Bir ateistin iddialarına cevaplar-6

Niyazi BEKİ

Yedinci İddia: “Tanrının tapınılma ihtiyacı var. Evreni yaratmış bir gücün, değersiz insanlara sonsuz gelecek sunmak için ibadet edilme gibi basit bir ihtiyacı neden olsun? İnananlar burada “ibadet tanrı için değil, bizim için gerekli” şeklinde savunma yapacaklar. Sonsuz gelecek sunmak için ibadet edilme gibi basit bir ihtiyacı neden olsun? İnananlar burada "ibadet tanrı için değil, bizim için gerekli" şeklinde savunma yapacaklar. Ama ibadetlerin ilkel kökenlerine baktığımızda, kızgın tanrılarından af dilemeye çalışan insanlar tarafından bir çeşit özür dileme şekli olarak ortaya çıktığı görülüyor. Tanrı önünde eğilme (secde), Tanrı'ya kurbanlar verme, kendini aç bırakarak cezalandırma, Kutsal ibadet alanlarına giderek tanrıya yakın hissetme vs. en ilkel inançlardan, günümüz inançlarına kadar değişim göstererek süregelmiş.

Ayrıca, evren ve olanaklar tanrı için sınırsız ise, her insana mutlu ve iyi kalpli olabilecekleri sonsuz hayatlara sahip olarak dünyaya getirmek, zor olabilir miydi? Neden kusurlu kullar yaratarak onları elekten geçirme ve cezalandırma ihtiyacı oldu bu yaratıcının?

Adem ve Havva bir elma yemiş, ceza olarak dünyaya gönderilmişiz. Aslında önceleri cennetteymişiz… Düşünmeyen insanları köleleştirebilmek için ne basit masallar.

Cevabımız:

-İhtiyaç demek, onsuz olmanın zor olduğu olgu demektir. Allah ezelidir. Evreni yaratmadan önce de vardı ve ona tapanlar da yoktu. Özellikle ibadetle mükellef olan cinler ve insanların varlık tarihi çok eski değildir. Demek ki, Allah'ın tapınmaya ihtiyacı yoktur. Fakat insanların ona tapmaya ihtiyacı vardır. Çünkü, insanların manevi yapısı bununla inkişaf eder, mana kazanır, derinleşir.

-Bununla beraber, Allah'a kulluk meselesi bir imtihan konusudur. İmtihan ise tembellerle çalışkanları, akıllılarla geri zekalıları, kıvrak zekalılarla idefiks olanları, elmas ruhlarla bakır ruhları birbirinden ayırmak için yapılır. Dünya imtihanları da böyledir. Başaran vali olur, başaramayan çoban olur.

-Allah'ın celal ve cemal şeklinde iki türlü sıfatları vardır. Bu sıfatların tezahürü olarak cennet ve cehennem yaratılmıştır. Şu anda da bunlar mevcuttur. Allah herkese imtihanı kazanabilecek donanımlar vermiştir. Nitekim, akıldan mahrum deli ve çocuklar imtihana tabi tutulmamıştır. Fakat aklı olduğu halde, 124 bin peygamber, 104 kitap ve bunların öğretilerini ders veren milyonlarca İslam alimi ve evliyasına rağmen kendi nefsini bir nevi "ilah" edinip onun emrinden çıkmayanlarla, gece gündüz ona itaat etmeyi, vazife bilenleri bir tutması adaletsizliktir. Demek ki cennet adam istediği gibi, cehennem de adam ister. Hayatı boyunca Allah'a kulluk eden, insanlara faydalı olmaya çalışan kimseler ile, katil, cani, kumarbaz, ateistlerin aynı yere gitmeleri veya ölümle yok olup gitmeleri elbette yerden göğe kadar haksızlıktır. İşte cennet ve cehennem bu haksızlığı önlemeye yöneliktir.

Sekizinci İddia: Tanrı kavramı mantık çerçevesinde sürekli çelişkilere dönüşüyor. Herhangi bir varlık mantıksal açıdan, hem her şeyi bilen, hem sonsuz, hem tek, hem her şeye gücü yeten, hem yaratma ihtiyacına sahip olamaz. Eldeki bu verilerin her birinin bir diğeri ile kıyaslanması paradoksal mantıksız durumlar oluşturuyor.

Örnek-1: Hem her şeye gücü yeten bir tanrı, hem ölümsüz olamaz. Ölmüyorsa, ölmeye ya da kendini öldürmeye gücü yetmiyor demektir.

Örnek-2: Her şeyi bilen bir tanrının her şeye gücü yetiyorsa, insan gibi bir varlık yaratıp kendini kanıtlama gibi bir dert sahibi olamaz. Bu durumda insan yaratmak gibi bir ihtiyaca sahip olmuş, ki bu konuda bir yetersizliği var demektir. Yetersizliği olan tanrı olabilir mi?

Örnek-3: Her şeyi bilen, ama yaratma ihtiyacı olan bir tanrı da yine mantıksal olarak hatalı olur. Her şeyi biliyor ise, neden bir şeyleri yaratma gereği duymuş olsun. Kendine kendini mi ispatlamak istemiş, yoksa canı mı sıkılmış?

Bunlar gibi onlarca çelişki kolayca üretilebilir. Anlaşılan, var olduğu iddia edilen tanrı, bu mantık dengesini kuramayacak düzeyde ya da tanrı kavramını ortaya atan insanlar yeterince düşünmemiş.

Cevabımız:

-"Tanrı tanımazlık" kadar mantıksızlık olamaz. Bugün dünyadaki insanların büyük çoğunluğu değişik ilmi ve akli argümanları kullanarak Allah'ın varlığını ispat ederken, bazılarının ateizme saplanıp kalmaları gerçekten akılla izah edilemez. Bizzat bu ateistlerin, anatomisinin tesadüfen meydana gelmelerine imkân ve ihtimal var mı? Evrenle insan öyle iç içe yaratılmış ki, hem Allah'ın sonsuz ilim, hikmet ve kudretini hem de onun birliğini güneş gibi göstermektedir. Örneğin; gözün görmesi güneşe bağlanmış, nefes alışımız atmosferdeki oksijen tüpüne bağlanmıştır. Midemiz ve biyolojik hayatımız yerküresine bağlanmıştır. Demek ki bizi yaratan evreni yaratan aynı zattır.

-Bu safsatalar kadar mantık dışı paradoksal bir çelişki olamaz:

Örnek-1: Ölüm ölen kimseyi mağlup eden bir olgudur. Her ölen istemeyerek bu ölüm hükümdarının karşısında el pençe durmak ve emrini yerine getirmek zorundadır.

Allah, ölümsüz olmakla, ölüm gibi bir olgu karşısında da sonsuz kuvvet sahibi olduğunu göstermiştir.

-Kaldı ki, ölüm olgusu sonradan var olanların başına gelen bir olaydır. Ezeli olan Allah ise aynı zamanda ebedidir. Çünkü ebedi olmayan ezeli olamaz. Çünkü, ezeli olana sonradan var olan ölüm gibi hadiseler arız olamaz.

-Bir de farz edelim ki -haşa- Allah kendini öldürebilir. Ama niye böyle bir şey yapsın ki? Hz. Nuh yaklaşık bin sene yaşamış fakat hiç bir zaman ölmek istememiştir. Mükemmel bir hayata sahip bir insanın milyar sene ömrü olsa yine ölmek istemez. Bu olayı Allah'ın sonsuz kudretiyle karşılaştırmak bir cinnet versiyonudur.

Örnek-2: Bugün bütün dünyada değişik konularda imtihanlar olmaktadır. Acaba, dünyada zerre kadar aklı olan "Bu devletlerin bu imtihanlara ne ihtiyacı var?" diye bir akıl yürütme cihetine gider mi?

-Allah iyi insanlarla kötü insanları ayırmak için bu imtihanı yapmaktadır. Yoksa onun hiç de ihtiyacı yoktur. "Eğer dileseydik bütün insanlara hidâyet verir, doğru yola koyardık. Lâkin "Cehennemi cinlerden ve insanlardan bir kısmıyla dolduracağım" hükmü kesinleşmiştir"(Secde, 32/13)mealindeki ayette bu imtihanın gerekçesi açıkça ortaya konulmuştur. Yoksa Allah isterse hiç imtihan yapmadan herkesi cennete koyardı. Fakat onun merhameti yanında adaleti de vardır. Adalet ihkak-ı haktır. "Biz hiç, Allah'a itaat ve teslimiyet gösterenleri suçlu kâfirlerle bir tutar mıyız?" (Kalem, 68/35) mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.

Örnek-3: Bu kadar mantıksızlık ancak ateist birinde bulunur. Bu mantığa göre, Şiir bilen şiir yazmamalıdır. Doktor olan reçete yazmamalıdır. Mühendis olan bir mimar inşaat yapmamalıdır. Hiç bir bilen bir iş yapmamalıdır. Çünkü madem biliyor yapmaya ne gerek var? Allah aşkınıza buna güler misiniz, ağlar mısınız?

İşin hakikatini Bediüzzaman Hazretlerinden dinleyelim:

"Malûmdur ki her bir cemal sahibi, kendi cemalini görmek ve göstermek ister; her bir hüner sahibi, kendi hünerini teşhir ve ilân etmekle nazar-ı dikkati celbetmek ister ve sever. Ve hüneri gizli kalmış bir güzel hakikat ve güzel bir mana, meydana çıkmak ve müşterileri bulmak ister ve sever. Madem bu esaslı kaideler, her şeyde derecesine göre cereyan ediyor; elbette Cemil-i Mutlak olan Zât-ı Kayyum-u Zülcelal'in bin bir esma-i hüsnasından her bir ismin, kâinatın şehadetiyle ve cilvelerinin delaletiyle ve nakışlarının işaretiyle, her birisinin her bir mertebesinde hakikî bir hüsün, hakikî bir kemal, hakikî bir cemal ve gayet güzel bir hakikat, belki herbir ismin herbir mertebesinde hadsiz enva'-ı hüsünle hadsiz hakaik-i cemile vardır." (Lem'alar, 348)

Devam edecek

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.