Arkadaşım Sungur Ağabey-2

Said ÖZADALI

Türkiye'ye gelmek için Cidde havaalanındaki tatlı koşuşturmalardan sonra nihayet işlemleri bitirdik. Sungur abiyle sevgili İbrahim Nur'un uçağa biniş kartlarını Muhammed Nur'a teslim ettim. Sungur abiyle yardımcısı İbrahım Nur VIP'ten ben ise normal terminalden uçağa bindik.

Bütün yolcular uçağa alındıktan sonra Songur abiyi uçağa getirdiler. Kendilerini uçağın kapısında karşıladım. Yorgun ve bitkin hali vardi. Karşısında beni görunce selam verdi. "Ağabey hoş geldiniz" dedim.

Tekerlekli sandalyedeydi, İbrahim kardeşle yardım etmek istedik itiraz etti "ben yürürüm" dedi. Ve kalktı koltuğa oturdu, birden canlanmıştı. Haza min fadli rabbi.

Uçak pistte hızlanınca haliyle gürültülü ilerlemeye başladı. Biraz da takur-tukur sesler çıkarıyordu. Sungur ağabey, "Said efendi ne oluyor? Niye bu uçak sarsılıyor?" diye sordu. "Ağabey asfalt biraz bozuk herhalde ondan oluyor" dedim.

Uçak havalandı, tırmanıyoruz, uçaktaki sarsıntı yerini titremeye bıraktı. Yine sordu, "ne oluyor?" "Ağabey, uçak cezbeye gelbi, Ayet-el Kübra'yı okuya okuya yol alıyor onun için" deyince "tamam" dedi.

Baktım yorgunluktan eser kalmadı, yeniden canlandı gibi. Uçak da varması gereken yüksekliğe ulaştı ve rahatladı. Bembeyaz bulutların üstünden süzülürken ufak ufak sohbete de başladık. Bu arada kabin görevlilerine de buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Çok nezaketli ve çok da hürmetkar davrandılar. Allah onlardan da razı olsun.

Üstadın uçağa binip binmediğinden bahis açtım. Daha sonra muhabbet meselesi ile devam ettik.

"Ağabey, Üstad hazretleri muhabbet meselesinde, 'muhabbet şu kainatın bir sebebi vücududur, rabıtasıdır, nurudur, hayatıdır ve Cenab-ı Hak bütün kainatı istila edecek bir muhabbeti insanın kalb çekirdeğine yerleştirmiştir' diyor. Bu ne demektir, bu nasıl bir güzelliktir. Bu kainatın ham maddesi muhabbet midir acaba yoksa mayası muhabbetdir de muhabbetin tahakkuku için, bütün etraf-ı erbaasıyla gerçekleşmesi için mi bu kainat yaratılmıştır?" diye sorunca Sungur ağabeyin yüzü açıldı, muhabbetle gülümsedi. "Bu soruyu soran sorulandan daha iyi bilir" diye iltifat ettikten sonra, "bak Said Efendi. Üstadın hayatı bu muhabbetin ta kendisidir ve bu muhabbetin yaşanmış halidir. Üstad hazretleri bize İşaratül İ'cazın ve Mesnevi-i Nuriyenin tamamını ders verdi. Ben biraz da şöyle anlıyorum, muhabbet güneş gibidir. Güneş nasılki doğduğunda her şeyi ihata ve istila eder, muhabbet güneşten daha parlak ve daha kapsamlıdır. Yeterki insan bunun farkına varsın ve muhabbet nazarıyla kainata ve içindekilere bakabilsin" dedi.

Bu arada kabin görevlileri sağ olsunlar mükellef bir kahvaltı getirdiler. Sungur abi çok az birşeyler yedi. Şahsımla, ismimle ilgili bazı hususi sorular sordu. Bizimle aynı koltuk sırasında oturan uzun boylu Afrika yakışıklısı bir beyefendiyi sordu. "Bu nerenin devlet başkanıdır. Ben bunu taniyorum. Bir yerlerde görmüşüm" dedi.

Sungur abinin dediklerini Afrikalı kardeşime tercüme ettim, güldü. "İnşallah" dedi ve "ama ben şu anda Ekmeleddin İhsanoğlunun cemaatindenim, yani vazife itibariyle onun yardıcısıyım" dedi. Bunun üzerine Sungur ağabey, "peki ben seni nerden tanıyorum" diye sordu. "VIP'te beraberdik" dedi. Meğer Afrikalı kardeşimizin de dikkatini çekmiş. Sungur abiye hürmet etti, dua istedi.

Sungur abi bayramın ikinci günü aniden rahatsızlanınca Medine ziyaretini yapamadan Türkiye'ye gelmek zorunda kalmıştı. "Medine'ye gidemedim Resulullahı (asm) ziyaret edemedim" diye çok üzülüyordu. İlk bunu sayıkladığında Medine-i Münevvere'nin tam üstündeydik. "Medine'ye geldik mi" dedi. "Evet abi, şu anda tam Medine'nin üstündeyiz" dedim. "Fesubhanallah" dedi, salavat getirdi, bol bol dua etti.

"Maşallah Said efendi, sen bu yolları iyi biliyorsun" dedi. Tabi bozuntuya vermedim. Hemen önümüzdeki ekranda yolculuğumuzla ilgili harita ve bilgiler sürekli yenileniyordu. Ona bakarak Sungur abiye bilgi veriyordum. "Benim gözlerim iyice zayıfladı yüzde 50-60 göremiyorum" dedi. "Ağabey demek siz yüzde 40-50 görüyorsunuz. Bu çok iyi bir orandır" dedim. "Bu tarafına bakıp halimize şükredelim öyle değil mi" dedi. "Evet" dedim.

Sungur abinin Medine ziyareti ile ilgili çok üzüldüğünü görünce, "ağabey hele sen bir iyileş Medine ziyareti kolay, günü birlik gider geliriz" dedim. "Mümkün mü" dedi. "Evet mümkün" dedim. "Söz mü?" "Söz abi."

Bursa'nın genç iş adamlarımızdan Veysel Bakgör kardeşimiz duruma mudahale etti. "Ağabey ben de Medine'ye gidemedim, müsaade ederseniz Said kardeşin rehberliğinde ben sizi Medine'ye götüreyim. Hem ben de gitmiş olurum" dedi.

Sungur abi "benim param var" dedi. Veysel kardeş, "olsun ağabey beraber gider geliriz" dedi. Ben müdahele ettim, "Veysel kardeş Sungur abinin yardımcıları da var ve bunların sayısı da en az 5-6 kişidir." "Olsun, ne zaman isterseniz benim ev sahipliğimde gider geliriz. Bu hizmeti bana çok görmeyin" dedi. Biz de kabul ettik.

İnşallah Umre mevsimi açılır açılmaz böyle bir organizasyon yapacağız. O zamana kadar Mekke dershanesinin inşaatı da bitmiş olur. Dershanenin açılşını da yaparız. Bir gün Mekke, bir gün Medine ziyareti yapar döneriz. Sungur abiyle yolculuğumuza inşallah devam edeceğiz.

Hepimizden hepinize selamlar dualar.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.