Bediüzzaman'ın üslubu Kur'an üslubu

Pek çok kitabı onlarca baskı yapan, köşe yazıları on binlerce kişi tarafından takip edilen ve radyo programlarına yoğun ilgi gösterilen ilahiyatçı Yazar Mehmet Paksu ile satış rekorunu zorlayan kitabı üzerine söyleştik.

Ünal Tanık'ın röportajı

Türkiye’de pek çok kitabın 2 bin, bin hatta bazı kitapların 500 adet basıldığı günümüzde pek çok kitabı onlarca baskı yapan Mehmet Paksu’nun satışı 10 bini aşamayan kitabı yok. Son kitabı Peygamberimizin Örnek Hayatı ise şu günlerde Türkiye’de çok az kitaba kısmet olan bir milyon satış  barajını aştı.

Büyük ilgi gören kitabı Nesil Yayınları, “Herkes okusun diye sadece 1 YTL” kampanyası ile geniş kitlelere ulaştırmayı hedefledi. Türkiye’de aynı fiyatla benzer kampanyalar yapılmasına rağmen pek çok kitap on binli satış rakamlarının ötesine geçemezken, gazete yazıları ve radyo programları da büyük ilgi göre ilahiyatçı yazar Mehmet Paksu’nun kitabının satış grafiğindeki ivmesi katlanarak yükseliyor.

Fiyatının bir lira olması şüphesiz, söz konusu inanılmaz satış rakamına ulaşılmasında önemli ancak kesinlikle asıl sebep olmadığı da ortada.

Kitabın ilk baskılarının yapıldığı günden itibaren gördüğü ilgi, mizanpaj değişikliğine gidilip, fiyatının bir liraya çekilmesini sağlayan kampanyaya kaynaklık teşkil etmiş. Kampanya sonrası ilk aylarda 50 biner satılan kitabın özellikle Mart ayında satış patlaması yaparak yarım milyonu aşmasından sonra hedef bir milyonun üstü olarak seçilmişti,

Ünlü Yazar Mehmet Paksu ile kitabının satış sırları üzerine söyleştik. Söyleşimize kitaba gösterilen olağanüstü ilginin sebeplerinin neler olabileceğini, satış patlamasının önünü hangi sebeplerin açmış olabileceğini sorarak başladık.

“Görünürde Peygamber efendimizin ismini taşımasından başka sebep yok. Normal olarak her kitap gibi yazıldı, basıldı ve pazarlandı” diye düşüncesini açıkladı ve röportajımız sürdü.

“Pazarlamacılar Türkiye’nin 7 bölgesinde her zaman olduğu gibi çalıştılar. Bereket adından kaynaklanmış olmalı. Milli Eğitim Bakanlığı tavsiyeli olması da velilerin ve öğrencileri gönül rahatlığı ile almasını sağlıyor. Binlerce alıp dağıtan, okullara, cezaevlerine gönderen hayırseverler de var. ” dedi.

> 1986 yılında basıldığında kitap sanki daha kalındı?

> Mizanpaj olarak oynama yağıldı. Metinden çok değil ama anlamı bozmayacak küçük çıkartmalar oldu. Ancak özünde bir değişiklik yok. Yani hemen hemen onunla aynı.

> Peki, kitabı okuyarak size dönüp etkilendiği noktaları paylaşan var mı?

>Çok var. Ama daha ilginç bir özelliği var. Kitabın içerini birisi dizmiş, aynen internette yayınlamış peygamberinornekahlaki.com diye site bile açmış. Kitabın içeriği şu an internette yaklaşık 15-20 sitede var.

> Nasıl yani kitabın içeriği aynen alınıp siteye mi taşınmış?

> Aynen metin olarak alınmış ve kullanılmış.

> Peki sizin buna müdahaleniz olamadı mı?

> Olmadı. O hakkı kendimde göremedim. Ya ben kim oluyorum ki diye düşündüm. Bediüzzaman’ın Risaleyi Nur’unun tamamı internette var, Elmalı Hami yazarın eserinin tamamı var, Hadis kitapları var, Kuram Mealleri var. Onların yanında ben kim oluyorum diye düşündüm. Ses çıkartmadım. Hatta Peygamberimizin daha çok insanca tanınması basıp satmalarına bile itiraz edemeyeceğimi düşündüm. Keşke korsanı olsa da satsa diye düşündüğüm de oldu.

İnsanlar kitabı alır almaz hemen okumaya başlıyor, ben en çok ona seviniyorum. Bir saat içinde bitiriyor. Kendisiyle yüzleşiyor, sessiz bir muhasebe içine giriyor. Nerede yanlışı olduğunu, peygamberimizin davranışlarıyla ters düşen davranışlarını sorguluyor. Onu hissediyorum. Kim alsa eline bir heyecan duyuyor.

> Siz aynı zamanda köşe yazarlığı, radyocu programcılığı yapan çok yönlü bir yazarsınız. Dolayısı ile gösterilen ilgi ve tepkileri yakından algılayıp, yorumlama şansınız da yüksek. Pek çok eseri olan bir yazar olarak bu kitabınızın diğer kitaplardan hangi yönüyle ayrıştığını düşünüyorsunuz?

> Mesela şu yönüyle ayrışıyor diyebiliyoruz. Çocukların özellikle peygamberle olan beraberliklerini göz önüne aldığımızda bu kitabı daha çok sevdiklerine şahit oluyorum. Resulallah bir insan. Allah ise mücerret kavram! Çocukların o açıdan peygamberimizin şansında Allah’ı daha iyi kavrayabildiğini görebiliyorum. Bu önemli.

Bu kitapta Peygamberimizin çocuklarla ilgili şefkati var, itilmiş kakılmış insanlarla ilgili tevazusu var. Peygamber Efendimiz bizden birisi. Cömertliği var, affı var, bağışlaması var, nezaketi var.

Bir de Peygamberimizin Hz. Hatice annemizin, Hz. Ayşe annemizin, torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’in dilinden anlatılması var. Aile fertlerinin Peygamberimizi anlatması insanları çok etkiliyor. İnsanlar, hele de çocuklar  onu babasıyla kıyaslıyor, amcasıyla kıyaslıyor, kendisiyle kıyaslıyor. Gençlerin üzerindeki etkisinin  temelinde, örnek alabileceği kişilikle karşılaşması var. O sessiz çoğunluğun kitaba bu kadar sahip çıkılmasında etkisi  büyüktür.

Bir de hayırsever esnaf ve Allah rızasının yayılmasına gönül vermiş insanlar var. Eserin insanların üzerindeki etkisini gördükleri için onlarca, yüzlerce hatta binlerce alıp dağıtan var. Tek başına bir vatandaş 10 tane istiyor mesela. Amacı hediyeleşmek ve gücü o kadarına yetiyor. Hatta “Biz düğünde nikâh şekeri yerine kitabınızı dağıttık” diye mesaj atan bir vatandaşımızı bile oldu.

>Siz kitabın satış bereketini Peygamberimizin ismini ve şanına dayandırdınız ama olayı bir de şöyle bakalım. Peygamberimizi anlatan binlerce kitap var piyasada. Ama hiç biri bu denli etkili değil ve talep görmedi. Yukarıda da belirttiğiniz gibi sadece pazarlama gücü ile olmuyor bu rağbet. Benzer fiyatlarla benzer kampanyalar yapılan kitapların aynı rağbeti görmediğini belirtmiştim. Yani demek istediğin işin kerametini biraz da yazarın kaleminin gücünde aramak gereki…

> Benim edebim böyle bir izaha müsaade etmez.

> Estağfurullah diyeceğinize adım gibi emindim de soracağım soruyu net izah etmek için yaptım bu tanımlamayı ki bize göre mutlaka kaleminizin gücünün payı büyük. Mesela sizin gazetedeki yazılarınızdan hiç almıyoruz desek her 10 yazınızdan 3 tanesini almak zorunda kaldığımızı görüyoruz. Öte yandan her yazınızı başlığından tutun da içeriğine kadar merakla okumak durumunda kalmıyoruz. Özetle okurun merakını kaşımayı başaran ve halka oku dedirten bir üslup, şerbet verilecek bir damar yakalamışsınız. Hemen her yazınızda bu kadar akıcı, etkileyici, ilgi çekici yazmayı nasıl başarıyorsunuz?

> Dicle Üniversitesindeki Profesör arkadaşım, Nur Dede anlatıyor adlı kitaplar için, “Bunlar çok şahane roman. Tam anlamıyla roman” dedi. Kendisine “Ben roman olsun diye yazmadım” dedim. O da bana “Roman okuyucunun merakını uyandıran, ilgisini çeken kitaptır” açıklamasını yapmıştı. İlk kitaplarım akademik, bilimsel, ağır kitaplardı. Sonra “Nur Dede anlatıyor” serisine girdim. Çünkü o zaman çocuklarım büyüyordu ve onlara anlatmama gereken şeyler vardı. Onlara anlatırken tüm çocuklara anlatmış oldum. Kızım Zeynep o zaman ilkokula gidiyordu. Okuttum ona ilk olarak, “Nasıl kızım?” diye sordu. “Çok güzel baba” dedi. “Anladın mı, anlamadığın bir yer var mı?” diye sordum. “Anladım” diye cevap verdi. O zaman anladım ki üslup tuttu. “Demek ki ilkokul çocuklarının anlayabileceği şekilde yazmam lazım” diye düşündüm.

Benim şu anda bir şey yazarken anlaması için gayret ettiğim yaş kitlesi “7-15’tir”. Gazete yazılarım da öyledir. 7-15’i esas alıyorum. Yazımı yazdıktan sonra kendim okuyorum. Sıkılmadan okuyorsam, bu yazı olmuş diyorum.

Nazlı Ilıcak 2003’de Tercüman’ı kurduğunda beni aradı “yazar mısınız?” dedi. Konuştuk. “Aynen böyle konuştuğunuz gibi yazabilir misiniz? Konuştuğunuz gibi yazın lütfen. Konuşurken anlattığınız konuları izahınız çok güçlü” diye rica etti. Benim sunumumu geliştiren radyo oldu. 1998’lerden sonra özellikle 2000’lerde benim üslubum çok gelişti. Konuştuğumu gibi yazmaya, yazarken zorlanmamaya başladım. Günlük fıkra yazarı gibi akıcı ve yormayan konular yazmaya gayret ettim.

Bir de yazarken akla değil kalbe hitap etmeye çalışıyorum.

> Onu nasıl sağlıyorsunuz, kalbe hitap ettiğinizi anlamanın yöntemi nedir?

> Yazarken duygulanıyorsanız, hisleniyorsanız, kalbinizde kıpırdanma oluyorsa kalbe hitap ediyorsunuz demektir. Kalpten çıkan kalbe gider derler. Dilden çıkan kulağa, kalpten çıkan kalbe gidiyor. Bu da bir ilahi lütuf diyebiliriz. Bediüzzaman Said Nursi bu işin asıl büyük erbabı. Yaklaşımı farklı, Akait gibi, Kelam gibi, felsefe gibi en ağır konuları herkesin anlayacağı şekilde dile getirmiş. Döneminin benzer konularda yazı yazan kalemlerine bakarsanız onların üslubu Bediüzzaman’a göre hayli ağır. Bediüzzaman’ın üslubuna asıl etki eden de Kuran’ın yaklaşımı. Onun üslubu Kuran üslubu.

Kuran’ın üslubu çok enteresan! Hacca gidiyorum, Umre’ye gidiyorum, görüyorum ve her geçen gün daha fazla gözlemliyorum o enteresanlığı. Tenezüllat-ı İlahiye harikulade. Her insanın anlayabileceği üslupla vahyedilmiş. Peygamberimiz de “İnsanların akli seviyesine, anlayışına göre konuşun” diyor. Kuran’a bakıyorsunuz, Peygambere bakıyorsunuz, Bediüzzaman’a bakıyorsunuz; üslup aynı! Yani Kuran avama inmiş. Yani herkesin anlayabileceği, her yaşın, her kültürden insanın anlayabileceği şekilde inmiş.

Bana göre asıl konu yaş. Kültür seviyesinden ziyade yaş seviyesi önemli. Yazdığım tüm yazıları özellikle çocuklara okutmaya gayret ediyorum. Yeğenlerine okutuyorum. Eğer onlar anlamışsa sorun yok. Teste tabi tutuyorum. Gazete yazılarımı eşime de okutuyorum. Hanım okumadan olmaz. Hanıma mutlaka okutuyorum. Hanımların bakış açısını görmek lazım. Çocukların bakış açısını görmek lazım. Çocuklara yazıyorsanız çocuklara, hanımlara yazıyorsanız hanımlara mutlaka okutmalısınız. Onların anladığı yazı doğru ve tamam olmuş yazıdır.

> Sanırım işin sırrını çözdük!

> Tabi benim bütün kitaplarım çok satmıyor. İki üç baskıda kalanları da var. Ama genel olarak baktığımda çocukların rahatlıkla anlayabildiği kitapların daha çok sattığını görebiliyorum.

> Türkiye’de pek çok kitap ikinci baskı yapamıyorken sizin iki üç baskı yapan kitabınızı az satıyor diye nitelemeniz ilginç.

>Efendim, 10 binin altına kalınca diğer eserlerle kıyaslayınca az satmış sayıyoruz. Kendi kitaplarım arasındaki kıyaslamadan dolayı böyle söylüyorum. Yoksa çok şükür, az dediğimiz rakamlar da Türkiye şartlarında gerçekten iyi rakamlar. Mesela Aile İlmihali diye bir kitabımız var. Hayli kalın. Ben onları daha önce yazmış olduğum kitapları sadeleştirerek hazırlamıştım. Ansiklopedik, dini bilgiler veren 500-600 sayfalık kalın bir kitap. Geçenlerde Akhisar’ın Karakurt beldesine gitmiştim. Oradaki kitapçı arkadaş bu kitabın çok satıldığını söyledi. Şaşırdım. Sonra baktım ki gerçekten bu kitaba Türkiye çapında ilgi büyük. Özellikle kadınlar bu kitabı kapışıyorlar.

Düşündüm sonra. Çünkü onların sorunlarını, onların anlayacağı dille yazdığım için bu ilgi. Radyodan gelen soruları esas almıştım o kitabı hazırlarken. Hayatın içinden gelen soruları herkesin anlayacağı üslupla yazdığımız için bu ilgi kararına vardım.

> Aslında bu soruyu size bu röportajda sormayı düşünmüyordum ama konu aileden, aile sorunlarından açılınsa sormak şart oldu. Bugün gazetesinde aileyle, evlilik ve özel sorunlarla ilgili soruları cevaplıyorsunuz. Bunu özellikle ilk günlerde çok yadırgayanlar olduğunu biliyoruz. Sorum şu. Siz bu alana dalarken bu kadar çok sorun, sıkıntı, olduğunu tahmin ediyor muydunuz?

Bunu 90’lı yıllarda ilk radyoda fark etmiştim. Sorunların yüzde 80’i hanımlardan gelir ve yüzde 80’e yakın da aile içi sorunlardır. Bir de Müslüman aile problemleri vardır, had safhada. Radyoda o kadar çok soruluyordu ki cevaplayamıyordum. Bazı soru okuyamıyordum canlı yayında.

Gazete geçen yıl Şubat ayında bir toplantı olmuştu. Konuyu açtım. Erhan Bey, bir iki yazı örneği istedi. Verdim. “hemen başlayın” demişti. Ben o soruları cevaplarken psikolog görüşlerini de alıyorum. Biri benim eşim, biri psikolog dört hanım gözünden geçtikten sonra yayınlıyorum o yazıları. Bunlardan en sık sorulan, genel sorunları seçiyoruz. İnşallah onlardan da bir kitap çıkacak. Çünkü gördüğümüz kadarıyla bu gerçekten aileler için büyük ihtiyaç. Yazılarımla ilgili psikologların tüm tenkitlerini dikkate alıyorum. Radyoda yıllarca okurlarla adeta terapi yaptık. Radyoda program yaparken Psikolog Nihat kaya gelirdi. Telefonlara bazen o cevap verirdi. Bir gün ona şunu söyledim. Aslında aynı işi yapıyoruz ama sen bunu meslek olarak para ile yapıyorsun bense daha çok dini kaygılarla, Allah Rızası için yapıyorum. Hasılı bu konularda yazdığım için psikoloji, dini bilgiler, hayatın içinden

Bu kitap inşallah bir öncü kitap gibi olacak.

> Peki, bir milyon hedefini neredeyse yakaladınız, şimdi yeni bir hedef var mı?

> Eğer Ramazan’a kadar bu satış eğilimi sürerse inşallah 5 milyonu bulacağımıza inanıyorum. 5 milyon insanın Peygamberimizin hayatından kendi hayatını uyarlayacağı hadiselere ulaşabileceğini umuyorum, bunu başarmak için dua ediyoruz, çaba sarf ediyoruz.

www.Haber7.com

 

Bediüzzaman Haberleri