Bediüzzaman'ın Veziri Zübeyir Gündüzalp Ağabey-11

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

*Kadın ve Aile Eğitimi

وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ مِنَ الْمَٓاءِ بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًاۜ وَكَانَ رَبُّكَ قَد۪يرًا

"İnsanı sudan yaratıp, onu soy ve evlilik bağlarıyla büyük bir nesil hâline getiren de O’dur.
Senin Rabbinin gücü her şeye yeter." (Furkan Suresi 54.Ayeti kerime)

Hâşiye: Nasıl ki bir zaman terbiye-i İslâmiyeye muhalif gizli komiteler, gençleri ifsad etmeye çalıştıkları gibi; şimdi de bîçare kadınları yoldan çıkarmak için bazı dinsiz ve gizli komiteler çalışıyorlar. Bu ifsad komitelerinin iftiralarına medar olmamak için ellerinde “Gençlik Rehberi” olanlara yukarıdaki fıkradan birer tane verilsin. (Gençlik Rehberi)

“Ahirzamanda taife-i nisa dine mühim hizmetler yapacaklardır. Kendilerinin açık saçıklığa heves etmeleri onların fenalığından değil, zaife oldukları için, kendilerini himaye edecek bir kocaya sahip olabilmek gibi bir histen ileri geliyor. Ben kadınların müdafiiyim.” (Necmeddin Şahiner, Nura Adanan Bir Ömür: Zübeyir Ağabey, s.165)

- Peygamberimiz (asm) "ümmetimin en hayırlısı ailesine en hayırlı olandır" buyurur.

- Kadın erkeğin esiri değil, fakat amiri ve emiri de değildir!

- Bir millet erkekle terakki eder, kadınla tekamül eder.

- Yuvayı kadın kurar, erkeği yuvaya bağlayan kadındır!

- Bir İslam kadını için yemek pişirmek, elbise dikmek, evini temizleyip çamaşır yıkamak, çocuğuna bakıp eşine hizmet etmek büyük bir şereftir, ismet ve iffettir.

- Namazını geçirmeyen, farzları eda eden, Allah'ın emirlerini yerine getirmeye çabalayan hanımların bütün dünyevi işleri bir ibadet hükmündedir. (Zübeyir Gündüzalp/ Gençliğin El Kitabı s, 47-48)

Halil Uslu anlatıyor:

Ailem beni evlendirmek istiyordu. Zübeyir Abi Konya'ya geldiğinde bu konuyu açtım. Bana başından geçen bir olayı anlatarak ona göre hareket etmemi istedi.

- Sabri Halıcı Abi de olduğu halde; Yorgancı Mehmed Efendi adlı birinin dükkanında Risale-i Nur sohbeti yaparken; içeri bir bayan girip birkaç dakika sonra çıkıyor.

Yorgancı Mehmed Efendi, "Zübeyir Efendi! Demin dükkana gelen benim kerimem. Kabul buyurursanız kızımı size vermek, sizi kendime damat edinmek istiyorum" der.

Zübeyir Abi şu cevabı verir: "Hanım mı kız mı, kimin girdiğini görmedim! Evlenmeye niyetim yok, size teşekkür ederim. Ayrıca ben tüberküloz/verem hastasıyım evlenemem" cevabını veriyor." (ZG s, 400-401)

M. Emin Birinci anlatıyor:

- Abdurrahman Tan Ağabeyin evinin orta katında küçük çocukları kalırdı. 5-6 tane çocuğu vardı. Bir de bakardık Zübeyir Abi'nin odasına hurra doluşverirlerdi. Zübeyir Abi hemen bize sus işareti yapar, dizüstü oturuverir ve "fotoğraf var" deyip kendimize çekidüzen vermemizi isterdi! Çocuklara Risalelerden vecize ezberletir, şeker verirdi.

Zübeyir Abi, yemekte ve rastgele fotoğraf çekilmesini istemez "Gidin Sultanahmed'in, Ayasofya'ın önünde çektirin" derdi. (NBK s, 225 226)

Şule Yüksel Şenler anlatıyor:

-Bir gün annemle 46 numaranın üst katındaki Abdurrahman Abinin evine misafirliğe gitmiştik. Yukarı çıkarken Zübeyir Abi odasının kapısına çıktı ve "Hemşire hanım, size bir şey söylemek istiyorum, bu benimle gitmemeli. Üstad Hazretleri vefatından önce "Türkiye'nin uyanışına vesile olacak bir hanım İstanbul'dan çıkacak demişti. Allah size bunu nasip etti bunu bilin!" dedi. Ben çok mahcup halde, "estağfurullah ağabey bize dua edin" dedim.

- Abim Üzeyr Şenler Isparta'da üstadı ziyaret etmişti. Üstadın "artık ziyaretçi kabul etmiyorum" dediği bir anda Zübeyir Abi dışarı çıkıp "İstanbul'dan gelen lise talebesi var mı" deyince "var" demiş. Ziyarette üstad "sen babanın dediği gibi yap itiraz etme!" demiş. Babam ağabeyimin kendi yanında çalışması ve okuması şartıyla namazına ve Risale okumasına müsaade edeceğini söylüyordu. Abim ise kendini tamamen hizmete vermek istiyordu.

O zaman annem ve kız kardeşlerim modern ve üstada çok karşıydılar. Üstad ağabeyime, "Ben senin anne ve kız kardeşlerini ahiret hemşiresi/ kızkardeşi olarak kabul ediyorum, onlara selam söyle" demiş. Ağabeyim üstadın selamını söylediğinde annem, "biz onun selamına da hemşireliğine de muhtaç değiliz" demişti. Sonradan annem bu sözünden çok pişman oldu, tövbe edip üstada çok sadık hale geldi demiştir. (NBK s, 258 259)

Mustafa N. Atış anlatıyor:

- Abdurrahman Abi'nin 6 yaşındaki oğlu merdivenlerde gürültü yapıyor, ben de bağırarak susturmaya çalışıyordum. Zübeyir Abi yanımıza geldi çok ciddi şekilde, adamla konuşurcasına, "Said kardeşim, sen akıllı bir çocuksun! Senin oynamaya ihtiyacın var. Her türlü hareketi yapabilirsin! Hatta sokaktaki arkadaşlarını da çağırıp oynayabilirsiniz. Çekiç keser gibi aletler lazımsa bulalım. Onlarla vurup sesler de çıkarabilirsiniz. Biz ders okurken zihnimiz karışsa bile önemli değil. Biz daha dikkatli olmaya gayret ederiz. Yeter ki siz rahat oynayın. Bundan sonra Mustafa abin de karışmayacak" dedi. O konuşmadan sonra Said birden değişti, başını eğip yanımızdan ayrıldı ve bir daha gürültü çıkarmadı. (NBK s, 358-359)

-Hamdi Yüce anlatıyor:

Zübeyir Abi yaşarken lise talebesiydim. Ara sıra 46 numaraya gidip ders çalışıyordum. Bir gün abdest almak için alt kata inecektim Zübeyir Abi karşımda belirdi, "Ooo Hamdi kardeşim buradasın demek, ben de size bir meseleyi açıklamak istiyordum vaktin de münasiptir inşaallah. Siz burada kaldıktan sonra evinizde ne yapıyorsunuz, anne babanıza nasıl davranıyorsunuz?" dedi.

"Selamdan sonra kitaplarımı koyuyor, annem 'oğlum aşağıdan kömür getir' derse getirip, dersime çalışıyorum" deyince Zübeyir Abi, "şöyle yapsan daha iyi olmaz mı mesela; zili çaldın muhterem validen bulaşık yıkıyor, 'ooo anneciğim ne kadar yoruldunuz Allah sana kolaylık versin' de bulaşıklı ellerini öp kokla ve gönlünü al. Anneler buna çok layıktır ve misliyle karşılık verirler. Sonra isteklerini yerine getir."

Sonra akşam olunca muhterem pederiniz kapıyı çaldı. Kapıyı açıp, "hoş geldin babacığım, yorulmuşsundur şuraya otur, üstünü alayım. Görmeyeli özledim elini öpeyim, mestlerini çıkarayım rahat et" de dedi. O anlatırken içimden 'bu riya ve rol olmaz mı' diye geçirdim.

Zübeyir Abi gözlerime bakıp tebessümle, "Peder ve valideye yapılan hürmet, muhabbet riya da olsa indi İlahide haktır makbuldur" diye cevapladı.

Zübeyir Abi'nin dediğini anne ve babama yaptım, ikisinin de çok hoşuna gitti ve memnun kaldılar. Dersanede birkaç gün kalmamdan doğan memnuniyetsizlikleri böylece kayboldu." (NBK s, 191-192)

Buyurgan Değil, Bizci ve Örnekti

Mustafa Türkmenoğlu anlatıyor:

- Zübeyir Abi, 27'de beraber kalırken hiçbirimize 'şunu yapın' diye amirane konuşmadı. Mesela dersanede bir yer tozlanmışsa, kalkar süpürgeyi alır temizlemeye başlardı. Biz görünce zorla elinden alıp süpürürdük. 'Kardeşim şurayı süpürün' demezdi. (ZG s, 273)

Ahmed Emin Dernekli anlatıyor:

- O kadar zaman yanında bulundum bir kere emrettiğini duymadım. Daima "kardeşim şöyle yapsak, kardeşim şöyle yapsak?" derdi. (ZG s, 352)

*Erinme ve Üşenme Bilmezdi!

M. Fırıncı Abi anlatıyor:

- 46 numaralı dairenin sahibi Abdurrahman Tan'ın biri Eyüp adında 2 küçük çocuğu vardı. Bilmedikleri için tuvaletlerimizi sürekli kirletirlerdi. Zübeyir Abi'nin o tuvaletleri ve merdivenleri temizlediğine çok şahit oldum. Temizlemek için elinden almaya çalışırdık ama vermezdi. "Kardeşim, benim vazifem medreseyi temizlemek, medresenin merdivenini süpürmek ve tuvaletini temiz tutmaktır" dediğini hiç unutmam. (ZG s, 335)

Ömer Çiçek anlatıyor:

Zübeyir Abi; "biz hemenciyiz kardeşim! Ya başlamamalı ya da bitirmeli! Üstad bugünün işini yarına bırakmazdı. Gece 03'de düğmesi kopsa hemen diktirirdi" derdi. (NBK s, 256)

*Muktedir ve Dahili Sorunları Çözerdi

M. Emin Birinci anlatıyor:

- Zübeyir Abi M. Kayalar meselesinde kararlı ve istikametle (doğrulukla) durdu. Onu dışlamadı, zıtlaşmadı ve azami ölçüde vasat çizgide tutmayı başardı. Yine yazıcılık meselesinde; Ege bölgesi ziyaretlerinde 'biz o ağabeylerimizin kanatları altında yetiştik' diyor, Hüsrev Abi ve hizmetlerine büyük saygısını şeref ve içtenlikle anıp dile getiriyordu. (ZG s, 278-79)

Eyüp Ekmekçi anlatıyor:

- Ege ziyaretlerinden sonra bana şöyle anlattı. "Kardeşlerim, dersane-i Nuriyenizi ziyarete eşiğini öpmeye geldim. Buyurun dersinizi okuyun dinleyeyim" dermiş.

Zübeyir Abi latince harfli Risaleden ders yaparken bazıları arkasını dönermiş. Sonra üstad ve Risale-i Nur'dan anlatırken, yüzlerini dönüp hıçkırarak ağlarlarmış. Ama yazıcılık meselesinden şiddetle muzdarip ve İstanbul'da taban bulmasın diye var gücüyle çabalıyordu. (ZG s, 319)

İsmail Ambarlı anlatıyor:

- 1961 sonlarıydı. Ankara'da astsubaylıktan atılma Fahri Türkmen vardı. Hüsrev Abi adına hareket ediyordu. Herkesi kıyama çağırıp, şeriatı ilan edeceğiz diyordu. Cebeci'de Celal Avşar'ın evinde bu mesele için toplantıda Zübeyir Abi müsbet hareketi uzun uzun anlattı. Türkmen itiraz etti, ne zamana kadar müsbet hareket edeceğiz dedi. Zübeyir Abi tekrar "vela teziru vaziretun vizre uhra" ayeti çerçevesinde izah etti. Fahri astsubay yine karşı çıktı.

Zübeyir Abi, "sen niye ahdini yerine getirmeyip milleti kıyam ve isyana sevkediyor karıştırıcılık yapıyorsun, sen bazı mihraklar tarafından kullanılıyorsun, iyi niyetli değilsin. Bu kudsi Kur'an davasına ihanet ediyorsun deyince Fahri, Zübeyir Abi'nin üzerine yürümeye kalktı. Zübeyir Abi de "bu davaya zarar vermene müsaade etmeyeceğim" dedi ve birlikte evden çıktık. (ZG s, 328)

Zübeyir Abi Ankara'da iyice kuşatılıp bunalınca Ankara Adliyesi'nde alıkonan Risaleleri bir kamyonete yükletip, Eskişehir'e sığınmak zorunda kaldı.

Mehmed E. Birinci anlatıyor:

- Zübeyir Abi ihtilaflı konularda tarafları yüzleştirirdi, tahkik ehliydi. Delil ister neticeye bakardı. (ZG s, 344)

Mehmed Kutlular anlatıyor:

-Herhangi bir konuyu, hiçbir zaman delilsiz, şahitsiz anlatmazdı. “Şu hadise şurada oldu. İşte filânca ağabey de şahittir, o da biliyor” diye şahit gösterirdi. Şahidi olmayan bir şeyi anlattığı zaman da, bize şunu söylerdi: “Bak kardeşim, bu ‘haber-i vahid’ gibidir. Ben şunu duyduğum zaman, şunu gördüğüm zaman yanımda başka ağabey yoktu. Bunu kabul edip etmemekte serbestsiniz. Anlattığım şeye bakın, Risale-i Nur ölçülerine uyuyorsa öyle kabul edin’ derdi.” (İşte Hayatım)

* Hariçten Saldırılara Karşı Tavizsizdi

M. Emin Birinci anlatıyor:

- M. Şevket Eygi'nin toplu namazlarını, Zübeyir Abi eleştirirdi. Ayrıca Necip Fazıl'ın Din Mazlumları kitabında üstadı hafife alan üslubu ve Şevket Eygi'nin Bugün gazetesinde yayınlaması üzerine ikisine de haddini bildirmek üzere harekete geçtiğini ve yoldan ceketine yapışarak geri çevirdiğimi iyi hatırlıyorum. (ZG s, 333)

Halil Yürür anlatıyor:

Üstad Zübeyir Abi'ye "sıkılırsan dağa çekil!" demiş. Bir gün kızgındı ve "eşyalarımı topla gidiyoruz" dedi. Eşyalarını bisikletin ardına yükledim doğru Büyük Çamlıca'ya çıkıp, çamların içine oturduk. Bir gece Çamlıca'da hiç uyuyamadı. Ankara'da büyüklere hürmetin yasaklanacağı bir kanun çıkıyormuş (Anayasayı koruma kanunu 1968) Sanki meclisteymiş gibi parmağıyla işaret ederek konuştu durdu. Sonra dışarı çıktı, karanlıkta dolaşarak konuşmayı sürdürdü. (ZG s, 249)

* Hizmette Disiplin ve Zaman Algısı

Kardeşi merhum Haydar Gündüzalp anlatıyor:

Rahmetli Zübeyir Abi Ermenek’e bir vesile ile gelmişti. Benim de o günlerde düğünüm vardı. Zübeyir Abi bana “Git bana bilet al gideceğim” dedi. Ben “Abi bir-iki gün daha kal düğünümü yapalım öyle git” dedim. Bana, ”Gardaşım biz başıboş değiliz, benim gitmem lâzım” dedi bilet almamda ısrar etti. Ben “Bilet yok” dediğimde “Gardaşım bilet yoksa biz yürüyerek de gideriz!“ dedi. (Y.Asya- 22 Mayıs 2018)

Halil Yürür anlatıyor:

- Birgün yatsı geçtikten sonra (Çamlıca' dan) Üsküdar'a geçtik. Buradaki Kanaat Lokantası'ndan bazen çorba içerdik. (Üsküdar Mihrimah Sultan) Camii kapanmıştı. Yatsıyı dış cemaat mahallinde kılacaktık. Hava buz kesiyordu; kendisi imam oldu ben cemaat. İçimden, "eve gitsek şöyle sobayı yaksak olmaz mı?
Ne olacak bizim bu halimiz?" diye geçiriyordum ki selam verip "İşte Halil kardeşim, biz böyle sürüne sürüne öleceğiz!" dedi. (ZG s, 252)

M. Fırıncı anlatıyor:

Zübeyir Abi şöyle anlatıyordu: "Diyelim ki önünüzde 5 iş birden var! Hangisinden başlayacağınızı bilemiyorsunuz. Vakit kaybetmeden hemen, en önemli gördüğünüz birinden başlayıp devam etmeliyiz" derdi. (NBK s, 218)

Ömer Çiçek anlatıyor:

- Zübeyir Abi demişti ki, "Üstadımız yapılacak hizmetleri, hiçbir zaman tehir ettirmezdi. Mesela gece 3'te düğmesi kopunca hemen bizi çağırırdı. Ben gece 3'te üstadımızın düğmesini diktiğimi hatırlıyorum."

Zübeyir Abi son yıllarda bazı hakperest ilim adamlarının eserlerini okur, altını çizer ve not alırdı. Mesela Nikbin (İyimser) kitabı bunlardan biridir. Notlarının bir kısmı bu kitaptandır. Zübeyir Abi bu kitaplardaki doğruları Risale-i Nur'daki hakikatlerle mezceder, orijinal şeyler ortaya çıkarırdı. (ZG s, 382 383)

*Nur Hizmetine Hiçbirşey Engel Olamaz

Mehmed Kutlular anlatıyor:

- Üstadın vefatından sonra cemaat içi problemler devam etti. Zübeyir Abi, "Kardeşim bu hadiseler bitmez. Biri biter biri çıkar. Meşgul olmak yerine, ağzınız sussun eliniz çalışsın. Hizmete yönelin hizmete bakın! Konuşmak aynı zamanda tehlikeli ve sıkıntılıdır. İftira ve gıybette olur. Bu tip durumlarda 'arkadaşlarla anlaşamadık, ayrı çalışıyoruz' deyin derdi. (ZG s, 336)

Mehmed Fırıncı anlatıyor:

- Zübeyir Abi Risale tashihine çok dikkat ederdi. Bazen yorgunluktan işin içinden çıkamaz hale gelirdik. Amma Zübeyir Abi daima dikkatli ve heyecan (şevk) doluydu. Risale-i Nur'un mali varlığı da, nazarında çok önemliydi. Nur'un maddi varlığını hiçbir şeye feda etmezdi. (ZG s, 33)

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.