Ahirette de Peygambere komşu oluruz inşallah

Uzun yıllardır Medine’de bulunan ilahiyatçı Hasan Özbey ve eşi anlatıyor…

Röportaj: Abdurrahman Iraz-Risale Haber

BİRİNCİ BÖLÜM İÇİN TIKLAYINIZ

II. BÖLÜM:

Ne zaman evlendiniz?

1986’da. Hanım Aksaraylı. Ben Aksaray’a hayatımda bir defa gittim o da, hanımı görmeye gittim. Tanıştık ailesiyle. Ramazanın birinde görmeye gittim. Bayramın dördüncü günü düğün yaptım. Düğünden 23 gün sonra da, bırakıp Medine’ye tekrar geldim.

Yani görücü usulüyle evlendiniz.?

Öyle.

Belki o gün görücü usulüydü ama bugün Cenab-ı Hak muhafaza etsin, daim etsin. Ben kaç defadır Hacca  gidip geliyorum, bu sene de Umreye geldim, her geldiğimde de ailece sizi görüyorum. Cenabı Hak bu sevginizi daim etsin.

Amin. Ben hanımı görmeye gittiğim zaman, hanımın annesi, babası, ailesi ve kendisiyle konuştuğum tek şey şu; “ben Aksaray’ın, sizler Adıyaman’ın örf ve adetine tamamen yabancısıyız. Ama müşterek olan bir noktamız var o da İslamiyettir. Bunu da perçinleştiren bir şey daha var o da Risale-i Nurun esasları. Benim kayınpeder emekli astsubay. Rahmetli Ali Uçar abi ile, Mahmut Allahverdi abinin has arkadaşıdır. Ben görüşmeye gittiğim zaman dedim ki “ben geldim sizi gördüm, benim adresim, ismim cismim şu, siz de gelin Adıyaman’da beni görün, sorun.” Ben Aksaray’dan çıkınca, rahmetli Mahmut abiyi aramış. Mahmut abi sizin Adıyaman’da şöyle bir delikanlı gelmiş kızıma talip olmuş ne diyorsunuz? O sene de Mahmut abi Hacca gelmişti. Rahmetli Mehmet Birinci abinin ifadesiyle ben Hacda bir metrekarelik bir yer açtım, ticari manada, Birinci abi bin metre diyordu. Mahmut abide “benim kızım yok, benim kızım olsaydı verirdim. Seninkine ben karışmam” demiş. İkinci gün kayınpeder telefon etti dedi “tamam gelin, onayını veriyorum” dedi. Yani bizim evliliğimiz perçinleştiren Mahmut ağabeydir. Allah razı olsun, Allah rahmet eylesin.

Çocuklarınızı çok güzel yetiştirmişsiniz

20. asırda, fitnenin zirvede olduğu bir devirde, eğer sizin bu söylediklerinize, gerçekten layıksak biz bunu Risale-i Nura boçluyuz. Hepimiz Risale-i Nura boçluyuz. Ve Elhamdülillah çocuklarım da Risale-i Nur dershanelerinde kaldılar. Bu güzellikler Risale-i Nurundur, yok desek Risale-i Nura hakikatlerini inkar etmektir. Ben şunu iddia ediyorum; en asiler de olsa bir ay Risale-i Nur eğitimiyle, çok munis, çok muttaki, çok daha düzenli bir hayata kavuşurlar. Yeter ki bu Risale-i Nurun düsturlarını hayatımıza tatbik edelim.

Buraya gelenlerle çok yakın ilgileniyorsunuz. Erkekler bu anlamda daha kolay adapte olurlar da hanımların ayak uydurması biraz zor. Bakıyorum, Nurefşan hanım sizin kadar belki sizden daha fazla böyle fedakar ve faal görünüyor…

Risale-i Nur dairesine sonradan girenler, bizlerden daha çok ihlaslı oluyor. Mesela evvelki sene Azerbaycan’dan Hacca gelen kardeşlerimiz vardı. 50’şer gurup halinde, inanın onlardaki ihlası bizim 70’li yıllardaki ihlas gibi. Hizmete sarılmaları, koşuşturmaları öyle oluyor. İhlasları daha başka tarif edemiyorum. Şimdi her ne kadar diyoruz biz bu işin içinden geliyoruz, benim hanım daha sonra Risale-i Nurların, cemaatin içine girince, benden ihlaslıdır diyebilirim o konuda.

Demenizde bir mahzur yok bence.

Kendi aile fertlerime bir bakıyorum, cemaate bakıyorum, bazen cemaatteki kardeşler daha ağır basıyor. Çünkü ailemde, kardeşlerimde, bacılarımda bazen ters düştüğümüz noktalar oluyor, küs oluyoruz. İşte şu oldu bu oldu, işte maddi manevi bir şeyler oluyor fakat davada dava içerisindeki kardeşlerde bunların hiç biri yok. Maddi şeyler ön plana çıkmadığı için maneviyatta da kıskanma, şu bu yok. Onun için sanki, bu aile efratlarıyla daha kendimizi yakın hissediyoruz, böyle olunca bu benim abimdir kan bağım var, kardeşimdir, bacımdır, ablamdır yani insan severek bu şeyleri yapıyor.

Nurefşan hanıma sormak istiyorum. Misafirlere evinizi açıyorsunuz, yemek veriyorsunuz, bir değil, iki değil üç değil… Bunu nasıl yapıyorsunuz?

Nurefşan Özbay-Ben hep Allah rızasını düşünüyorum. Allah’ın rızasından başka hiçbir şey düşünmüyorum. Biliyorum çocuğum uykusuz kaldı ama ona da bana da mükafatını verecek.

Peki siz 86 yılında geldiniz buraya. Hadi Hasan bey burada okumuştu, okuyuncaya kadar bir şeyler öğrendi. Yanında Türkler vardı. Siz geldiniz, anadan, babadan, yardan, diyardan uzak, hiç kimseyi görmediniz, dil bilmiyorsunuz o zamanları nasıl hatırlıyorsunuz?

1986’da gelirken Ali Uçar abi beni yolcu etmişti Allah razı olsun. Beni Adana’dan bindirdi uçağa, geldim Said Özadalı, Hamit Doğan abiler karşıladı. İlk günden beni Rabbim burada mutlu etti, buraya gelmenin bir şerefini, lütfunu gördüm. Babam emekli astsubay sonradan babam risaleleri tanıdı elhamdülillah. Buraya geldikten sonra Selahattin abinin ailesi, Ahmet Emin Koçak abinin ailesi vardı. Ben hiçbir şeyi tanımadan geldim buraya. Buranın sevgisi, aşkı, muhabbeti çok farklı. Rabbim burada (ASM)’a komşu ettin ahirette de komşu et diye dua ediyorum. Zorluklar çektim ben buraya geldiğim zaman. Hele kültür farklılığından çok zorluk çektim. Evimize günlük misafirler gelir, ağırlarız. Eşim talebe idi o zaman, hiç ummadığım bir saatte bir bakıyordum on-on beş kişi ile gelmiş. Ve de ben yemek yapmasını bilmiyordum. Ramazanlarda 70-80 kişiye çorba yaptığımı biliyorum. Ama buranın, Resulullahın aşkı, muhabbeti o çok farklı.

Size gelen ağabeylerden kimler var?

İlk geldiğim zamanlar Abdurrahman  Toprak, Mustafa Canelli abi vardı. Bekir Berk abi çok misafirimiz olurdu. Kenan Demirtaş abi ile görüşüyorduk, Kırkıncı Hoca, Mehmet Fırıncı abi, Demirci abi, Birinci abi, Kutlular abi hatırlıyorum çok geldi.

Hasan Özbay- Küba mescidindeki imamın ifadesiyle, layık olmadığımız halde Cenab-ı Hak bize Medine’de bulunmayı nasip etti. Bu vesile ile cemaatten gelen kardeşlerimize olsun, ağabeylerimize olsun Üstadın hizmetinde bulunan Türkiye’deki o ağabeylerin hepsiyle görüşüyoruz, görüştük. Elhamdülillah hepsinin derslerinde bulunduk, yüz yüze oturduk, konuştuk, hatıralarını anılarını anlattılar. Üstadla nasıl tanıştılar, gayesi, hizmeti…
Bunların şükrünü nasıl eda ederiz bilemiyorum ama biz de diyoruz ki Medine’de bu davanın bir neferi olarak böyle takılıp gidiyoruz İnşallah. Cenab-ı Allah layık eder, layık oluruz.

Nurefşan hanım, Türkiye’deki hanımlara diyecekleriniz var mı?

Ne söyleyebilirim ki. Dua bekliyorum.

Röportaj Haberleri