"Anoreksiya nevroza" ve çaresi

Latif ERDOĞAN

Anoreksiya nevroza: Bireyin beden imgesinin bozulması, kendisini kilolu algılaması, beslenmeyi reddetmesi ve aşırı kilo kaybına uğraması. Sonuç, tezahürleri farklı nevrotik haller.

Biz, meselenin manevi cephesiyle ilgiliyiz. Vahiy öğretilerine bigâne bırakılmış bir neslin içine düştüğü bunalımlı halden bahsediyoruz. Ruh, kalp ve diğer yüce duyguların, kendileri için, hava, su, ışık kadar elzem zaruri ihtiyaçlarından mahrumiyetlerinin bilançosu elbette ağır olacaktı ve öyle de oldu. Büyük çoğunluğun psikanaliz verilerinin çizdiği portre, insandan başka varlıklara dönüşüldüğünün sinyallerini veriyor. Durum vahim ve kronik. Acil şifa onları öldürmekle eş anlamlı.
Tedaviyi zamana yaymak ön şart. Sabırla, tevekkülle fakat kesintisiz müdahalelerle çalışmaların sürdürülmesi gerekiyor.

Çekicini, önce kendi mahiyeti örsüne vura vura özünü en mükemmel kıvamda şekillendirebilmiş ruh mimarlarına ihtiyaç var. Onların mahir elleridir ki, tamamen bozulmaya yüz tutmuş insanlığın irfan yanında yeni inşalar başlatacak ve insanlık kendi adına korkulan büyük çözülüşten ancak bu sayede kurtulmuş olacaktır.

Umursamaz tavır ve davranışlar kıyametimizin habercisi uğursuz ulaklardır. Onların manyetik alanından kurtulmak, hicret manasını da taşıyan bir cihat şuuruyla mümkündür. Böylesi cihat, aynı zamanda kolektif bir tövbe, umumi bir istiğfar anlamına da gelecektir.

İmanları tahkim etmek zorundayız. Taklidi imanın delik deşik duvarlarıyla küfür, dalalet ve sapıklığın bunca tahrip edici saldırısına mukavemet imkânı yoktur. Yakinin bütün mertebelerinden nasipli bir imandır ki, böylesi menfi taarruzlara dayanabilir. İmanı marifete, marifeti muhabbete yükselten temrinlerdir ki, son anın amansız ve imansız sadmelerine karşı kişiyi nefsinin ve şeytanının saldırılarından kurtarır, kazanma ya da kaybetmenin infazını ele veren son hali, kazanmışlık finaline ilmikleyerek ruhun ebedi mutluluğunu temin edebilir.

İbadete teşvikle mükellefiz. İnsan olarak yaratılmamızın en birinci gaye ve hikmetinin Rabbimize kulluk olduğu gerçeğini unutturacak her türlü oyalayıcı oyun ve oyuncaktan uzak durarak, her anımızı ruhumuzun, kalbimizin ve yüce duygularımızın arınmasına, yücelmesine sarf ile ömür sermayemizi rantabl değerlendirmek ve kendimizdeki bu kazanımı, en yakınlarımızdan başlayarak bütün çevremizle paylaşmak en öncelikli işimiz olmalıdır.

Madem, sonsuz rahmetiyle Rabbimiz, yeryüzünü bizim için mescit kılma lütfünde bulunmuştur; biz de yeryüzünü mescit haline getirerek O'nun bu lütfüne, keremine şükürle mukabele etmeliyiz. Yani, yeryüzünde O'na kulluk yapılmayan hiçbir yer, yöre, köşe, bucak bırakmamalıyız. En azından bu gayeyi, niyetimizin sabit kıblesi haline getirmeliyiz.

Güzel ahlakı yaşamak ve yaşatmak zorundayız. Erdemli bir toplumun ancak erdemli fertlerden oluşacağını ve ahlakın, toplumu bir arada tutan en sağlıklı, en gerçekçi harç olduğunu ve olacağını asla göz ardı etmemeliyiz.

Ve bu arada, eğitimde, terbiyede, bilginin aydınlatıcı özelliğinden istifade yanında, mutlaka irfanın olgunlaştırıcı, mükemmele taşıyıcı keyfiyetinden de yararlanmaya çalışmalıyız. Yani, insan odaklı ödünsüz çalışmaların merkezi konumundaki Nur'un ve insan-ı kâmil yetiştirmenin geleneksel ocağı tasavvufun irfan mekteplerinde varlığı bilinen tecrübelerin, azami ölçüde hayatımıza nüfuz etmesine çalışmalı, mahiyetimizi beslemesine özen göstermeliyiz.

Not: Elazığ'daki deprem milletçe hepimizi hüzne boğdu. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm milletimize sabr-ı cemil dilerim.

Bugün

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.