'Bediüzzaman dinsizlerin tezlerini çürüttü'

Nur Risalelerinin yazılmasına beşiklik eden Barla’da Bediüzzaman Said Nursi’yi anma paneli düzenlendi.

Ali Hatipler'in haberi:

Barla Kalkındırma ve Güzelleştirme Derneği, her yıl Bediüzzaman’ı anma programları düzenliyor. Bu yıl dördüncüsü düzenlenen programa,  konuşmacı olarak Prof. Servet Armağan, Prof. Mustafa Nutku, Barlalı Selahattin Gökcen, Prof. Ümit Doğan Arınç, Prof. Mahmut Bülbül, eğitimci yazar Ali Erkan Kavaklı, Tv programcısı Seyfettin Bulut, Bediüzzaman’ın talebelerinden Said Özdemir ve birçok Barla dostu ve Barlalılar katıldılar.

Panelde bir konuşma yapan eğitimci yazar Ali Erkan Kavaklı, Üstat Bediüzzaman’ın 1926 yılında Barla’ya sürgün olarak gönderildiğini, bu ücra kasabada kimse ile münasebet kuramadan ölüp gitmesinin istendiğini fakat üstadın burada Risale-i Nur Külliyatı adını verdiği eserleri telif etmeye başladığını, 1926’dan bugüne milyonlarca insanın bu eserleri okuyarak imanını kurtardığını ve imanını kuvvetlendirdiğini söyledi.

Kavaklı kısaca şunları söyledi:
“Nur Talebeleri, Nur Risalelerinden  öğrendikleri Kur’an hakikatlerini anlatmayı hayatlarının en kutsi vazifeleri saydılar. Bu sayede Anadolu’da İslamî şuurlanma hareketi meydana ve geldi. Nur Risalelerini okuyanlar Nur Cemaatini meydana getirdiler ve Nur Talebeleri, Kur’an tefsiri olan Risale-i Nurları okuyarak İslamiyeti anlama, öğrenme ve yaşama ideali elde ettiler. Anadolu’nun ücra bir köşesinde yazılan Nur Risaleleri, zamanla Türkiye’nin her yerinde okundu ve 50’den fazla dünya diline tercüme edilerek bütün dünyada okunmaya başladı. Barla’da atılan nur tohumları, ağaç oldu ve meyveleri altı kıtaya uzandı.
Bediüzzaman, Barla’da kaldığı sekiz yıl içinde Türkiye ve dünyanın manevî gündemini takip etti. 20. Yüzyılın başındaki maddecilik, komunizm ve pozitivizm akımları; Allah’ı, ahreti ve kutsalları inkâr etme esaslarını benimsedi. Bediüzzaman, bu dinsizlik cereyanlarına karış dinî bir hareket meydana getirdi. Kaleme aldığı Sözler, Lem’alar, Mektubat, Şualar, Mesnevi-i Nuriye, İşaratü’l-İ’caz gibi eserleri ile Allah’ın ve ahretin varlığını ispatladı, İslam’ın tenkit edilen temel esaslarını savundu, dinsizlerin tezlerini çürüttü.

Bugün Risale-i Nurlar, Almanya’dan Filipinlere, Amerika’dan Endonezya’ya, Kazakistan’dan Malezya’ya, Mısır’a, Fas’a kadar bütün dünyada okunmakta ve insanların imanlarını kurtarmalarına ve kuvvetlendirmelerine hizmet etmektedir. Üstat Bediüzzaman, bütün dünyada yankı bulacak, iman ve Kur’an hizmetlerinin temelini, Barla’da atmıştır. Barla, Risale-i Nurların yazıldığı mübarek mekândır ve Nurların okunduğu ilk medresedir. Barlalılar Üstat Bediüzzaman’a ev sahipliği yaptıkları için bahtiyardırlar.”

Barla’nın önemini ve dünyanın kalbinde yer tutmasının sebebini anlatan Prof. Mustafa Nutku ise konuşmasında şunları söyledi:

“Babam Dr. Sadullah Nutku, Hz. Bediüzzaman’ın doktoruydu. Üstadı ondan dinledim. Barla’ya ziyaret için geldiğim zaman buradaki manevi bir hava beni etkiledi. Aile fertlerimiz de aynı şekilde etkilendiler. Bu beldede insanı etkileyen bir atmosfer var. Okuduğumuz kitaplar bizi etkiliyor:
Kâinatta en büyük hakikat imandır, imanla cennete girilebilir. İmansız cennete girilmez.
Nur Risaleleri, Barla’yı bir cazibe merkezi haline getirmiştir. İnsanda ebedi yaşama iştiyakı var. Bu isteği veren Cenab-ı Hak, insanı dar-ı bekaya davet etmiştir. Ebedi hayat, kaçınılamayacak bir hakikattir. Bu hayatın rengi, şekli, şartları merakımız celp ediyor. Ebedi hayatı kazanmak için akıllıca bir hayat sürmemiz gerekir. İnsanların ebedi saadetlerini temin edebilmenin eğitimini vermiştir Bediüzzaman. Cennetin anahtarını temin eden şey imandır, Bediüzzaman Barla’da cennetin anahtarını kazandıran eğitim kitapları kaleme ve almış, âdeta insanlara cennetin anahtarını surmuştur. Nur Risalelerinin yazıldığı mekân olması itibariyle Barla, cazibe merkezi olmuştur ve olmaya da devam edecektir.”

Prof. Servet Armağan; Barla’nın edebi şahsiyetleri arasında saydığı öğretmen ve şair Ahmet Galip’i anlattı. Bediüzzaman’ın Barla’ya geldiği yıllardı Barla’da öğretmenlik yapan Ahmet Galip,  Arapça, Farsça, Kürtçe, Fransızca bilen, müzehhiplik yapan ve 700 şiirlik divanı olan biri. Bediüzzaman hazretlerine hizmet eden şair, üstada ithafen Arapça bir de kaside yazmıştır.
   
BEDİÜZZAMAN’IN İLK TALEBELERİ İLK BAHTİYARLAR
   
Barlalı Nur Talebesi Selahattin Gökcen ise Üstat Bediüzzaman’a hizmet eden Barlalı talebelirini anlattı.  Sıddık Süleyman, Muhacir Hafız Ahmet, Mustafa Çavuş ve Abdullah Çavuş’un Bediüzzaman’a Barla’da sahip çıktıklarını, jandarma ve polisin takibine rağmen, fedakârca Nurların yazılmasına ve neşrine hizmet ettiklerini anlatan Selahattin Gökcen, kısaca şunları söyledi:
“Üstat’a kimsenin yaklaşamadığı, yakın duranın içeriye alınıp sorgulandığı zamanlarda Sıddık Süleyman üstada hizmete devam etti. Üstadı Barla’ya gelişinde ilk karşılayan odur. 28. Söz’de anlatılan ve bugün ziyaret mahalli olan “cennet bahsi” onun bahçesinde kaleme alınmıştır.  8 sene sadakatla üstada hizmet etmiştir.  1960 ihtilalından sonra nahiyeye üç subay gelir ve nahiye  müdürüne Sıddık Süleyman’ı sorarlar. Ehl-i dünya ve eyyamcı biri olmasına rağmen müdür, ”Süleyman Kervancı, bu beldenin en güvenilir insanıdır.” der. Subaylar evinde arama yapmaktan vazgeçerler ve geri dönerler. Üstat, bir gün Sıddık Süleyman’a sorar:
-Süleyman hapse girdin mi?
-O şerefe nail olamadım.

Bunun üzerini Üstat Bediüzzaman ona şöyle iltifat eder:
-Sen ve Hulusi (Yahyagil) vazifenizi tam yaptığınız için lüzum kalmadı.

Üstada sadakatla hizmet eden bir başka kahraman da Muhacir Hafız Ahmet Karaca’dır. Ataları Bolu’dan Bulgaristan’a gitmiş, 1912 Balkan Savaşı yıllarındaki muhaceretler sırasında Barla’ya gelen Muhacir Hafız Ahmet, geçimini temin için bakkallık yapmış, fahri olarak da Yokuşbaşı Mescidi imamlıkta bulunmuştur. Üstat, Barla’ya gelince nahiye müdürü, kendisini çağırmış ve Bediüzzaman’ı evinde misafir etmesini istemiştir. Üstat on gün onun evinde misafir olmuş, daha sonra üstat, çınarın yanındaki ikametgâhına taşınmıştır. Muhacir Hafız’ın evinden üstada devamlı yemek gider. Üstat belli bir ücret mukabilinde bu yemekleri kabul eder. Üstada ve dinimize hizmetle evinin bereketlendiğini anlatan Muhacir Hafız Ahmet, şöyle derdi:
“Otuz kuruşluk kazancım olurdu, üç yüz liralık harcama yapardım, nasıl yetiştiğini anlamazdım. Her zaman misafirimiz olurdu.”

Üstat Bediüzzaman, bu fedakâr insanlara iltifat etmiş, “Mustafa Çavuş, Abdullah Çavuş, Muhacir Hafız Ahmet ve Sıddık Süleyman’ı Cenab-ı Hak bana ihsan etti, onlar sayesinde vatanımı unutturdu.’demiştir. “

BARLA ZİYARETÇİ AKININA UĞRUYOR

Panelde konuşan Prof. Ümit Doğan Arınç, Barla’nın Risale-i Nurları okuyanların akınına uğradığını, yıllık 200-300 bin civarında insanı Risale-i Nurların yazıldığı ve Üstat Bediüzzaman’ın ikamet ettiği ve gezdiği mekânlarını ziyaret ettiğini belirtti. 4 senedir Barla’ya geldiğini ve düzenlenen bu dördünücü panele de katıldığını söyleyen Arınç, Hz. Bediüzzaman’ın talebelerine ileride Barla’nın gelişeceğini müjde verdiğini dile getirdi.

Prof. Mahmut Bülbül ise Barla tarihini ve şehrin tarih içindeki gelişimini anlattı.
Süleymaniye Camii baş müezzini Mehmet Koçyiğit ise Kur’an okuyarak programı başlattı ve arkasından bestelenmiş olan Mehmet Akif’in aşağıdaki şiirini sundu:
“Allah’a dayan Kur’an’a sarıl, hikmete ram ol,
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.
Allah’a dayan gayene tevfikini versin,
Kur’an’a sarılmazsan eğer ye’se düşersin.”


Bediüzzaman’ı anma paneline yaklaşık 150 civarında dinleyici katıldı.

NUR TALEBELERİ ASAYİŞİN TEMİNİNE ÇALIŞIR

16 Temmuz günü yapılan programda Barla’nın kültür hayatı ile ilgili konuşmalar damgasını vurdu. Sağlığında Üstat Bediüzzaman’a hizmet eden ve Nur Risalelerini Latin harfleri ile neşreden Said Özdemir, üstatla nasıl tanıştığını, üstadın kendisini nasıl bağrına bastığını ve risalelerin nasıl basıldığını anlattı.

Üstadın zamanın mehdisi olduğunu belirten Said Özdemir, üstadın hayatını polis takibinde geçirdiğini, kendisini hapse atan ve eziyet edenlere beddua bile etmediğini, emniyet mensuplarına kendisinin ve Nur Talebelerinin asayişin teminine çalıştıklarını anlattığını söyledi. Üstadın Konya’ya giderek Hz. Mevlânâ türbesini ziyaret ettiğini, bu sırada kendisini görmek, elini öpmek ve duasını almak isteyen halkı polislerin joplayarak dağıttığını öğrenince çok üzüldüğünü ve ağladığını anlatan Said Özdemir, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Türbe çıkışında üstat bir polis amirini çağırdı ve ona şöyle dedi: Asayiş ve emniyetin teminine birlikte çalışıyoruz. Polis, bir vukuat meydana geldikten sonra olaya müdahale eder. Nur Risaleleri, kalplere imanı yerleştirir ve fertlerin asayişsizlik yapmasına mani olur. Emniyet ve asayişin sağlanmasında polislerden fazla hizmet ediyoruz. Biz asayişin manevî bekçileriyiz, siz maddî yönden emniyeti sağlıyorsunuz. Aynı hizmeti görüyoruz.Bize yardımcı olmalısınız zira vazife itibariyle biz sizin yardımcınızız.”

İkinci günkü program, Üstat Bediüzzaman, Barla’nın manevî varlığı, gelişimi ve güzelliklerini konu alan konuşmalarla geçti. Barla Kalkınma ve Geliştirme Derneği Başkanı Miraç Hatiboğlu, derneğin onursal başkanı Mehmet Kervancı ve Dost Tv programcısı Seyfettin Bulut’un konuşmalarından sonra başarılı Barla İlköğretim Okulu öğrencilerine ödüller verildi.

Barla ziyaretçileri, Üstat Bediüzzaman’ın Yokuş Başı’daki evini, Risale-i Nurların yazıldığı Cennet Bahçesi, Karakavak ve Çam Dağı’nı gezdiler, gezdikleri yerlerde Nur Risalerini okudular, gönüllerini Nurların manevî gıdaları ile besleyerek memleketlerine döndüler.  

17 Temmuz günü ise Barla Kalkındırma ve Güzelleştirme Derneği, misafirlere yemek ikramında bulundu. Yemeğe başta Isparta valisi Memduh Oğuz, vali yardımcısı Dr. Kadri Canan olmak üzere şehrin ileri gelenleri ve yüzlerce davetli katıldı. Barla dostları arasındaki dostluklar pekiştirildi ve yeni dostluklar kuruldu.

Moral Haber

 

 

'Bu haberle ilgili düşüncelerinizi bizimle paylaşın'

Bediüzzaman Haberleri