Bediüzzaman'ın Veziri Zübeyir Gündüzalp Ağabey-9

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

Bütüncü Bakış; Niyet, Nazar, Harf ve İsim Manası

Rüştü Tafral anlatıyor:

"Zübeyir Abi beni odasına çağırdı gittim. Masasının üstünde açılmış bir gazete vardı. Gazeteye dikkatle bakmamı söyledi gördüğüm şuydu: Gazetenin üst kısmında şahlanan atın üstünde büyükçe bir Fatih resmi vardı. Altta ise; uzunca bir Fetih yazısı vardı. İki kere daha dikkatli bakmamı söyledi. Üçüncü de de 'güzel' olduğunu söyledim.

Resimdeki Fatih'in kaç yaşlarında göründüğünü sorunca 50-60 yaşlarında göründüğünü söyledim.

"Fatih İstanbul'u kaç yaşında fethetti?"

20'li yaşlarda olduğunu söylediğimde;

"Kardeşim! 50-60 yaşlarında bir kumandanın böyle fetihler yapması tarihte çok görülür ama 21 yaşındaki birinin İstanbul'u fethetmesi gibi bir fetih görülmemiştir." dedi.

(Zübeyir Abi bu meşhur Fatih resmi ile genç oluşunu gizlendiğini vurgulamak istiyordu) (NBK s. 329 330)

Sözkonusu resim; F. Zonaro' nun; Fatih Topkapı' dan İstanbul' a girerken tablosu
(II. Abdülhamid döneminde Osmanlı saray ressamı, İtalyan oryantalist)

Kendi Takva ve Azimetle Amel Eder, Kardeşleri Ruhsat ve Fetvayla Amel Edebilir!

Hakkı Bozkurt anlatıyor:

Zübeyir Abi hiçbir zaman bir yemek davetine katılmadığı gibi, kendine getirilenleri de yemezdi. Ama davete gidenlere de gitme demezdi.

Bu kardeşlere, "Sizler hizmet ediyorsunuz, ehli imanın size bakmak vazifesidir" derdi.

Kendisi memurlukta arttırdığı ve kardeşi Haydar'ın gönderdiği parayla geçinirdi. Çoraplarını bile annesi gönderirdi.

Araba alıp satıyordum. Bir kere bana 3 bin lira verdi; arabanın kârını kendisine verdim. Enteresandır ne zaman bana para verse hemen bir araba alım-satımı gerçekleşir, bu paradan başkalara da karşılıksız verirdi. Birkaç kere böyle oldu, bu işi ikimizden başka kimse bilmezdi. (NBK s, 344)

Sadakatın Savunma Bedeli!

Ahmed Gümüş anlatıyor:

"Birgün üstad, Zübeyir ve Bayram Abi olduğu halde kıra çıkıyor. Üstad, "yanıma kimseyi almayın" deyip her zamanki evradını okumaya başladığında; gelen otobüsten 2 sivil yanaşıp "Bediüzzaman'ı ziyaret edeceğiz" diyor.

Zübeyir Abi tekinsiz ve şüpheli kimselere, "Üstadım şu anda dua okuyor, kimseyi kabul etmiyor, rahatsız edilmek istemiyor" deyince, "Çekil ordan yobaz gerici! Bediüzzamanı tapulamışsınız, sade sizin üstadınız mı, biz de ziyaret ederiz" deyip Üstada doğru yürümüşler.

Zübeyir Abi birinin yakasından birinin pantolunundan yakalamış ve adamlarla sürüklenirken, Bayram Abi yetişip birine bir yumruk, diğerine bir tekme atıp yere sermiş. Ardından elini arka cebine götürünce Zübeyir Abi, "Bayram kardeş boşver vurma, vurma! diye bağırınca herifler tabana kuvvet kaçışırken Bayram Abi'yi kastedere; 'adamda öyle bir kuvvet var ki yediğimiz tekme ve yumruğun acısı unutulur gibi değil!' diye söyleniyorlarmış. Zübeyir Abi Bayram Abi'ye "yediğin ekmekler helal olsun, zorbalara karşı kuvvetli olmak lazımmış.." diyor." (NBK s 317)

Kamil Yürür anlatıyor:

"Isparta'dan 46'ya 2 genç gelmişti. Okunan dersi dinlemeyip kah yazıyor kah uyukluyor gibi okunan dersi protesto ediyor. "Bizim adetimiz böyledir, Risale-i Nur sadece Osmanlıca'dan okunur" diyorlardı. Bu durumu Zübeyir Abi'ye anlatınca, "Bir tokat vurur bizim adetimiz böyledir" dersiniz dedi. (NBK s 350)

Üstadının Siyasi Görüşüne Sadakatı

MNP Olayı-1970

Ahmed Gümüş anlatıyor:

"Birgün Bekir Abi'nin yazıhanesinde kardeşlerle beraberken; Maraşlı bir tüccar Milli Nizam Partisi'ni destekletmek için bizi iknaya çalışıyordu. Kendi sorusuna kendi hazır cevaplarını veriyordu. Abdulvahid Mutkan da Risaleler'den cevap verip Zübeyir Abi'den delil getirdi. Adam öfkelendi ve "Siz Zübeyir Abi deyip başka şey demiyorsunuz. Halbuki MNP'yi destekleyenler arasında da üstadla görüşen birçok zat var! Onların görüşü geçersiz de sadece Zübeyir'in görüşü mü geçerli!" dedi.

O anda bir derste üstadımızın söylediği sözü hatırladım: "Hepiniz şahsımı siyasete alet edebilirsiniz. O dessaslar size tesir edebilir, fakat Zübeyir'e kimse tesir edemez. O benim şahsımı siyasete alet etmez!" demişti.

Sonra Eyüp Ekmekçi ile 46 numaralı dersaneye gelince, "Kardeşim siyasiler öyle dessas davranıyor ki; tesir altında kalmamak mümkün değil! Ben muhalefet ederek Nur Cemaatı'nın önünü tutuyorum. Bunlar üstadımızın haber verdiği hususlardır. Bunlar yaldızlı kelimelerle sağı (demokrat) bölüp, solu iktidar yapmak istiyor." dedi. (NBK s, 119 120)

MHP Olayı-1969

CKMP adı MHP yapıldı ve başına da Türkeş getirildi. İdealojisi ise “Türk-İslam Sentezi” olarak belirlendi.

MHP dindarların desteğini sağlamak amacıyla partisine davet ediyor, oy vermeyecekleri de mason uşaklığıyla suçluyordu. Bu arada Hüsrev Altınbaşak'la görüşmüşler ve yazıcıların desteğini almışlardı. Büyük oranda; Isparta, Kastamonu ve Elazığ'daki Nurcular MHP'yi destekliyordu. Ankara, Adana, Yozgat'ta da birçok Nurcu MHP'ye sıcak bakıyordu. 1969 seçimlerinde Mehmet Kayalar Abi'nin oğlu Mefahir Kayalar MHP'den Diyarbekir adayı olup kazanamamıştı. Mefahir'in gözükara ve ataklığı kafakola alınmasına sebep olmuştu diyebiliriz. Bu maksatla bizzat Türkeş, Kayalar'ı Diyarbekir'deki evinde ziyaret etmiş, bu durum Diyarbekir'de hoşnutsuzluk oluşturmuştu. Nurcuların arasına sızan özel adamlar Risale-i Nur derslerinde; “Başbuğun Risale-i Nur okuduğunu, ileride tam bir nurcu lider olacağını” yayıyorlardı. Zübeyir Gündüzalp, bunları duyunca, hasta halde olmasına rağmen ağabeyleri Bekir Berk yazıhanesinde toplayıp istişare yaptılar. Alınan karar neticesi, Türkeş'in hayatı ve konuşmaları esas alınarak bir belgesel kitapçık hazırlandı. (62 sayfa küçük boy) “Tarihi vesikaların ışığı altında İslami Hareket ve Türkeş” adlı bir kitapçık hazırlandı. Bu belgeli eser yurtta fırtına estirdi. Basımı devam ederken matbaayı basıp kitabı gasbederek imha ettiler. Amma dinci siyasallar ile siyasi milliyetçilerin gerçek yüzü de ortaya kondu ve Nur Cemaatı büyük oranda üstadın merkez demokrat siyasi caddesinde yürüdü.

Zübeyir Abi'nin Demirel'e Yazdığı Mektup

Süleyman Demirel'e-1969

Kıymetli ve Muhterem Başvekilimiz..

Müsbet icraatlarınız takdir ve tebrik ederiz. Mukaddes iman ve İslamiyete, kahraman millet ve mübarek vatanımıza; hayırlı hizmet ve icraatlarda muvaffak olmanızı bütün ruh-u canımızla dileriz.
....

Evet siz, bizlerin malumat vermesine muhtaç olmayabilirsiniz. Fakat size aleyhinizdeki en mahrem haberleri takdim eden, resmi ve gayrı resmi kimseler arasında muhalefet hesabına gizli çalışanlar var. Müseccel komünist ve muhalefet liderinin korkaklıkla iftiralar yaydığı bir mevzu ise; Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleridir. (Nur'a Adanan Bir Ömür Zübeyir Abi- N.Şahiner, s, 161, 163)

Rüştü Tafral anlatıyor:

Gazetenin başında bulunanlara ikaz ve tekliflerde bulunurdu. Siyaset tarafgirlik üzerine kuruludur. Siyasette esas, ehveni şer makamıdır. Bu çizginin hassasiyetle korunması gerekir. İçimize sinmiyor ama mecburen tercih ediyoruz.. Risale-i Nur mesleğindeki uhuvvet esasının; gazetede de özenle yansıtılmasını isterdi. (NBK s, 333 334)

Müsamaha Tevazu ve Mahviyeti

Mustafa N.Atış anlatıyor:

"Eskişehir'deyken ikimiz namaz kılacaktık. "Mustafa kardeş, sen imam ol" dedi. "Ağabey hem misafir hem seferi sayılırım" deyince: "Kardeşim o dediğin müsaviler arasında olur. Halbuki sen hafızsın ben değilim" dedi, ben imam oldum." (NBK s, 361)

Sadık Cafer Çim anlatıyor:

"Esas olarak az konuşur, silik gibi ortalıkta yok gibiydi. Hiç önde görünmez hizmet ve yazmak varsa koşardı. Ekmek, zeytin, domates gibi şeyleri atıştırır, doğru dürüst uyumazdı." (NBK s, 269)

İsmail Ambarlı anlatıyor:

"Üstad ve Risalelerde açıkça bulunan konularda, "Üstadıma ve Risale-i Nur'a göre böyledir demek lazım" derdi. Ancak Nurlar'da olmayan ve yeterli delili olmayan konularda bana göre denilebilirdi ki; muhatap Üstad ve Nurlar'dan zannetmesin!" (NBK s 271)


Rüştü Tafral, Ahmed Akgümüş, Cafer Çim ve İsmail Ambarlı rh ecmain.

Mustafa Özsemerci anlatıyor:

"Bir kardeş Süleymaniye'de yüksek sesle bağırarak konuşuyordu, 12 Mart muhtırası verilmişti. Zübeyir Abi, "Mümkünse biraz yavaş kardeşim" dedi. Genç kardeş korkmadığını göstermek istercesine yüksek sesle konuşmaya devam etti. "Tam, tam kardeşim. Sizin gibi kahraman olmak lazım" diye karşılık verdi."

"Isparta'da Hüsrev Abi'yi ziyaret etmiştim. "Kur'an hattıyla yazıp okuyacaksınız, Kur'an hattında feyiz var" diyordu. Bu sözlerin etkisiyle 46 numarada "kaldırın bu kitapları bunlarda feyiz yok!" demeye başladım. Bir sabah dersinde okuma sırası bana gelince Zübeyir Abi "sen okuma kardeşim, atlayıver" dedi. Şiddetle karşı çıksaydı kopar giderdim." (ZG s, 236)

Cafer Çim anlatıyor:

"Zübeyir Abi Islahiye PTT'sinde çalışırken müftüye Afyon Müdafaası'nı okutunca, "bunu kim yazdı" deyince, O da "Allah rahmet eylesin bunu yazan Zübeyir vefat etti!" demiş. (NBK s, 267)

Halil Yürür anlatıyor:

"Birgün Zübeyir Abi ile belli saatte buluşacaktık. Gün içinde yoğunluk ve dalgınlıktan unutmuşum. Akşam 46'ya varınca hatırlayıp eyvah dedim. Ağabey ne olur bağışla unuttum gelemedim dedim. Kasıtlı gelmediğimi düşünmesin diye durmadan özür dilerken, "Hatırlamıyorum kardeşim hatırlamıyorum kardeşim!" diyordu. Hatırlamaması mümkün değil önemli değil manasında böyle diyordu.

"Çamlıca'daki harap evin elektrik parasını yatırmak için Üsküdar'da kuyrukta beklerken son nefesini vermiş, beni çağırttırmış, vardığımda ruhunu teslim etmişti." (ZG s, 252)

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.