinde oldu, kadrolaşmasını artırdıkça artırdı. AK Parti’nin o kadar elemanı olmadığı için onların yerleşmesine ses çıkarmadı.

Daha önce bu milletin dindar evlatlarına kapalı olan ordu, emniyet ve yargı başta olmak üzere üniversite ve diğer kamu kuruluşlarına adım adım yerleştiler. Bu yerleşmeler daha sonra anlaşıldı ki adaletli değilmiş, sorular çalınıp onlara yakın kimselere verilmiş başkalarının hakkını çalarak o kadrolara yerleşmişler.

Hepsi bu ülkede doğup büyüdeler, bu milletin okullarında okudular, bu millet içinde polis, asker, hukukçu, akademisyen, memur, işçi, ve esnaf oldular. Bir hocanın çevresinde toplandılar, hizmet dediler, himmet dediler, ülke içinde ve dışında okullar açtılar. Türkçe olimpiyatları yaptılar. Herkes televizyonlarda onları seyretti, ağladı, mutlu oldu sevindi. Cemaat, 2003-2010 arası devlette altın bir çağ yaşadı.

2007’de Ergenekon, 2010’da Balyoz ve diğer davaların başlamasıyla işler tamamen değişir, “darbe yapacaklardı “diye askerler, tutuklanır, uzun yargılamalar sonunda da mahkum edilirler. Yargılayan ve cezaları tasdik eden savcılar, yargıçlar hep Gülen hareketinin elemanlarıdır. Anayasa mahkemesinin kararlarından sonra daha önce mahkum olan askerler dışarı çıkınca o gün kahraman gibi gösterilen hakim ve savcıların hepsi, yurt dışına kaçarlar ve bir daha da geri gelmezler.

İktidarın da muhalefetin de o günkü olaylarda kuşkusuz suçu vardır, bir taraf başlangıçta yargılananları peşinen suçlu ilan ederken diğer taraf da hepsinin suçsuzluğuna inanmıştı. Zamanla anlaşıldı ki iki taraf da yanlış yapmıştı. İktidar Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkını anayasa değişikliği yaparak verdikten sonra cezaevlerinden tahliyeler başladı. Daha önce hepsi suçlu olanlar şimdi toptan beraat ettiler. Bugün olduğu gibi o gün de darbe niyetliler vardı, hazırlıklar yapılmıştı ama teşebbüs edememişlerdi. Suçlu çekirdek kadro da bu nedenle cezasız kaldı. Gülen grubunun amacı kadroları boşaltıp oralara kendisine yakın kimseleri yerleştirmekti. Bu nedenle haksızlık yapılmış, sahte CD’ler delil olarak kullanılmıştı.

Yıllarca PKK ile mücadele ederek Türkiye’nin hem maddi kaynakları hem de insan kaynakları tüketilmek istenmektedir. 1984 yılında başlayan ve 30 yıldan fazla süren çatışmalar neticesinde 40.000 ile 100.000 arasında can kaybı ve ekonomik zarar meydana gelmişti. AK Parti 2009’da Kürt sorununu çözmek için “çözüm süreci” adı verilen bir süreç başlattı, tüm iyi niyetli görüşmelere rağmen süreç tıkandı. Haziran 2015 seçimlerinde HDP barajı aşarak 80 milletvekili çıkarınca PKK eylemlerini artırdı ve hükümetle aralarında “silahlar gömülünceye ve tek PKK’lı kalmayıncaya kadar devam edecek bir savaş” başladı.

Gülen hareketiyle AK Parti’nin arası artık açılmaya başlar. 2010’da Mavi Marmara olayında öldürülen 9 Türk için F .Gülen’in hükümeti suçlaması, İsrail’den izin almalıydılar diye beyanat vermesi, 2012 Şubat başında MİT müsteşarının Gülen cemaatine mensup savcılarca ifadeye çağrılması hükümet ile olan ilişkilerin bozulmasında en önemli birer araç olur. 2014’te dersanelerin kapatılması kararı da işin tuzu biberi olur. Bütün seçimlerde Gülen hareketi AK Parti muhalifleriyle beraber hareket eder ama Tayyib Erdoğan Cumhurbaşkanı olur. AK Parti her seçimde birinci parti olur. Haziran 2015 seçimlerinde oyları azalır ama yine 1. parti olur. Kasım 2015 seçimlerinde tekrar oyları yükselir ve yine hükümeti tek başına kurarlar. Gülen hareketi yine kaybetmiştir. Ne yapılırsa yapılsın seçimlerden AK Parti hep birinci parti olmaktadır. Artık onu devirmek için tek yol kalmıştır, o da darbedir.

15 Temmuz 2016 tarihi Türkiye için kırk yıllık bir ihanetin su yüzüne çıktığı gündür. Bu memlekette sinsice dal budak salan, devleti ele geçirmek ve sonunda darbe yapmak için kırk yıl sabırla bekleyen gizli bir örgütün millete saldırdığı gündür. Darbeci hainlerin ortak yönleri, asker olsun polis olsun memur olsun sivil olsun “1 dolarlık hainler” olmalarıdır. F,B,E,J,K ve L serisi onların derecelerini gösterse de hepsi bir dolarlık adamlarmış.

15 Temmuz 2016’da nasıl bu kadar vahşileştiler, masum insanlara silah çektiler, öldürdüler, tankları üzerlerine sürdüler. Darbeye iştirak etmeyen komutanların ellerini ayaklarını bağlayıp yerlere yatırdılar, onları esir aldılar. Bu ülkedeki milli iradesinin tecelligahı olan TBMM’yi bombaladılar. Cumhurbaşkanını ölü veya diri yakalamak için kaldığı otele saldırdılar.

F16 uçaklarını, helikopterlerini halkın üzerine mermi atan canavar haline getirdiler. Bu millet vergileriyle onları almış, o pilotların maaşlarını vermiş ti ki düşman saldırırsa kendisini korusun. Ama heyhat dünyevi makamlarını daha artırmak, aylık gelirlerini daha da artırmak için darbeci olup içinden çıktıkları milletin 237 evladını şehit, 2191 evladını da gazi ettiler.

Hükümete karşı savaş başlatan Gülen hareketi artık FETÖ’ye dönüşmüştü. Darbe halkın, polisin ve askerin gayretiyle bastırıldı, ülkede OHAL ilan edildi ve asker, polis ve kamuda Gülen hareketiyle irtibatlı memurlar görevden alındı. Vakıf Üniversiteleri, sağlık kuruluşları ve hastanelerine, basın yayın kuruluşlarına el konuldu. 65 bin kamu görevlisine işten el çektirildi.

Bu başarısız darbe teşebbüsü arkasında ABD merkezi haber alma örgütü CIA var mı yok mu? Afganistan’da, Irak’ta, İran’da, Suriye’de, Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta geçmişte olan ABD’nin bizim ülkemizin iç meseleleriyle ilgilenmediğini düşünmek saflık olmaz mı? “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek küresel güçlere baş kaldıran bir lideri bu güçler devirmek istemezler mi?

Bizdeki 1980 darbesi için “Bizim çocuklar ihtilal yaptılar” diyen bir ABD, başarısız olan bu darbeye sizce niye sahip çıksın?

Diyanette görevli, ağlayan ve ağlatan bir vaiz ve imam olarak bilinen F.Gülen zaman içinde evrildi, ABD Pensilvanya’da oturan uluslar arası bir güç haline geldi ve mali portesi milyar dolarlık bir imparatorluğun manevi lideri oldu. Dünyanın birçok ülkesinde okullar açtılar. Bu okullar gerçekten eğitim mi veriyor yoksa okuldaki bazı öğretmenler CIA nın o ülkelerdeki casusları mı? Burada yetişen elemanlar yarın Türkiye’de olduğu gibi devletin kadrolarına yerleşecek ve zamanı gelince iktidarı ya teslim alacak ya da bir darbe ile ele mi geçirecek bilinmez. İbret alınmazsa tarih tekerrür edermiş, onları da mı biz düşüneceğiz? Bizim 237 şehidimiz ve 2191 gazimizin acısı yüreğimizi dağlamışken…

Tutuklanan FETÖ örgütü elemanlarından itirafçı olanların sözleri darbenin kurucu lider F.Gülen’e dayandığını gösteriyor. Zaten şimdiye kadar tutuklanan kimseye sahip çıkmayan, onları tanımadığını ifade eden artık F.Gülen, ABD'nin New York Times gazetesinde kendi adıyla yazdığı makalede, ''Batılı demokrasilerin ılımlı Müslümanlara ihtiyaç duydukları bir dönemde, 'hizmet' içindeki ben ve arkadaşlarım Batının yanında yer aldık” diye yazdı. ABD onu verir mi vermez mi zaman gösterecek. Her şeyin bir bedeli vardır.

Ancak 1 dolarlık hainler onları kullananlar tarafından her zaman harcanabilirler. Çünkü vatanına ihanet edenlere, dünyevi makamlar için kendi halkına silah çekenlere kimse güvenmez, ister lider olsun ister piyon. Çünkü ABDnin dostu yoktur, kullanıp attığı insanlar vardır. Yazıklar olsun ABDyi dost bilip ülkesine ihanet edenlere!

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.