Ahirzaman

Kadir AYTAR

Ahirzaman; son zaman, özellikle dünyanın son zamanı anlamına kullanılan bir terimdir. Ahirzamanın Peygamberimiz ile başlayıp kıyamete kadar devam eden bir süreyi kapsadığı hadis-i şeriflerden anlaşılmaktadır. Ahirzamanda dini hayatın ve ahlakın zayıflaması ile buna bağlı olarak işlenen büyük günahlar ve zamana ait bazı özellikler, kıyamet alametlerinden sayılmaktadır.

Çok inkılaplar ve kaynaşmalar ile beşer kavimleri bir tek dersi alacak, bir tek muallimi dinleyecek, bir tek şeriatle amel edecek vaziyete geldiklerinden, ayrı ayrı şeriate ve ayrı ayrı muallime ihtiyaç kalmadığından ahirzaman peygamberi, yani hatemü’l-enbiya/peygamberlerin sonuncusu gönderilmiş ve peygamberlik silsilesinin sonu mühürlenmiştir. Hâtem; “son” anlamına geldiği gibi “mühür” anlamına da gelmektedir. 

Ayet ve hadisler ahir zamanın iki safhalı olduğunu göstermektedir. Birincisi, dünyanın maddi ve manevi sorunlarla dolu safhası; diğeri de "Altınçağ" olarak adlandırılan, Kur’an ahlakının ve her alanda üstün bir refahın yaşanacağı safhadır.  “Altınçağ”dan sonra dünya çapında yaşanacak olan çok hızlı bir sosyal çöküş sonucunda kıyametin kopması beklenmektedir. 

Âhirzamanda rol alan önemli şahısları; Deccal, Süfyan, kadınlar taifesi ve bunlara karşı da Mehdi ile Hazret-i Îsâ’dır.
Hadis-i şeriflerdeki rivayetlere göre;
1.Süfyanın; israf edip elinde mal tutmayan ve ömrünü sefahatte geçiren biri olduğu, aynı zamanda israfı teşvik edip, şiddetli bir hırs ve tamaı uyandırıp insanların zayıf damarlarını elinde tutarak kendine bağlayacağı,

2.Ahirzamanın müstebit hâkimlerinden özellikle Deccalın kendisine itaat edenleri ödüllendirdiği yalancı cenneti, itaat etmeyenleri de cezalandırdığı yalancı cehenneminin bulunduğu,

3.Ahirzamanda Allah Allah diyecek kimsenin kalmayacağı, yani tekkelerin, zikirhânelerin ve medreselerin kapatılacağı, ezan ve kamet gibi şeâirde ismullah yerine başka isimlerin konulacağı,

4.Ahirzamanda Deccal gibi bir kısım şahısların ulûhiyet dâva edecekleri ve kendilerine secde ettirecekleri,

5.Ahirzaman fitnesinin çok dehşetli olacağı ve kimsenin nefsine hâkim olamayacağı, o fitnelerin, nefisleri kendilerine çekip, meftun edeceği, insanların isteyerek belki zevkle o günahları işleyecekleri, kadınların kendi güzelliklerini göstermeye fıtraten çok meyyal olmalarından, seve seve o fitneye atılıp, baştan çıkacağı, fıtraten cemalperest erkekler dahi, nefislerine mağlûp olup o ateşe sarhoşâne bir sürurla düşüp yanacakları,

6.Süfyanın büyük bir âlim olacağı, ilimle dalâlete düşeceği, çok âlimlerin de ona tâbi olacakları,

7.Ahirzamanın şahıslarının çoğu icraatları kolay olan tahribat ve cezp edici olduğundan, fevkalâde bir iktidarları varmış gibi görüneceği,

8.Âhirzaman fitnesi zamanında, harplerde erkeklerin çoğunun telef olmasından, hem bir hikmete binaen kızların çok doğmalarından bir erkeğin kırk kadına nezaret edeceği,

9.Büyük Deccalın, hem İslâm Deccalının üç baskı devresi mânâsında üç gününün olacağı; bir gününde, yani bir hükûmet devresinde üç yüz senede yapılmayacak kadar büyük bir icraat yapacağı, ikinci gününde, yani ikinci devresinde, otuz senede yapılmayan işleri bir senede yaptıracağı, üçüncü gününde/devresinde, bir senede yaptığı değişikliklerin on senede yapılamayacağı, dördüncü gününde/devresinde ise âdileşip bir şey yapmaz hale geleceği, yalnızca vaziyeti muhafazaya çalışacağı,

10.İsa Aleyhisselâmın sihir, manyetizma ve ispritizma gibi derece derece harikalarıyla kendini muhafaza eden ve herkesi teshir eden o dehşetli Deccalın şahsını öldüreceği, İsevî ruhânilerinin, Deccalın teşkil ettiği dehşetli maddiyyunluk ve dinsizliğin azametli heykelini ve mânevî şahsiyetini öldürerek Allah’ı inkâr olan küfür fikrini mahvedeceği, o ruhânilerin İsevî dininin hakikatlerini İslâm hakikatleri ile mezc ederek o kuvvetle onu dağıtacağı ve mânen öldüreceği, hattâ, Hazret-i İsa Aleyhisselâmın gelip, Hazret-i Mehdîye namazda tâbi olacağı, İsa Aleyhisselâmın Büyük Deccalı öldüreceği, Deccalın mühim kuvvetinin Yahudilerin olacağı,

11.Kur'ân'ın semâvîsinde lisanında "Ye'cüc" ve "Me'cüc" namı verilen Mançur ve Moğol kabilelerinin, eski zamanda Çin-i Maçin'den bir kısım başka kabileleri yanlarına alarak kaç defa Asya ve Avrupa'yı altüst ettikleri gibi, gelecek zamanlarda da dünyayı altüst edecekleri,

12.İsa Aleyhisselâmı iman nuru ile tanıyan ve ona tâbi olan mücahit ruhânî cemaatin sayısının, Deccalın ilmî ve maddî ordularına nisbeten çok az ve küçük olacağı,

13.Deccal çıktığı gün bütün dünyanın işiteceği (radyo, telgraf, telefon) ve harikulâde bir eşeği (tren, otomobil, uçak) ile dünyayı kırk günde gezeceği,

14.Deccalın, deccallık haysiyetiyle değil, belki gayet müstebit bir kral sıfatıyla işitileceği, gezmesi de her yeri istilâ etmek için değil, belki fitneyi uyandırmak ve insanları baştan çıkarmak için olacağı, bindiği merkebinin ise, ya şimendiferdir ki bir kulağı ve bir başı cehennem gibi ateş ocağı, diğer kulağı yalancı cennet gibi güzelce tezyin ve tefriş edilmiş olduğu, düşmanlarını ateşli başına, dostlarını ziyafetli başına göndereceği,

15.Âl-i Beytten olan Büyük Mehdînin siyaset âleminde, diyanet âleminde, saltanat âleminde, cihad âleminde olmak üzere çok dâirelerde icraatlarının olacağı ve atalarının şeriatını muhafaza ve sünnetini ihya edeceği,

16.Güneşin batıdan doğacağı, tövbe kapısının kapanacağı ve yer altından dâbbetü'l-arzın  zuhur edeceği, 
rivayet edilmiştir.

Bediüzzaman; Mehdî ve Süfyan gibi âhirzamanda gelecek şahısları, çok zaman evvel, hattâ Tâbiîn zamanında beklemişler, yetişmek emelinde bulunmuşlar. Hattâ bazı ehl-i velâyet "Onlar geçmiş." demişler. İlâhî hikmet gereği bunların da, kıyamet gibi, vakitlerinin bilinmemesi gerekmektedir. Çünkü her zaman, her asır, mânevî kuvvetinin takviyesine medar olacak ve ümitsizlikten kurtaracak Mehdî mânâsına muhtaçtır. Bu mânâda her asrın bir hissesi bulunmak lâzımdır. Hem gaflet içinde fenalara uymamak ve lâkaytlıkta nefsin dizginini bırakmamak için, nifakın başına geçecek müthiş şahıslardan her asır çekinmeli ve korkmalı. Eğer belirli olsaydı, umumî faydalar zayi olurdu, yorumunu yapmaktadır. 

Mehdi, Süfyan ve Deccal çıktığı zaman çoklar tarafından bilinmez. hatta o müthiş Deccal dahi ilk başta kendisinin bile Deccal olduğunu bilmez. Belki imanın nuru dikkatiyle o âhirzaman şahısları tanınabilir. 
Bediüzzaman; “Bu zamanın hâdiselerine, âhirzaman fitnesi diyorsun.” sorusuna; “Âhirzaman fitnesinin müddeti uzundur. Biz bir faslındayız.” cevabını vermiştir. 

Âhir zaman fitnesinden korunmak için Peygamberimizin emri ile bin üç yüz sene boyunca bütün ümmetin; “Allahümme ecirnâ min fitneti âhiri’z-zaman.” , “Allahümme ecirnâ min fitneti’l-Mesihi’d-Deccali ve’s-Süfyan.” , “Allahümme ecirnâ min fitneti’n-nisa.”, “Allahümme ecirnâ min şerri’n-nisa.”, “Allahümme ecirnâ min belai’n-nisa.” diyerek sakındıkları rivayet edilmektedir. Aynı şekilde Bediüzzaman Hazretlerinin bu duaları namaz tesbihatına alması ve sürekli okunmasını tavsiye etmesi, konunun çok ehemmiyetli olduğunu göstermektedir.

Âhirzaman, yukarıdaki Arapça ifadelerden de anlaşılacağı üzere zamanın, dehşetli fitnelerin bol olan bir evresidir. Bu nedenle bizler de onlar gibi ahirzamanın, Deccalın, Süfyanın ve kadınların fitnesinden koruması için Allah’a sığınmamız gerekir. Fitne ateşlerinin, belaların ve günahların sel gibi üzerimize aktığı günümüzde korunabilmenin en iyi yolu, manevî şirketlere dahil olmaktır. Binler ve milyonlar dil ile karşı koymaktır.

Âhirzamanın dehşeti ile ilim ve fenden gelen fitnelerine karşılık, bunların tahribatlarına engel olması ve birçok kimsenin hidayete erişmesi için Mehdî gönderen ve her vesile ile de bol bol sevap ve mükafat vereceğini vaad eden Cenab-ı Hakk’ın, gayret gösterenleri ve dergahına iltica edenleri kurtuluşa erdireceği muhakkaktır.

Âhirzaman; “Altınçağ”ın sonunda insanların bozulması ile kâfirlerin başlarına kıyametin kopması ile sonbulacaktır.

1- Nursi, Bediüzzaman Said, Sözler, 27. Sözün Hatimesi
2-www.mumsema.com/altınçağ
3-Dâbbetü'l-arz: Süfyanın ve deccalların fitneleriyle bilerek, severek isyan ve tuğyana, Ye'cüc ve Me'cüc'ün anarşistliği ile fesada ve canavarlığa giden ve dinsizliğe, küfür ve küfrana düşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle arzdan çıkıp musallat olacak, altüst edecek dehşetli bir hayvan taifesidir. Belki o hayvan, dâbbetü'l-arz denilen ağaç kurtlarıdır ki; insanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek, insanın cisminde dişinden tırnağına kadar yerleşecek. Mü'minler imanın bereketiyle sefahet ve su-i istimalâttan kaçındıklarından bu dâbbetü'l-arzın şerrinden kurtulacaklardır.
4-Nursi, Bediüzzaman Said, Şualar, 5. Şua
5-Nursî, Bediüzzaman Said, Sözler, s. 309-310.
6-Nursî, Bediüzzaman Said, Yirmi Dördüncü Söz Altıncı Mertebe-İ Nuriye-İ Hasbiye- s.149)
7-Nursî, Bediüzzaman Said, Sikke-i Tasdik-i Gaybî - s. 145

kadiraytar@risalehaber.com

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.