Bediüzzaman’ın çağrısı ve iki öneri

Vehbi KARAKAŞ

Bediüzzaman’ın  bir çağrısı var ki, ben ona aynı zamanda çığlık diyorum. Nasıl olur da biz Müslümanlar, o çağrıyı ve çığlığı duymazlıktan ve görmezlikten geliriz? Bu gün okumaya ve dinlemeye çok muhtaç olduğumuz o çağrı ve çığlık şudur:

“Ey âlem-i İslam! Uyan, Kur'an'a sarıl,  İslamiyet’e maddî ve manevî bütün varlığınla müteveccih ol… Lisanın Kur'an'ın ayetlerini âleme duyururken, hal ve etvar ve ahlakın da onun manasını neşretsin.Lisan-ı halin ile de Kur'an'ı oku.”(Dilin, dürüstlüğünü ve doğruluğunu haykırırken halin ve ahlakınla da gerçekten doğru ve dürüst ol.) “O zaman sen, dünyanın efendisi, âlemin reisi ve insaniyetin vasıta-i saadeti olursun.”

Ey asırlardan beri, Kur'an'ın bayraktarlığı vazifesiyle, cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallayı ihraz etmiş olan ecdadın evlat ve torunları!

Uyanınız! Alem-i İslam’ın fecr-i sadıkında gaflette bulunmak, katiyen akıl kârı değil.

Beş yüz senedir yattığınız yeter; artık Kur'an’ın sabahında uyanınız. Yoksa,  Kur'an-ı Kerîm’in güneşinden gözlerinizi kapatarak gaflet sahrasında yatmakla, vahşet ve gaflet sizi yağma edip perişan edecektir.

Kur'an'ın mecrasından ayrılarak, birleşmeyen su damlaları gibi, toprağa düşmeyiniz. Yoksa toprak gibi, sefahet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır.

Birleşen su damlaları gibi, Kur'an-ı Kerîm'in saadet ve selamet mecrasında ittihad ederek, (birleşerek) sefahet ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana ab-ı hayat olan hakîkat-i İslamiye sularını akıtınız.”[1]

Bediüzzaman’ın bu çağrı ve çığlığının ilham kaynağı hiç şüphesiz Kur’an ve Sevgili Peygamberimizin şu mübarek sözleridir:

“Mümin, mü’mine karşı birbirine kenetlenmiş, kurşunla perçinlenmiş bina gibidir.”[2]“Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada, birbirlerini korumada bir cesed gibidirler.Cesedin herhangi bir uzvu rahatsız olsa, hastalansa, cesedin diğer uzuvları da bundan muzdarib olurlar, uykusuz kalır ve ateşler içinde yanarlar.”[3]

Şimdi Allah aşkına kendi kendimize soralım: Bizler bu hadislerin ve Bediüzzaman’ın bu çığlığının neresindeyiz? Bu çağrının ve çığlığın gereğini en lazım olan bu günlerde yapmayacaksakne zaman ve nerde yapacağız?

Müslümanları birbirine düşürenler, şimdi Müslümanların üstüne gülmektedirler. Müslümanların birbirini kırdığı Ortadoğu coğrafyasında,Mısır’ın karıştığı, darbelerin ve katliamların yapıldığı günlerde İsrail başbakanı Netanyahu’nun şu sözlerini unutmadık. Ne demiştiNetanyahu?:"Müslümanlar kendi aralarında birbirlerini vururlarken, biz kendi aramızda yakınlaşalım"

Müslümanların birbirini yemesinden ve dağınıklığından dört köşe olanlar, Müslümanların üstüne gülerken adetâ şöyle diyorlar:

Hey gidi zavallı Müslümanlar! Sizin derdinizin çaresi sizde iken, bizim başımızın belası da bizde iken görmüyorsunuz. Biz hastalıklarımızın çaresini, huzurumuzun anahtarını yani vahdet ve ittifakı sizden aldık, Avrupa Birliğini ve Amerika Birleşik Devletlerini kurduk, berekete ve huzura kavuştuk.Başımızın belası olan ihtilafı ve tefrikayı da size verdik; sizi azaba ve anarşiye mahkûm ettik. Bizim inancımız teslisti. Dolayısıyla tefrika bize yakışırdı. Sizin inancınız da tevhitti. Vahdet ve ittifak da size yakışırdı.

Takdirin işine bakın hele. İnancı teslis olanlar, tevhide girmişler, AB’yi ve ABD’yi kurmuşlar güç kazanmışlar, süper güç olmuşlar, dünyaya yön veriyorlar. İnancı tevhid olanlar ise, tefrikaya düşmüşler, güç kaybetmişler, birbirlerini yiyorlar. Evet, her işin olduğu gibi bu da takdirin işidir. Ama suç bizimdir.

Bütün insanlar, özellikle de Müslümanlar bir sınavdan geçirilmekteyiz. İttihad-ı İslam ve ittiba-ı Kur’an için kaybedecek zamanımız yoktur. Bunları söyleyen ve isteyen çok, ama ne yazık ki somut adım atan da yoktur.

Kavgayı uzaktan seyretmek, yangına körükle gitmek Müslümanlara yakışmıyor! Müslümanlar,ruz-ı mahşerde bunun hesabını veremezler.

Bizim zalim kardeşimiz de var, mazlum kardeşimiz de. Biz Peygamberimizin emrine[4] göre her ikisine de yardımla görevliyiz. Biz barışın yanında olursak zalime de mazluma da yardım etmiş oluruz.

TEKLİFİM ŞUDUR:

1-Derhal ittihad ve ittifak çalışmaları başlatılmalıdır.İttifak ve ittihad panelleri yapılmalı, hatta ulusal ve uluslar arası sempozyumlar düzenlenmelidir.Bu ittifak ve ittihad meltemi, rahmeti bütün Müslümanları içine alabilecek çapta ve heybette olmalıdır.

Ey Allah’a inananlar! Hiç mi sevdiğiniz ve inandığınız Allah’ın sizin üzerinizde hakkı ve hatırı yok? Olmaz olur mu efendim var. Hem de sonsuz ve sınırsız hakkı var. Varsa inandığınız ve sevdiğiniz Allah’ın şu çağrısına neden kulak vermiyorsunuz?Bu ayeti ne zaman uygulamaya koyacağız biz? Buyurun hep beraber okuyalım:

(Ey Müslümanlar ve müminler!) Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”[5]

Allah’ın bizim kalplerimizi uzlaştırması ve birleştirmesi bizim talep ve niyetimize bağlıdır. Biz istersek, kin ve nefretle değil de şefkat ve muhabbetle Müslüman kardeşlerimize muamele edersek Allah bizim de kalplerimizi birleştirir ve uzlaştırır. Böylece ateş çukuruna yuvarlanmaktan kurtuluruz.

2-Derhal ehil ve akil adamlardan bir heyet oluşturulmalı.Onlar da Müslümanlar arasında meydana gelen çatlaklara, uçurumlara bir çare bulmalıdırlar. Aksihalde? Aksihalde ne olacağını düşünmek bile istemiyorum.

Allahım! Sen, bizi yangına körükle gidenlerden, ateşe barut atanlardan eyleme!

Allahım! Sen, “barış daha hayırlıdır”[6] “kardeşlerinizin arasını bulun”[7] buyuruyorsun. Allahım! Sen, bizi ve makalelerimizi, basın ve yayınımızı arası bozulmuş kardeşlerimizin arasını bulmaya vesile eyle!

Allahım! Sen, bizi, zalimin zulmüne davetiye çıkaracak yanlışlar yapmaktan koru!

Allahım! Sen, bizi, verdiğin güçle şımaranlardan, gücünü zulüm aracı yapanlardan eyleme!

Allahım! Sen bizi dostlarının düşmanı eyleme!

Allahım! Ateşimizi söndür, öfkemizi dindir, yanlışlarımızı görme basiret ve rahmetini üzerimize indir.

Allahım! İçimizde uzlaşma arzusunu uyandır. Kalplerimizi uzlaştırarak bütün Müslümanları sevindir! Âmin, âmîn âmîn!


[1]Nursî, Said, Tarihçe-i Hayat - Barla Hayatı , 2143

[2]Buhari, Salat, 88, Müslim, Birr, 65

[3] Müslim, Birr, 66

[4] Bkz. Buharî, Menâkib 8; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/323.

[5] Al-i İmran, 3/103

[6] Nisa, 4/28

[7]Hucurat, 49/10

 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.