Sathi Okuma!

Ahmet AKCAN

Kur’ani hakikatlere zarf olmuş nurlu eserleri okumada lafızdan manaya, manadan maksada ve kudsiyete intikal lazımdır. Okuma silsilesi bu şekilde tekmil edilemezse, elfazın nazmından alınan lezzet ve feyiz zaman içinde azalmakta, okuma fiilini devam ettirmek, marifet-i ilahiyede derinleşmek müşkilatlıdır.

Evet okuma fiilinde manaya ve makasıd-ı kudsiyeye teveccüh nakıs olunca, nazar-ı sathi mana mertebelerine intikali zayıflatmakta, dolayısıyla elfazın önemi artmakta, feyiz ve lezzet lafızdan alınmaya çalışılmaktadır. Bu ise, telezzüz ve tefeyyüz için terennümlü (âşıkane) okuma tarzlarını doğurmaktadır.

Âşıkane okumalar hakikat eserlerini tefekkürün konusu olmaktan çıkarmakta, zikrin ve şükrün konuğu yapmakta, marifetullaha medar iklim adeta sonlanmakta, hakikat mesleği yerini sofi meşrep bir tarza bırakmaktadır.

Lisanda takdiri doğuran, ancak akılda tefekküre konu olmayan âşıkane sathi okumalar maani-i külliyenin, makasıd-ı kudsiyenin perdelenmesine sebep olmaktadır. “Şu belagate bak, üstadımızdan razı olsun Hak” gibi takdir ve teşekkür nidaları tefekkürün yerini alınca, tahkik ihtiyacı kalkmakta, taklitçilik başlamaktadır.

İlmiyatın ve tefekküratın konusu olması umulan hakikat eserleri, evrad ve ezkar makamında tilavetiyle teberrük olunan yahut hissiyatı coşturan, okunmasında sevap umulan bir makamda elde tutulmaktadır.

Mananın fahirli bir libası olması itibarıyla lafzın elbette bir ehemmiyeti bulunmaktadır. Ancak elfaz açılmadıkça mana, mana anlaşılmadıkça kelamın sarfına konu olan kudsi maksada ulaşmak adeta imkânsızlaşmaktadır.

Demek lafız kabının, belagat kapağı altında saklı duran taam-ı aklî ve kut-u kalbî olan tabakat-ı mana tefekkür ile açılamaz, tefakkuh ile açıklanamaz ise kelamdan alınan hisse zamanla azalmakta, icaz kabını ve belagat kapağını yalamakla usanan insan manadan mahrumiyet sebebiyle gaflet batağından, atalet yatağından çıkması zorlaşmaktadır.

Tarikat berzahına girmeden zahirden hakikate intikali doğuran ezeli taltifat, velayet-i kübraya medar kudsi füyuzat, şahsi kemalata dair uhrevi hasılat, bir nev’i iltifat-ı ilahiye olan manevi varidat, nurlu eserleri tefekküri okumalar neticesinde kalbe akıtılmaktadır.

Risale-i Nur’da geçen, “Tevfik-i İlahî refiki olan adam, tarîkat berzahına girmeden zahirden hakikate geçebilir. Evet, Kur'an’dan hakikat-ı tarîkatı -tarîkatsız- feyiz suretiyle gördüm ve bir parça aldım.[1] cümlesi Risale-i Nura talebe olanlara derin manalar anlatmaktadır.

Evet, nurlu eserlerin sülük ve evrad yerinde, ilmi hüccetler içinde, mantıki bürhanlar ile hakikat’ül hakaike kısa ve emniyetli bir yol açtığı, ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelam içinde, velayet-i kübra nurlarını tahsile medar kudsi neticelere ulaştırma istidadına sahip olduğu anlaşılmaktadır.[2]

Kur’an’ı ve nurlu hakikatlerini ‘hatmetme’ sevkiyle âşıkâne sathi okumak, sadece nazmındaki fesahat ve cezalet ile kalben alakalanmak, harika tespitleri “vecizeler” olarak ezberine almak, mana ve maksad ile alaka kuramamak, kâinata ve hadisata külli bir nazar ile bakamamak havf ve haşyet, tevazu ve mahviyet yerine, enaniyete medar hislerin tevlidine sebep olmaktadır.

Hakikat eserlerinin intişarına maddi ve manevi destek vermeyen, “alevleri göklere yükselen” dehşetli bir yangını söndürme gayreti görünmeyen, ömür sermayesini lezaiz-i dünyeviyenin tahsili adına geçiren pek çok sıkıntılı vaziyetler, manaya intikalden uzak sathi okumaların neticeleri olarak sıralanmaktadır.

Hasıl-ı kelam; sayfa sayısına ve elfaza odaklanmayı doğuran sathi okumalar, insanı kışırda bırakmakta, lübbe ulaşmayı zorlaştırmakta, tefekküre medar zengin mana mertebelerine çıkmanın yollarını tıkamaktadır. İhatalı külli bir nazarın varlığını iktiza eden imani mes’elelerde taklitte kalmak, tahkike ulaşamamak, yakin nurundan nasibini artıramamak içtimai hayatın kesafetli havası içinde kalbin ifsadını doğurmaktadır.

Mana mertebelerinde derinliği intaç eden, idraki melekeleri inkişaf ettiren okuma modelleri bulmak ve uygulamak zorundayız. Mana mertebelerini zenginleştiren, tefekkür ufkunu genişlendiren okuma usullerine ziyadesiyle muhtacız...

[1] M. Nuriye, 212

[2] E. Lahikası-I, 91

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.