Hüda Par İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından Van’da düzenlenen “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı"nda "Cumhuriyet’in Kuruluş Sürecinde Kürtler ve Dil Politikaları" başlığıyla bir konuşma yapan Tan, Said Nursi'nin İngilizlere meydan okuyarak "Kürdistan dağlarında görüşelim" dediğini söyledi.
İlkha'nın aktardığı habere göre Tan, Birinci Büyük Millet Meclisi'nde Dersim Mebusu Diyap Ağa'dan Hasan Hayri Bey'e kadar birçok şahsiyetin Kürt kıyafetleriyle meclise girip çıktığını ancak sonradan idam edildiğini belirtti.
Tan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yunan, Polatlı'ya kadar gelmiş, 'başkenti Kayseri'ye Konya'ya götürelim, geri çekilelim' tartışmaları olurken Dersim mebusu Türkçe bilmeyen ve ilk kez meclis kürsüsüne çıkan Diyap Ağa 'biz buraya ölmeye geldik, kaçmaya gelmedik' diyor. Bunun yüzlerce örnekleri var. Yine Said-i Nursi 'biz İngilizlerden, Fransızlardan bir hak talep etmiyoruz. Bir hakkımız olacaksa bunu Osmanlı Devleti bize verecek' diyor. Yine İngiltere'ye meydan okuyarak 'Kürdistan deniz kenarında olsaydı savaş gemilerinizle gelip bombalayabilirdiniz ama gelin Kürdistan dağlarında görüşelim' diyor" dedi.
O dönemdeki Kürtlerin kahir ekseriyetinin Osmanlı Birliği içerisinde bir muhtariyet, özerklik, birlikte yaşama felsefesini savunduklarını belirten Tan, bunu savunanlardan Cibranlı Halid Bey'den Seyyid Abdülkadir'e, oğlu Seyyid Muhammed'e kadar tamamının idam edildiğini ifade etti.
SAİD NURSİ'NİN İŞGALCİ İNGİLİZLERİ PERİŞAN EDEN ESERİ
Altan Tan'ın kastettiği meydan okuma, Hutuvat-ı Sitte adlı eser olmalı.
İstanbul'un işgalden kurtulmasında büyük emeği olan olan isimlerden biri de Bediüzzaman Said Nursi'dir. Resmi tarih, Bediüzzaman'ın işgale karşı geliştirdiği direnci maalesef yazmaz. Ama bu onun kahramanlığını azaltmaz.
Osmanlı devleti, 1. Dünya Savaşı'nda müttefikleri yenilgiyi kabul edip savaştan çekilince yenilmiş sayıldı. İtilaf Devletleri donanmaları 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'na dayanarak 13 Kasım 1918'de Haydarpaşa önlerine demirleyip İstanbul'a girdiler. Fiilen gerçekleşmiş olan işgal, 16 Mart 1920 günü resmi işgale dönüştü.
ESARETTEN DÖNEN BEDİÜZZAMAN İŞGALCİLERLE MÜCADELEYE BAŞLADI
İşgalin yaşandığı sıralarda Rusya’daki esaretten firar edip İstanbul’a gelen Said Nursi 1918 yılında, kendini bambaşka bir mücadele ve gayretin içinde buldu. İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edilmesine şiddetle karşı çıktı ve yazdığı Hutuvat-ı Sitte eserini bastırarak bedava dağıttı. Halkın arasında kuvvetli bir ümidin ve direniş ruhunun uyanmasına vesile oldu.