Bediüzzaman’ın dostu olan Japon başkumandanı

Mehmet Selim MARDİN

Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatından bilinmeyen konulardan birisi de, Bayram Yüksel ağabeyin hatıralarında adı geçen ve Bediüzzaman’ın arkadaşı olan Japon Başkumandanıdır. Muhterem Necmeddin Şahiner’in tespit ettiği hatıralarda Japon Başkumandanının adının sorulmaması veya tespit edilememesi bizi hayli değişik araştırmalara sürükledi.

Bayram ağabeyin anlatımlarından hareketle bazı ipuçları yakalamaya çalıştıysak da çok yorucu ve bir o kadarda zorlu bir süreç takip etmek zorunda kaldık. Öncelikle hafızaları tazelemek için bizi araştırmaya götüren tespitleri aktaralım. Bayram Yüksel ağabey anlatıyor:

“Üstadımız bana, 'Bu eserleri Japon Başkomutanına vereceksin' demişti. Ben de Kore'ye vardığımızda 'Bu eserleri Japonya'ya acaba nasıl götüreceğim?' diye merak ediyordum. Mutlaka bu eserleri Japonya'ya götürmem lâzımdı. Ama erlerin Japonya'ya gitmesi yasaktı. Subaylar 15 gün, astsubaylarla bir hafta Tokyo'da izin yaparlar, dönerlerdi. Bana bazı Kore'deki hâdiselerden dolayı bölük komutanı ve bazı üsteğmenler söz vermişlerdi; 'Seni ne yapıp yapıp Tokyo'ya göndereceğiz' derlerdi. Ben de eserleri Tokyo'ya götürmeyi çok arzu ediyordum. Allah'a hadsiz şükür olsun ki, Üstadımızın arzusu tahakkuk etti. Oradaki yaralı subayları almak için bizim tabur olduğu gibi Tokyo'ya uğradı. Hattâ giderken gemiden yanardağı gördük. Yüksek bir dağda lavlar fışkırıyordu.

“Türkiye'ye dönüşte oradaki yaralı gazileri almak için bizi beş bin kişilik kampa koydular. Ben kumandanlara çıktım. Ben, 'Üstadım olan Bediüzzaman'ın kitaplarını getirdim. Japon Başkomutanına getirdim, kendisine vereceğim' dedim. Hiç itiraz etmediler, 'Yalnız olmaz, yanına iki kişi daha al, git' dediler. Ben de bizim bölükten namaz kılanlardan bir çavuşla bir er aldım. Eserleri yanımıza aldık. Sevinçle hemen bir taksi tuttuk. Zaten adres almıştık. Türkler'in bulunduğu camiye vardık. Caminin müezzinini bulduk. Müezzin bizi evine götürdü, memnun oldu, yemek yedirdi. Sonra Abdülvahab ismindeki reislerinin evine götürdü. Bizimle çok alâkadar oldular. Ben de üstadımızın selâmlarını söyledim. 'Bu kitapları Üstadımız Japon Başkomutanına gönderdi, o Üstadımın arkadaşı imiş. Üstadla muhabere ederlermiş, İstanbul'da görüşmüşler' dedim. Onlar çok sevindiler. 'Bizi buraya getiren zaten o zattı. Biz kazan Türkleri'yiz. Japon ve Rus Harbinden sonra bizler buraya geldik, bize bu camiyi yaptırdı, verdi. Müslümanları çok severdi, maalesef o zat vefat etti. Bizler Üstadı çoktan tanıyoruz. Üstad müstesna insandır. Biz, onu tâ Rusya'da iken takdir ediyorduk. Bak bu camimizi, evimizi Üstadın dostu olan kumandan bize hediye etti' dedi. (Çok güzel de Türkçe konuşuyorlardı.) 'Biz bu kitapları neşrederiz' dediler. Abdülvahab'ın kerimesi oradaki Türk çocuklarına, Türkçe dersi veriyor, muallimelik yapıyordu. Eserleri kendilerine verdim. Çok memnun oldular. 'Üstada selâmlarımızı söyleyin, bizlere dua etsin' dediler.(1)

Bu değerli hatıradan çıkaracağımız ilk tespitimiz, Bediüzzaman’ın dostu olan Japon başkumandanının Tokyo’da 1938’de hizmete giren cami ile yakından ilgilenmiş olduğu gerçeğidir. Rusya’dan Japon devletinin yardımı ile göç eden Müslümanlara devlet tarafından her türlü kolaylık gösterilmiş. Kendi yaptıkları dini eğitimlerinde rahatça hareket etmişlerdir. Aynı zamanda Tokyo camiinin de yapılmasında Japon hükümeti ile işadamlarının büyük yardımları gözlenmiştir. Bu tespitlerden hareketle o dönemin Japon başkomutanının yani Genel Kurmay Başkanının Prens Kan’in Kotohito olduğunu biliyoruz. Peki, bu başkomutanın Bediüzzaman ile İstanbul’da görüştüğüne dair elimizde kesin bir belge var mı? diye sorulacak olursa sadece Risale-i Nur’da geçen “Japon Başkumandanı” tanımlamalarını gösterebiliriz. Bizi bu isme götüren en güçlü delil ise hatıralarda geçen Bediüzzaman’ın İstanbul’da görüşmesidir.

İstanbul'a gelen Japon Prensi Kotohito için yapılan merasim ile ilgili belge

Bu konuda yaptığımız arşiv araştırmalarında Osmanlı devleti ile Japon İmparatorluğu arasında gelişen resmi temaslarda da mülki ve askeri yetkililerin değişik zamanlarda İstanbul’a yaptıkları ziyaretler dikkat çekmektedir. Japon Başkomutanlığı seviyesine çıkan ziyaretçiler arasında tek bir isim görülmektedir. İşte Bediüzzaman’ın İstanbul’da bulunduğu dönemlerde yapılan bu resmi ziyaretlerin en göze çarpanı ise Prens Kan’in Kotohito’nun 27 Nisan 1909 tarihinde 31 Mart hadisesinin hemen akabinde yapmış olduğu ziyarettir. O gün tevafuk eseri olarak aynı zamanda Sultan V. Mehmet Reşat tahta çıkmıştır. Kotohito’nun dışında Japon Başkumandanlığına yükselen ve resmi merasimle karşılanan başka bir isme rastlayamadık. Büyük ihtimalle Bediüzzaman İstanbul’da -1931 yılında Japon İmparatorluğu Genel Kurmay Başkanlığına getirilen- Prens Kan’in Kotohito ile görüşmüştür. Bu zat, Mesnevi-i Nuriye adlı eserinde bahsettiği müteharri-i hakikat bir Japon olarak düşünülebilir. Zaten meşrutiyetten öncede Japon devleti tarafından resmi bir şekilde Osmanlı devletinden İslamiyet’e dair birçok sorular sorulmuştu. Adı geçen Kotohito da Osmanlı devletine ilk ziyaretini çıktığı altı aylık Avrupa seyahati nedeniyle 1900 yılının Mayıs ayında gerçekleştirmiş olup devlet merasimiyle ağırlanmıştır.

Bayram ağabeyin aktardığı bir diğer mesele de Rusya’daki Türklerin Japonya’ya yerleştirilme konusu ile ilgili olan tarihi süreçtir.

Bu hatıradan öncelikle birçok tarihi süreçle ilgili sonuçlara varabiliriz. Onun için bu tarihi sürecin tahliline girişmemiz lazım. Bayram ağabeyin görüştüğü Kazan Müslümanlarının Japonya’ya yerleşme meselesinden başlayacak olursak;

“Meiji Restorasyonu ile siyasî, ekonomik ve askerî alanlarda yenilikler yapmış olan Japonya, hızla güçlenmeye başlamış ve Rusya’nın rakibi hâline gelmiştir. Bu şartlar altında Abdürreşit İbrahim Japonya ile ilişkiye geçmiş, 1902 yılından itibaren birçok defa Japonya’ya giderek devlet adamları, üst rütbeli subaylar ve aşırı milliyetçi grupların liderleri ile dostluklar kurmuş, davasına destek sağlamıştır. 1904-1905 Rus savaşından Japonya’nın zaferle çıkması İbrahim’in Japonya’ya olan inancını artırmıştır. Asya’nın Hıristiyan olmayan yeni gücü Japonya da, Rusya Müslümanları ve dünya Müslümanlarının lideri konumundaki Osmanlı Devleti ile yakın ilişkiler kurabilmek için İbrahim’den yararlanmaya karar vermiştir. İbrahim de Türk ve Müslüman dünyasına yazıları ve sözleri ile Japonya’nın propagandasını yapmıştır. Abdürreşit İbrahim’in Japonya’da dostluk kurduğu en önemli şahsiyetlerden biri de hiç kuşkusuz Toyama Mitsuru’dur. Japon milliyetçiliğinin ve Asyacılığının fikir babalarından olan Mitsuru, Genyousha cemiyetini kurmuş, Kokuryuukai derneğinin de manevi liderliğini yapmıştır. Bu cemiyetler Mançurya’dan başlayarak tüm Asya’nın Batılılardan temizlenmesini ve Asyalıların Japonya liderliğinde birleşmesini amaçlamıştır. 1909 yılında Abdürreşit İbrahim ve Toyama Mitsuru, bazı ileri gelen Japonlarla beraber Tokyo’da, Ajia Gikai (Asya Meclisi) adlı bir cemiyet kurmuştur.(2)

Bediüzzaman’ın İstanbul’dan dostu olan ve muhabere ettiği Japon Başkumandanına gönderilen altı adet risale Başkomutanın vefatı dolayısı ile Tokyo Camisi kütüphanesine bırakılır. Ancak Japonya dan görüştüğümüz Emre kardeşimizin ifadesine göre o risaleler değişik kişilerce oradan alınmış olup ellerinde sadece muhafaza ve hatıra niyetiyle Tiryak Risalesi mevcut bulunmaktadır.

Bediüzzaman’ın kendisiyle görüştüğü ve muhabere ettiği Japon Başkumandanına ait yazışma veya mektupları açığa çıksaydı hangi gerçeklerle görüştüklerini öğrenme fırsatını elde etmiş olurduk. Bu konuda araştırmacılara büyük işler düşmektedir. Özellikle Japoncaya vakıf ve Japon Devlet arşivlerinde çalışabilecek ehli himmet insanları gözlüyoruz.

Bediüzzaman’ın Japon Başkumandanına talebesi Bayram Yüksel ile gönderdiği risalelerden Tiryak’in dış ve iç kapak resimleri.

Japon Prens Kan’in Kotohito ile ilgili derlediğimiz ansiklopedik bilgileri aktaralım.

Prens Kotohito 10 Kasım 1865 te Kyoto’da Prens Fushimi Kuniye’nin 16. oğlu olarak doğdu. Prens Kotohito öncelikle 3 yaşındayken monzeki tapınağındaki Sambo’ya Budist bir keşiş olması için gönderildi fakat 1872’de tahta geçmek için seçildi.

Prens Kan'in 1877’de İmparatorluk Japon Askeri Akademisi’ne girdi ve 1881’de mezun oldu. İmparator Meiji onu askeri taktikler ve teknoloji çalışması için askeri ateşe olarak 1882’de Fransa’ya gönderdi. 1884’te süvarilikte uzmanlaşarak Ordu Personeli Koleji’nden mezun oldu. 1897’den 1899’a kadar 1. Süvari Alayı’nı kumanda etti.

Prens Kan'in hem Birinci Çin-Japon Savaşı’nda (1894-1895) hem de Rus-Japon savaşında (1904-1905) kıdemli oldu.

1901’de 2. Süvari Tugayı’na atandı. 1905’te korgeneralliğe yükseldi ve 1906’da 1. IJA Bölümünün kumandanı oldu ve 1911’de İmparatorluk Koruma Bölümüne kumandan oldu. 1912’de orgenerallik rütbesine terfi ettirildi ve En yüksek Savaş Encümeni oldu. Daha sonra 1919’da İmparatorluk Japon Ordusu’nda en genç mareşalliğe terfi ettirildi.

1921’de Prens Kan’in Hükümdar Prens Hirohito’nun Fransa seyahatinde eşlik etti. 1 Aralık 1931’de General Kanaya Hanzo’nun yerine geçerek, İmparatorluk Japon Askeri Genel Kurmay Başkanı oldu.

Manda yönetimi boyunca İmparatorluk Japon Ordusu Nanking katliamını da içeren Öinli sivillere karşı pek çok usulsüz vergi toplama ve kimyasal ve bakteriyel silahlar kullanma konusunda suçlanmıştı. 1937’de gözyaşı gazı gibi kimyasal silahlar sadece düzensiz şekilde kullanıldı, fakat 1938 baharında İmparatorluk Japon Ordusu büyük oranda hapşırma ve bulantı gazı (kırmızı) kullandı ve 1939 yazından itibaren zehirli hardal gazı (sarı) hem Kuomintang ve Komünist Çin gruplarına karşı kullanıldı.

Prens Kan’in imparatorun kimyasal silahları kullanma yetkisi veren ilk emrini 28 Temmuz 1937’de iletti. İkinci bir emri 11 Eylül’de özel kimyasal savaşın Şangay birlikleri üzerine konuşlandırma yetkisi vererek iletti.

Ordu içerisinde diğerlerinin arasında Prens Kan’in, Başbakan Yonai Mitsumasa’nın Amerika ve İngiltere olan ilişkileri geliştirme çabalarına karşı çıktı. Savaş Bakanı General Hata Shunroku (1879-1962)’yu istifaya zorladı ve böylece Yonai kabinesini Temmuz 1940’ta düşürdü.

Prens Kan’in Genel Personel Şefi olarak 3 Ekim 1940’ta emekli oldu ve yerine Sugiyama Hajime geçti. Prens 21 Mayıs 1945 yılında vefat etti.(3)

KAYNAKLAR
1.Son Şahitler Necmeddin Şahiner-Yeni Asya Yayınları-1980 Sh.395-396).
2. mtad.humanity.ankara.edu.tr/I-1.../07_CTAD_I-1_MDundar.pdf
3.en.wikipedia.org/wiki/Prince_Kan'in_Kotohito

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.