Bir Bediüzzaman kroniği

Himmet UÇ

Bediüzzaman ikinci meşrutiyet öncesi İstanbul’a gider. İkinci meşrutiyetin öncesi İstanbul karışıktır. Bugünkü kadar olmasa da bu günlere benzer yıllardır. Kimin külahı kimin kafasında, kimin eli kimin cebinde, kimin aklı kimin kafasında belli değildir. Akif o günün İstanbul’unu anlatırken, “Bir de İstanbul’a geldim ki binlerce hödük, her birinin elinde yüzlerce düdük” der.

Bediüzzaman on yıl sonra Mondros mütarekesi ile tarihten silinecek bir devletin bu yıllarında olaydan olaya koşar. Suda boğulmakta olan yavrusunu kurtarmaya çalışan bir anne heyecanı ile olayları yatıştırmak ve insanlara aklı selim telkin eder.

Bediüzzaman’ın o günün siyasilerinden ve devlet adamlarından farkı olaylardan dünyevi veya siyasi bir çıkar peşinde olarak kendini görmemesidir. “Sakın ey ihvan-ı vatan hürriyeti yanlış tefsir etmeyiniz, yoksa bir istibdad gelir sizi mahveder” yollu  cümleler kullanır. Şimdi bu sözü kullanan bir insan sahnenin dışındadır, sahne devlet adamları ve siyasiler tarafından işgal edilmiştir. O sahneyi dışarıdan seyreder ama aklı selimi sahnenin içindedir.

Onun siyasi duruşu, olayları ve insanları kuşatan bir hakim perspektiften olaylara bakmaktır ki bu nokta objektif düşünmenin noktasıdır. O gün de bu gün de objektif olamayanlar bu noktadan bakamayanlardır. Herkes bir yer kapmak veya kaptığı yeri korumak endişesi ile olayları yorumlarsa o zaman objektif olunamaz. Bu yüzden Bediüzzaman büyük siyasi aktördür ama durduğu noktaya göre bu aktör tavrı ortaya çıkar, oradan biraz fedakarlık etse sahneye şöyle bir uğrasaydı, bütün emekleri heba olurdu.

Cumhuriyet kurulurken de o yine sahnenin dışındadır ama sahnenin sahipleri ile konuşur. Onlara bize göre bir devletin nasıl olması lazım geldiği konusunda telkinlerde bulunur. Yaşanan bir dinin temsilcisi durumunda yönetici ve aklı İslam dünyasını bilen, ancak batıyı sentezleyebilen bir devlet adamı ve siyasi ve devlet modeli üzerine devrin büyük başları ile münakaşalar eder. Batmakta olan bir imparatorluğu kurtaramayacağını anlayınca yeni doğan devlet için Ankara‘ya çağırılır. Ancak onun siyasi fikirleri, ölçü ve esas olan bakış açıları zamansallık değil süreklilik arzeder. Osmanlıdan bugüne devletin ve siyasetin dini düşüncenin, milli düşüncenin siyaset sahnesinde yer alması konusunda meydana gelen huzursuzlukları bildiği için sürekli siyasi organizasyon ve temkin ve aklı selim cümleleri kullanır.

Isparta’da bulunduğu yıllarda Demokrat Parti’ye karşı tutumlarında da objektif ve tevhid dinine göre hareket eder. O sahneden çekilir ama sözleri siyaseti ve dini dizayn eden görüşleri talebeleri tarafından kullanılır ve cüzi inhiraflar ile beraber Türkiye hasarsız siyasi yapılar ile bugünlere gelir. Onun yanında kalan bakış açılarını ve duruşlarını bilen ilk talebelerinin bir kısmı bugün yaşamaktadırlar. Bunlar olaylar ve siyasi akış ile Bediüzzaman’ın duruşunu yaşamış olan şahsiyetlerdir. Abdullah Yeğin, Mehmet Fırıncı, Kırkıncı Hoca, Badıllı Ağabey ve diğerleri bu duruş ve o anki söylemleri iyi bilirler. Türkiye’nin siyasi bunalımları ve siyaset adamalarının yanlışlarının hepsini dizayn edecek objektif bakış açılarına Bediüzzaman hakimdir.

Bugün zahiren ölmüş ama görüşleri sahnenin mensupları tarafından yer yer bahsedilen bir fikir ve tedbir insanıdır. Herkes ondan meded ummaktadır, çünkü ondan başka yanlışları teşhis eden bir fikir adamı bizim son yüzyılımızda yoktur. Dün ona hiç eğilmeyen insanlar bile bugün ondan sitayişle bahsetmektedir. Siyasetin içinde dini duruşunu ayarlayamayan insanlar onun siyasete karşı durduğu mesafenin ihlalinden bugüne geldiklerini birazcık da olsa farkındalar, yanlışın içinde oldukları halde hala onu anlayamadıklarını itiraf etmektedirler.

Şimdi burada bu Bediüzzaman’ın yüz yıllık duruşunun olaylar ve insanlarla parelellik arz edecek şekilde yazılması gerekir, buna Bediüzzaman’ın görüşleri doğrultusunda Türkiye’nin son yüzyıllık kroniği denebilir. Moral FM’de yapılan Fırıncı abi konuşmaları bu kroniğin ipuçlarını göstermektedir. Bir şahıs bütün bu şahıslarla irtibat kurarak bir Bediüzzaman kroniği yapabilir veya yapılmış bütün kronikleri bir araya getirebilir. Bu çok zorunlu bir gerekliliktir.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.