Barla Lahikası Müzakerelerinin Yirmincisinden Notlar

Afife ARTIK

22 Ağustos 2015 Cumartesi günü Risale Akademi’de tertiplenen Barla Lahikası Müzakerelerinde sunumu yapılan mektublarda dikkat çeken bazı noktalar bunlardır:

  • Yusuf Toprak, Üstada yazdığı mektubda içinde bulunduğu durumu resmediyor ve manevi tabiblerden aldığı ilaçlar yaralarını tedaviye kâfi gelmediğinden قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ  اللّٰهِۜ[i]ayetinin manasına tevessül ederek kendisine hak yolda yardımcı olacak bir rehber aramaya devam etiğini bu sırada ise Kastamonu’ya sebebsiz olarak sürgüne gönderildiğini anlatıyor. Bu sürgünün kendisinde husule getirdiği ye’s ve teessüf içinde iken Hayy ve Hakîm isimlerinin cilvesinin yaralarını tedavi edecek doktoru göstermesi ile bu nefiy ile kendisinin bu ayetlerin sırrına mazhar kılındığını hayret ve minnetle müşahede ediyor:

وَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـٔاً وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تُحِبُّوا شَيْـٔاً وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ[ii]۟

فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـٔاً وَيَجْعَلَ اللّٰهُ ف۪يهِ خَيْراً كَث۪يرا[iii]ً

Bu nefiy vesilesi ile kavuştuğu Üstadına: “Ey yaramın doktoru! Ve ey dalalet uçurumunda yuvarlanan ruhumun halaskarı! Ve ey İlahî ve kutsî yolların rehberi” ifadeleri ile hitap eder. Kalb, ruh, akıl ve vicdanında Nur deryasına dalmakla husûle gelen ani değişim ve intibahın inayet-i Rabbani, Mu’cizât-ı Kur’anî, himemât-ı Sübhanî, kerâmât-ı ruhanî eseri olduğundan bahisle, bir intibah halkası kendisine takılarak bu hâli üzerinde tefekkür eder. Bu hâl kendisine Hazreti İsa Aleyhisselam’ın Havarilere ve Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselam’ın Ensara olan teklifi ve onların da icabetini hatırlatır.

Bulunulan zaman diliminden bahisle; fetret devrini hatırlatan bu zamanda, irsiyet-i Nübüvvet makamında, ilay-ı kelimetullah uğrunda, şiddetli dalalet seline kapalı olan Hak yoluna çığır açan bu fedakar adama iltihak ve yardım etmenin ve bu fırsatı bir ganimet bilerek zulümattan nura mazhar olmanın gereğini hissetiğini, buna intikal etiğini anlatır. Üstadının kendisini dinleme lütfunda bulunması ile ümitlere, ihtiyarız bir muhabbete sevk olunup büyük bir sürura gark olduğunu ve bunları hissettiğini ifade eder:

  • Yüksek ruhunuzdan yağan samimi şafkat
  • Hakiki re’fet
  • Halîmane iltifat
  • Kerîmane hüsn- ü kabul…

Yusuf Toprak yine mektubuna devam ile Üstadın selim fikrinden, ciddi tavrından, Kur’ana ittiba ve temessük yolundaki doğru irşadından, hakiki sözlerinden, samimi telkinlerinden, umumi hayırhâh hissiyatından kalb ve ruhuna bir şifa kılıncı uzandığını ve ümit neşteri ile gönlü şâd ve mutmain olduğunu gayet edebî ifadelerle anlatır. Kendisini Kur’an dellalı ve Risale-i Nur müellifinin şakirtliğine tahsis ve kabul ettirerek azîm lütuflarına mazhar kılan Rabb-i Rahîmine, dünyada kaldığı ve imkan bulduğu müddetçe kalemini ve hayatını bu uğurda istimal etmeye söz ve karar verdirildiğini ifade etmekle bu uğurdaki gayret ve azmini de Üstada olan mektubunda beyan etmiştir.

  • Yusuf Toprak mektubunda Üstadına bu ifadeler ile dua ediyor:
  • Hizmetiniz umumi ve müessir
  • Âmâliniz muvaffak
  • Himmetiniz âli ve daim
  • Emeğimiz makbul
  • Sa’yiniz meşkur
  • Hayatınız mes’ud
  • Ömrünüz efzun
  • Sıhhatiniz mahfuz olsun.
  • İhsan Sırrı, Üstadına olan mektubunda kendini böyle ifade ediyor: “Üstad-ı kaderin, ezelde levh-i kazâya çizdiği yazılar hükmüyle mahkûm olmuş bir âvâreyim. ” Kendisine babası eli ile ulaşan ve ‘Şefkatnâme’ olarak nitelediği mektubla üstaddan aldığı selamın kendisine onun manevi muhabbetini müjdelediğini ve bununla viran gönlü şâd ve bünyâd edildiğini yani; neş’elendirildiğini ve kuvvetlendirildiğini bildirmiştir.
  • Üstadın talebelere olan mektublarında umumiyetle tebrik, taktir, tavzif, dua ve selam vardır.
  • Mehmed Feyzi Efendi Üstada olan şiirinde “Bilirim değilsin nebilerden bir nebi, fakat bu elindeki mu’taber nur da nedir?”[iv] manasındaki ifadesi ile bu nurun ancak nebiler elinde olan nurlar nev’inden bir nur olduğunu beyan etmiştir.
  • Said Nursî, Re’fet Bey’e hitaben: “Maşallah şimdi siz ümid ettiğim tarzda risaleleri takib ediyorsunuz ve yazıyorsunuz. Senin gibilerin az sa’yi dahi çok hükmündedir. Çünki, çoklar size itimad edip, sizi taklid ederler. ” Demekle hem onu tebrik ve taktir etmiş hem de ne tarz ile hizmet edilmesi gereğine dair kendisinin bir emsal teşkil ettiğini vurgulamıştır. Demek, Risalelere, bir hüsn-ü misal olacak tarz ile ve muhterem müellifinin ümid ettiği şekilde çalışılması halinde az çalışmak da çok hükmündedir. Bilhassa başkalarını da şevke getirerek taklit etmeye hırz-ı cân ettirecek çalışmalara ihtiyaç vardır. Ümid edilen tarzın şifreleri ise hem lahika mektublarında hem Risalelerin muhtelif yerlerinde beyan edilmiş ve çoğu “Hizmet Rehberi”nde cem edilmiştir.
  • Said Nursî yine Re’fet Bey’e hitab ettiği mektubunda, yazılan eserlerin yüksekliğinin kutsî kaynak olan Kur’andan sonra, Re’fet Bey ve emsali olan muhatabların ciddi iştiyakları ve tam anlamaları olduğunu bildirmiştir. Adeta onlara “bu eserler çok yüksek çünki; me’hazi Kur’andır ve muhatapları da sizlersiniz” demektedir. Bu nedenle onlar Üstadı bulduklarına bir şükrediyor iseler kendisinin onları bulduğuna bin şükrettiğini bildirmiştir.
  • Vakit gayet az ve tahribat da gayet derin ve dehşetli olduğundan bu zaman en efdal ve en iyi işle meşgul olmayı gerekli kılıyor.
  • Hizmette birbirine eklemlenen şahıslar bir üzüm salkımını andırıyorlar, adeta her fıtrat etrafında ona tevafuk eden fıtratlar toplanmakla tam bir teşrik-i mesai ve iştirak-i a’mal ile iş görüyorlar. Nur ve Gül fabrikalarının teşekkülü gibi nurun hizmetinde aynı kanun câridir.
  • Onuncu Lem’a olan Şefkat Tokatları isbat ediyor ki; bu hizmetimizde başıboş değiliz. Mühim bir nazar altındayız ve dikkatli bir inayet nazarındayız ve kuvvetli bir hıfz ve himayet tahtındayız.
 

[i] Zümer Suresi 53.Ayetten: “de ki: Ey kendi aleyhine haddi aşan (nefislerini israf eden) kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz.”

[ii] Bakara Suresi 216. Ayetten: “Olur ki, bir şey hoşunuza gitmezken, sizin için o hayırlı olur ve bir şeyi de sevdiğiniz halde o, hakkınızda şer olur. Allah bilir, siz bilemezsiniz.”

[iii] Nisa Suresi 19. Ayetten: “ve bazen hoşunuza gitmeyen bir şey olur ki; Allah onda pek çok hayırlar takdir etmiştir.”

[iv] İfadenin orijinali budur: “Bilirim değilsin enbiyadan bir nebi, Lâkin elinde nedir bu nûr-u muteber” bu mısraya düşülen hâşiyede ise Mevlana Cami’nin Mevlana Celaleddin-i Rûmî hakkındaki bu sözü zikredilmiştir: (mealen): “O yüce zâtı tavsif etme hususunda ben ne diyeyim? Peygamber değildir fakat kitabı vardır.”   

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.