Risale Haber-Haber Merkezi
(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Divan-ı Harb-i Örfî adlı eserinden bölümler)
Ey paşalar, zabitler! Bütün kuvvetimle derim ki:
Gazetelerde neşrettiğim umum makalâtımdaki umum hakaikte nihayet derecede musırrım. Şayet zaman-ı mâzi cânibinden, Asr-ı Saadet mahkemesinden adaletnâme-i şeriatla davet olunsam; neşrettiğim hakaiki aynen ibraz edeceğim. Olsa olsa, o zamanın ilcaatının modasına göre bir libas giydireceğim.
Şayet müstakbel tarafından üç yüz sene sonraki tenkidât-ı ukalâ mahkemesinden tarih celp namesiyle celp olunsam, yine bu hakikatleri, tevessü ve inbisat ile çatlayan bazı yerlerini yamalamakla beraber, taze olarak orada da göstereceğim. (HAŞİYE-1)
Demek, hakikat tahavvül etmez; hakikat haktır. 1 اَلْحَقُّ يَعْلُوا وَلاَ يُعْلٰى عَلَيْهِ Millet uyanmış; mugalâta ve cerbeze ile iğfal olunsa da devam etmeyecektir. Hakikat telâkki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden efkâr-ı umumiye ile o aldatmalar ve mugalâtalar dağılacaktır. Ve hakikat meydana çıkacaktır, inşaallah.
پَسْ كُنَمْ چُونْ زِيرَ كَانْرَا اِينْ بَسْ أَسْتْ
بَانْكِ دِهْ كَرْدَمْ اَگرْ دَرْدِهْ كَسْ أَسْتْ 2
Sizin işkenceli hapishanenin hali, zaman müthiş, mekân muvahhiş, mahbusîn mütevahhiş, gazeteler mürcif, efkâr müşevveş, kalbler hazin, vicdanlar müteessir ve meyus, bidayet-ı hâlde memurlar şemâtetli, nöbetçiler müz’iç olmakla beraber, vicdanım beni tâzip etmediği için, o hal bana eğlence gibi idi. Musibetlerin tenevvüü, musikinin nağmelerinin tenevvüü gibi bana geliyordu.
Hem de geçen sene tımarhanede tahsil ettiğim dersi, şimdi bu mektepte itmam ettim. (HAŞİYE-2) Musibet zamanının uzunluğundan, uzun dersler gördüm. Dünyanın ruhanî lezzeti olan hüzn-ü mâsumâne ve mazlumâneden, zayıfa şefkat, ve gadre şiddet-i nefret dersini aldım.
Ümidim kavîdir ki: Çok mâsumların kalblerinden hararet-i hüzünle tebahhur eden “ay,” “vay” ve “ah”lar, rahmetli bir bulut teşkil edecektir. Ve âlem-i İslâmda yeni yeni İslâm devletlerinin teşekkülleriyle, o rahmetli bulut teşekküle başlamıştır.
Eğer medeniyet böyle haysiyet kırıcı tecavüzlere ve nifak verici iftiralara ve insafsızcasına intikam fikirlerine ve şeytancasına mugalâtalara ve diyanette lâübâlicesine hareketlere müsait bir zemin ise, herkes şahit olsun ki, o saadet-saray-ı medeniyet tesmiye olunan böyle mahall-i ağrâza bedel, vilâyat-ı şarkiyenin, hürriyet-i mutlakanın meydanı olan yüksek dağlarındaki bedeviyet ve vahşet çadırlarını tercih ediyorum. Zira bu mim’siz medeniyette görmediğim hürriyet-i fikir ve serbesti-i kelâm ve hüsn-ü niyet ve selâmet-i kalb, şarkî Anadolu’nun dağlarında tam mânâsıyla hükümfermadır.
Bildiğime göre, edipler edepli olurlar. Edepsiz bazı gazeteleri nâşir-i ağrâz görüyorum. Eğer edep böyleyse ve efkâr-ı umumî böyle karma karışık olsa, şahit olunuz, böyle edebiyattan vazgeçtim. Bunda da dahil değilim. Vatanımın yüksek dağlarında, yani, Başit başındaki ecram ve elvâh-ı âlemi, gazetelere bedel mütalâa edeceğim.
Muarrâdır fezâ-yı feyzimiz şeyn-i temennâdan,
Bize dâd-ı ezeldir zîrden bâlâdan istiğnâ.
Çekildik neşve-i ümitten, tûl-i emellerden,
Öyle mecnunuz ki, ettik vuslat-ı Leylâdan istiğnâ.
HAŞİYE-1: Şimdi Üstad Bediüzzaman bu kırk beş senedeki dehşetli mahkemelerinde, aynen bu on bir buçuk cinayetlerini ve on bir buçuk suallerini o divan-ı harb-i örfîdeki gibi tekrar etmiştir ve etmektedir.
Nur talebeleri namına Hüsrev :
HAŞİYE-2: Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri kırk beş sene evvel tımarhane hükmündeki mahkeme-i zâlimanede aldıkları dersi, şimdi bu gaddarane hazır mektepte imtihan vermişler ve böylece iki şehadetname almışlardır. Nazif, Hüsrev
1 : “Hak daima üstün gelir; hakka galebe edilmez.” Bu hakikatin Buharî, Cenâiz: 79’daki rivayeti şu şekildedir: اَ ْلاِسلاَمُ يَعْلُو وَلاَ يُعْلٰى
2 : Akıllı olanlara bu dediklerim yeterlidir. Ben köyü çağırdım—eğer köyde kimseler varsa.
Devam edecek
ÖNCEKİ BÖLÜMLER
Memleketimde mektep-medrese açtırmak üzere geldim
Ben milliyetimizi, yalnız İslâmiyet biliyorum
Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım
Mazlumiyetle ölmek, zâlimiyetle yaşamaktan daha hayırlıdır
Neme lazım demediğimden bu mahkemeye girdim
Hükûmetin işine karışmayacağız, hikmet-i hükûmeti bilmiyoruz
Adalet namazında kıbleniz dört mezhep olsun
Gazeteler iki yanlış kıyas ile İslam ahlakını sarstı
Heyecanı teskin ettim, yoksa bir fırtına daha olacaktı
İttihad-ı Muhammedinin (asm) tarifi budur
İşittim ki, askerler bazı cemiyetlere intisap ediyor
Anladım iş fena, itaat muhtel, nasihat tesirsizdir
Askerler içine Cuma günü ulema ile beraber gittim
Bediüzzaman: Dünyevî bir saadetimiz bir cihetle bilim ile olacak
Bu ömürden sonra sırf âhireti düşünmek lâzım
Biz ki hakikî Müslümanız aldanırız fakat aldatmayız
Onu âlimlikle yâdetmek ilme husumettir
İtaat-i askeriyeyi, âmâl-i nâmeşruaya feda etmeye ihtimal verdiler
Bir insan yılan sûretine girse yahut bir velî haydut kıyafetine girse