Bediüzzaman'dan Alevilere mesaj

Prof. Dr. Mustafa Kılıç ile Muharrem ayını ve Muharrem ayı içinde şehit edilen Hz. Hüseyin (ra)’ı konuştuk.

Nurettin Huyut’un röportajı

 

 

Alevi olmaktan büyük memnuniyet duyduğunu ifade eden Prof. Dr. Mustafa Kılıç ile Muharrem ayını ve Muharrem ayı içinde şehit edilen Hz. Hüseyin (ra)’ı konuştuk.

 

 

 

Muharrem ayı içindeyiz ve bir takım kutlamalar oluyor. Bu kutlamaların Hz. Hüseyin ile ilişkisi nedir? Hz. Hüseyin’in şehadeti ile ilgili kısa bilgi verir misiniz?

 

 

Bildiğiniz gibi tarihte Muharrem ayında çok olaylar olmuştur. Bunların çoğu tabi sevindirici olaylardır. Hz. Muhammed (asm)’in sevgili torunu ve İslamiyet’in ileride gelecek nesillerin kaynağı Hz. Hasan ile Hüseyin’dir. Bu iki değerli şahsiyetlerden biri olan Hz. Hüseyin bu ayda Kerbela’da şehit ediliyor.

 

 

Zahiren görünüş hiç hoş değil. Bunu yapanlar hesabını öbür dünyada verecek tabi. Ama işin güzel tarafı Hz. Muhammed (asm)’in torunu olan Hz. Hüseyin gerçekten İslam’ın kahramanı ve Hz. Muhammed (asm)’in gerçek, hakiki mirasçısı olduğundan İslam’ın nasıl anlatılacağını, Kur’an’ın nasıl yaşanacağını ve Hz. Muhammed (asm)’in yolundan nasıl gidileceğini göstererek bu uğurda kendini feda eden bir zattır.

 

 

İslam’ın fedaisi, şehidi ve Allah’ın yanında da çok makbul bir kişi olduğu için büyük bir makama erdi. O’nun makamı ve kıyamete kadar O’ndan gelecek nesiller İslam’a hizmet edecektir. O yüce faziletini, yüksek ahlakını ayrıca İslam’ın güzelliğini, kendi şehadetiyle göstermiş oldu. Ve bizlere diyor ki bu yolda devam edin.

 

 

O’na kötü davranmaları işin kötü tarafıdır. Güzel tarafı ise elbette ahiret açısından bakıldığında görülüyor. Mana âleminde O’nun makamı o kadar yüce, o kadar büyük ki bu dünyadaki şehadeti bir hiç kalıyor.

 

 

Biz tabi O’nun o manevi makamına bakıp, o yüceliğine bakıp, O’nun yolunda devam etmemiz lazım. Esas bizim halimiz kötü, ağlanacak durumda olan biziz. Tabi ki kötülüklere karşıyız. Ama mühim olan O’nun o yolunu bilmek, niçin şehit olduğunu bilmek, O’nun yolunda gitmektir.

 

 

Hz. Hüseyin (RA) bu ayda mı şehit edildi?

 

 

Muharrem’in 10. günü şehit edildi. Ve şöyle demiştir O, kendisi biliyordu tabi şehit olacağını. Adetullah noktasından bakıldığı zaman muhakkak şehit olacaktı ama O şunu demiştir; “Şerefsizce yaşamaktansa şereflice ölürüm” O, Lanetullahla anılmaktansa, şereflice ölürüm.” Demiştir.  

 

 

Öyle olmasaydı yanlışı gösteremezdi. Şehit olarak, öbür tarafın yanlış olduğunu, hakiki yolun bu olduğunu göstermiş oldu bizlere. Onların yolundan gitmek Hz. Muhammed (asm)’in yolundan gitmektir. Bediüzzaman Hazretleri şöyle diyor, “Peygamber gayb aşina gözüyle görmüş; istikbalde gelecek büyük nesillerin, aktabların, evliyaların, mürşidlerin ve hakiki veraseti nübüvvet olanların umumiyetle Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin soyundan olacaklarını bilmiş, ümmetini onların etrafında toplamayı arzu etmiş.” diyor. İşte Bediüzzaman da onlardan bir tanesi. İşte bugün bizler o gülün etrafında toplanmış bulunmaktayız.

 

 

Hz. Hasan’ın halifeliği biliyorsunuz çok kısa olmuştur. O konuda neler söylersiniz?

 

 

Hz. Hasan, Hulefa-i Raşidin’in beşincisidir. Adalet-i mahza üzere gitmiştir ve son halifedir. Çünkü Hz. Muhammed (asm) diyor ki; gerçek manada hilafet otuz sene sürecektir. Bu, Hz. Hasan’ın o kısa olan hilafetiyle bitmiştir. Ve yine Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri diyor ki; “O’nun hilafetinin kısalığına bakmayın. Mana ve değer bakımından Hulefa-i Raşidin’in beşincisidir. Çünkü O, adalet-i mahza üzere gitmiştir. Yani Hz. Muhammed (asm)’in tam yolunda giden bir halifedir. Böylece Onların İslam’ım hakiki varisleri olduklarını Peygamber Efendimiz bizlere göstermişlerdir.

 

 

Türkiye’deki Alevi kardeşlerimiz bu haftayı Hz. Hüseyin’in hatırasına anıyorlar. Bu anlamda ne tür etkinlikler yapıyorlar?

 

 

Yapılan etkinlikler Hz. Muhammed (asm)’in sünnetine uygun olmalıdır. Eğer O’nun sünnetine uygun değilse, o mana verilmiyorsa bir anlamı olmaz.

 

 

O’nun niçin şehit olduğu ve Müslümanlara neyi anlatmak istediği, bu etkinliklerde dile getirilmelidir. O nedenle O’nun arzuladığı  manada yaşanmıyorsa, o tür etkinlikler gerçek manada bir Alevinin etkinliği değildir.

 

 

Alevilik hakiki manada Hz. Ali’ye uymaktır, ona intisaptır. Hz. Ali’ye uymak ta Hz. Muhammed (asm)’e uymaktır. Ehl-i Beyt’e muhabbet etmektir. Ehl-i Beyt’e muhabbet eden de Hz. Muhammed (asm)’e uyar. Hz. Ali diyor ki; “Ben, Hz. Muhammed (asm)’i bir deve yavrusunun anasını takip ettiği gibi takip ettim.” Demek ki, ölçü Hz. Ali’dir, O’nun ölçüsü de Hz. Muhammed (asm)’dir. Hz. Hasan’dır, Hz. Hüseyin’dir, Zeynel Abidin’dir, Muhammed Nasır’dır, İmam Cafer’dir, Musa-i Kazım’dır, Ali Rıza’dır, Takir’dir, Nakir’dir, Hasan Askeri’dir ve Mehdi’dir.

 

 

Türkiye’deki Aleviler bu söylediklerinizi ne kadar takip edebiliyor?

 

 

Maalesef ekseriyeti yanlış yönlendirilmişler. Dediğim gibi Aleviler temizdir. Ama mana tam anlatılamamıştır. Bu manalar tam anlatıldığı takdirde, esasında aleviler İslam’ın kahramanı, İslam’ın fedaisi, İslam’ın tam içinde olması gerekir ve öyledir.

 

 

Çünkü Hz. Ali, Hz. Muhammed (asm)’in fedaisiydi, Allah’ın aslanıydı, İlmin kapısıydı ve sünnetin menba-ı, menşeiydi. “Size iki şey bırakıyorum. Biri Kitabullah diğeri Ehl-i Beyt’imdir.” Hz. Muhammed (asm)’in sünnetine uymayan Alevi olamaz. Hiç değilse O’na uymak lazım geldiğini bilmek, Hz. Ali’ye uymak lazım geldiğini bilmek lazımdır. Ehl-i Beyt’e muhabbet varsa halleri de muhabbet ettiğine benzemelidir. Ölçü bu kadar basit.

 

 

Alevilik, tarikat mıdır?

 

 

Alevilik ne tarikattır ne de dindir. İslam’ın içinde bir gruptur, aynı Şiilik ve Sünnilik gibi. Sünniler de ne tarikattır, ne mezheptir, ne dindir. Sünni kardeşlerimiz de İslam’ın içinde bir gruptur. Alevi kardeşlerimiz İslam’ın içinde bir gruptur. Ama esas olan ehl-i sünnet olmaktır. Hepimiz ehl-i sünnettir, Elhamdülillah. Zaten ehl-i sünnet olmayan dinden çıkmıştır.

 

 

Mezhep olarak hangi mezhebi takip ediyorlar?

 

 

İstediğini seçebilir. Hanefi olur, Hanbelî olur, Maliki olur. Onun mezhebi Alevi olup olmaması değildir. Alevilik, Ehl-i Beyt’e muhabbeti meslek edinenlerdir.

 

 

Türkiye’deki Aleviler genelde Hanefi mezhebindendir. Bir kısım Aleviler de Caferi mezhebindendir. Ama Caferilik bizim bildiğimiz Caferilikten değildir. Mezheb-i Muhammedi’dir ve hepsini içine alır ama hakiki manada İmam Cafer’in yolu. İmam Cafer’in yolu da demek doğru değil, on iki imamların, Ehl-i Beyt’in yolu demek lazım. Ehl—i Beyt’in yolu da Mezheb-i Muhammedi’dir, Tarikat-ı Muhammedi’dir (asv)

 

 

Aşure ile ilgili ne söylersiniz?

 

 

Aşure, Nuh Aleyhisselam’ın sünnetidir. Ama bu o gün yapılan ve Hz. Hüseyin ile de irtibat kurarak yapılır. Bizde aşure 10. gün yenmez. Çünkü bugün matem günüdür. Bu gün oruç tutarız. Ertesi gün konur ve 12. gün yenir.

 

 

Üstad’a aşure gönderdiklerinde hapishaneye, Üstad teberrüken yermiş, onlara iltifat olsun diye herhalde. O konuda bilginiz var mı?

 

 

Üstad, “Alevi kâfir olmaz hiçbir zaman. Onların Ehl-i Beyt sevgisi onları küfürden uzaklaştırır.” demiş. Gerçek manada Ehl-i Beyt’e muhabbeti olan kâfir olamaz, mümkün değil.

 

 

www.RisaleHaber.com

 

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Bediüzzaman Haberleri